Examples of using "Brutal" in a sentence and their turkish translations:
O acımasız.
Bu acımasız.
Onlar yeterince acımasızlar mı?
Bu acımasız olacak.
Fadıl acımasız saldırıdan kurtuldu.
onun sert cezalara maruz kalmasını sağladı.
Leyla acımasız saldırıyı hatırlayamıyor.
Daha önce acımasız bir Cumhurbaşkanı değildi. Bundan sonra acımasız oldu.
Leyla ve Sami acımasız bir kavga ettiler.
O acımasız.
Tom babasından acımasız bir dayak yedi.
Böyle sert koşullar altında hiç kimse çalışamaz.
Seri katillerin çoğu, çocukluklarında şiddete maruz kalmışlardır, ama çocukluklarında şiddete maruz kalan çok az insan, sonradan seri katil olmuştur.
Ezici bir çoğunluk acımasız cezanın kaldırılması için oy kullandı.
Sami'nin acımasızca öldürülmesindeki tek şüpheli Leyla'ydı.
Sami ve Leyla'nın çatışması acımasız bir sona yol açtı.
27 yıllık vahşi bir sivil savaş sonrası toparlanan bir ülke.
Görevimiz bu acımasız iklime karşı sabaha kadar hayatta kalmak
Şehir, doğanın acımasız gücü tarafından harap edildi.
Sami, Leyla'nın ölümünün acımasız bir cinayet eylemi olduğuna inanıyor.
Vahşi doğmuş, acımasız hayvanlar fakat güzel ve müstesna yırtıcılar.
Şimdiye kadar zekice seçimleriniz bu acımasız çölde hayatta kalmamı sağladı
Gulag olarak bilinen Rus cezaevi sistemi çok acımasız bir yerdi.
Sizi çok iyi tanıyorum. Acımasız katillersiniz. Hiç de iyi insanlar değilsiniz.
Eylau'daki acımasız kış savaşında askerleri hattın merkezini tuttu.
Ancak bu baskının en acımasız kısmı ilk başta dünyaya gizlendi.
Birim, 1793'te Prusyalılara karşı harekete geçti: vahşi bir ateş vaftizinde,
Uçağın, Hells Canyon adındaki bu acımasız çölde, dört bin kilometrelik alanda bir yere düştüğünü biliyoruz.