Translation of "Ruzie" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Ruzie" in a sentence and their turkish translations:

Geen ruzie maken.

Tartışma.

Ze maakten ruzie.

Onlar tartıştılar.

Ze maken altijd ruzie.

Onlar her zaman tartışıyorlar.

Waarom hadden ze ruzie?

Onlar niçin tartıştılar?

Waarom maken ze altijd ruzie?

Neden onlar hep kavga ediyor?

Ze hebben ruzie over geld.

Para hakkında bir tartışma yaşıyorlar.

De ruzie eindigde in een gevecht.

Tartışma kavga ile sona erdi.

Altijd wanneer ze elkaar ontmoeten, hebben ze ruzie.

Her karşılaştıklarında, tartışırlar.

Tom en Mary hebben vaak ruzie om geld.

Tom ve Mary sık sık para konusunda tartışırlar.

Maak geen ruzie in het bijzijn van iedereen.

Herkesin önünde olay çıkartma.

Het is zinloos met hem ruzie te maken.

Onunla tartışmaya hiç gerek yok.

Ik haat het wanneer Tom en Mary ruzie hebben.

Tom ve Mary dövüştüklerinde bundan nefret ediyorum.

De erfgenamen kregen ruzie over de verdeling van het geld.

Mirasçılar, paranın paylaşımı konusunda kayga etmeye başladılar.

Maak nooit ruzie met een vrouw als ze moe is.

- Eğer yorgunsa, bir kadınla asla kavga etme.
- Şayet yorgunsa, bir kadınla zinhar kavga etme.
- Şayet yorgunsa, bir kadınla katiyen kavga etme.

Tom en Maria hadden hadden altijd ruzie toen ze jonger waren.

Tom ve Mary gençken her zaman dövüşüyordu.

Tom en Jane hadden ruzie, maar de volgende morgen was het al bijgelegd.

Tom ve Jane tartıştılar fakat ertesi sabah barıştılar.

Ze maken veel ruzie, maar voor het grootste deel schieten ze goed met elkaar op.

Onlar çok tartışır ama genelde birlikte oldukça iyi geçinirler.

Als we thuis ruzie hebben, kiest mijn man niet mijn kant maar altijd die van zijn moeder.

- Bir aile tartışmamız olduğunda, kocam her zaman benim yerime annesiyle taraftır.
- Aile tartışmamız olduğunda,eşim genellikle benim değil ailesinin tarafında yer alır.
- Ne zaman bir aile tartışmamız olsa kocam benim yerime her zaman annesinin tarafını tutar.

- Ze vliegen elkaar altijd naar de keel.
- Ze zitten elkaar altijd in de haren.
- Ze maken altijd ruzie.

Onlar her zaman birbirlerinin boğazına sarılırlar.

- Hij probeerde een eind aan hun onenigheid te maken.
- Hij probeerde een eind aan hun ruzie te maken.

O, onların kavgasına bir son vermeye çalıştı.