Translation of "Hadden" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Hadden" in a sentence and their turkish translations:

- We hadden plezier.
- We hadden lol.

İyi zaman geçirdik.

- Ze hadden ze nodig.
- Ze hadden hen nodig.

Onlara ihtiyaçları vardı.

hadden groot nieuws.

verecekleri büyük bir haber vardı.

We hadden gelijk.

- Biz haklıydık.
- Haklıydık.

Ze hadden honger.

Onlar açtı.

Ze hadden gelijk.

- Onlar haklıydı.
- Haklıydılar.

Zij hadden ontbijt.

Onların kahvaltıları vardı.

Hadden ze het?

Onlarda var mıydı?

Jullie hadden gelijk.

Siz haklıydınız.

Ze hadden lunch.

Onlar öğle yemeği yedi.

Ze geen angststoornis hadden,

anksiyetelerinin olmadığını gördük.

Ze hadden beperkte mogelijkheden.

Onların kısıtlı olanakları vardı.

Sommige mensen hadden geluk.

Bazılarının şansı yaver gitmiş.

Ze hadden prachtige levens.

Onların harika hayatları vardı.

Ze hadden een kussengevecht.

Onlar bir yastık kavgası yaptılar.

We hadden gedeeltelijk gelijk.

Biz kısmen haklıydık.

Hadden we maar tijd.

Keşke zamanımız olsa.

Waarom hadden ze ruzie?

Onlar niçin tartıştılar?

Sommige kinderen hadden ballonnen.

Bazı çocukların balonları vardı.

Zij hadden hulp nodig.

Onların yardıma ihtiyacı vardı.

We hadden net avondeten.

Biz az önce akşam yemeği yedik.

We hadden hulp nodig.

Yardıma ihtiyacımız vardı.

We hadden beiden honger.

- İkimiz de açtık.
- İkimizin de karnı açtı.

We hadden onze redenen.

Bizim nedenlerimiz vardı.

De vogels hadden honger.

Kuşlar açtı.

We hadden onverwacht bezoek.

Beklenmedik ziyaretçilerimiz vardı.

Ze hadden geen eten.

Onların yiyecekleri yoktu.

We hadden het koud.

Biz üşümüştük.

We hadden houten boten.

Ahşap teknelerimiz vardı.

We hadden oesters eerder.

Daha önce istiridye yedik.

Tom en Maria hadden hadden altijd ruzie toen ze jonger waren.

Tom ve Mary gençken her zaman dövüşüyordu.

Vroeger hadden mensen geen airconditioning,

O zamanlar, insanların klimaları yoktu

Gelukkig hadden we onze noodradio.

Neyse ki acil durum telsizimiz var.

Ze hadden een harde politie.

Çok sert polisleri vardı.

...toen we Pando hadden ingenomen.

ele geçirdiğimizde yakalandım.

Toen hadden we documenten die...

O günlerde belgelerin kalitesi

Ze hadden er genoeg van.

Artık yetmişti.

Hadden we maar een tuin!

Keşke bir bahçemiz olsaydı!

We hadden vroeger moeten vertrekken.

- Daha erken yola çıkmalıydık.
- Daha önce ayrılmalıydık.

Wij hadden een geheime ontmoeting.

Bizim gizli bir toplantımız vardı.

We hadden een beetje water.

Bizim biraz suyumuz vardı.

We hadden geen benzine meer.

Gazımız bitti.

Ze hadden elkaar ooit geholpen.

Onlar bir zamanlar birbirlerine yardım etmişlerdi.

We hadden er plezier mee.

Onunla eğlendik.

We hadden een goed gesprek.

Biz iyi bir sohbet ettik.

We hadden spek en eieren.

Pastırma ve yumurta yedik.

We hadden een vroege lunch.

Biz erken bir öğle yemeği yedik.

...dan hadden we dat gezegd.

güvene ihtiyacımız var.

Gisteren hadden we een brandoefening.

Dün bir yangın tatbikatı yaptık.

We hadden veel plezier samen.

Birlikte çok eğlendik.

Hadden we maar een auto.

Keşke bir arabamız olsa.

We hadden thuis moeten blijven.

Biz evde kalmalıydık.

We hadden een mondeling examen.

Bizim sözlü sınavımız vardı.

We hadden gisteravond een aardbeving.

Dün gece bir deprem yaşadık.

Ze hadden een gelukkig huwelijksleven.

Çok mutlu bir evlilik hayatı yaşadılar.

We hadden dat echt nodig.

Buna gerçekten ihtiyacımız vardı.

We hadden een overwinning nodig.

Bize bir galibiyet gerekiyordu.

We hadden een verhitte discussie.

Hararetli bir tartışmamız vardı.

We hadden meer kunnen doen.

Daha fazla yapabilirdik.

Waar hadden jullie het over?

Siz ikiniz ne hakkında konuşuyordunuz?

Dat hadden ze niet gezegd.

Onlar onu söylemediler.

We hadden allemaal veel dorst.

Hepimiz çok susamıştık.

We hadden allemaal zo’n honger.

Hepimiz çok açtık.

We hadden een pauze nodig.

Bir araya ihtiyacımız vardı.

We hadden een aardbeving gisteravond.

Dün gece bir deprem yaşadık.

Zij hadden niet genoeg goud.

Onların yeteri kadar altını yoktu.

We hadden allebei veel dorst.

İkimiz de çok susamıştık.

Wij hadden het altijd moeilijk.

Hep mücadele etmek zorundaydık.

We hadden niet moeten komen.

Gelmemeliydik.

- Daar hadden we gewoon niet op gerekend.
- Dat hadden we gewoon niet verwacht.

Biz sadece onu beklemiyorduk.

Zelfs al hadden onafhankelijke professionele experts

dışarıdaki profesyonel el yazısı uzmanlarının

Hadden we Dana sneller kunnen bereiken?

Peki Dana'yı daha hızlı kurtarabilir miydik?

En ineens hadden we een Zach,

Sonra birdenbire bir Zach'imiz oldu.

Omdat ze het zelf meegemaakt hadden

çünkü ya bunu bizzat tecrübe etmişlerdi

Mensen leden hieronder, hadden het moeilijk,

İnsanlar zorluk ve acı çekiyordu,

Ze hadden vertrouwen in de overwinning.

Onlar başarıdan emindiler.

We hadden deze maand veel regen.

Bu ay çok yağmurumuz oldu.

We hadden dat niet moeten doen.

Onu yapmamalıydık.

We hadden ons niet moeten haasten.

Acele etmemiz gerekmiyordu.

We hadden samen een goede tijd.

Birlikte iyi vakit geçirdik.

Toms moeder en zuster hadden borstkanker.

Tom'un annesinin ve kız kardeşinin göğüs kanseri vardı.

's Ochtends hadden de soldaten schietoefeningen.

Askerler sabahleyin atış talimi yaptı.

Sommigen van ons hadden het druk.

Bazılarımızın yapacak işleri vardı.

Tom en Maria hadden drie kinderen.

Tom ve Mary'nin üç çocuğu vardı.

Wij hadden allemaal medelijden met Tom.

Hepimiz Tom için üzüldük.

Hadden ze misschien de verkeerde voor?

Beni başkasıyla mı karıştırıyorlardı?

We hadden allemaal een beetje honger.

Hepimiz biraz açtık.

We hadden problemen met onze auto.

Arabamızla ilgili sorunlarımız vardı.

Sami en Layla hadden dezelfde bloedgroep.

Sami ve Leyla aynı kan türüne sahiptiler.

Ze zeiden dat ze geluk hadden.

Şanslı olduklarını söylediler.

- Wij hadden vier jaar geleden elkaar ontmoet.
- Het was vier jaar sinds we elkaar hadden ontmoet.

Biz dört yıl önce tanıştık.

Als we allemaal dit geheime menogif hadden,

Eğer hepimiz bu gizli menotoksine sahip olsaydık

Maar bij mensen die een slaaptekort hadden,

Uyku yoksunu insanlarda ise