Translation of "Maken" in Turkish

0.073 sec.

Examples of using "Maken" in a sentence and their turkish translations:

maken.

.

Kleren maken de man, lompen maken luizen.

Elbiseler insan yapar, eski püskü elbiseler bit yapar.

- Ze maken een grapje.
- Zij maken een grapje.

Onlar dalga geçiyor.

- We maken allen fouten.
- We maken allemaal fouten.

Hepimiz hatalar yaparız.

Woorden maken verschil.

Kelimeler önemlidir.

Bijen maken honing.

Arılar bal yapar.

We maken vorderingen.

Biz ilerleme gösteriyoruz.

Geen ruzie maken.

Tartışma.

- Ik zal u gelukkig maken.
- Ik zal je gelukkig maken.

- Seni mutlu edeceğim.
- Sizi mutlu edeceğim.

maken wij zelf uit

hepimiz kolektif geleceğimizi şekillendirdiğimiz

Maar ze bang maken?

Ama onları korkutmak?

Kleren maken de man.

Giysi insan yapar.

Iedereen kan fouten maken.

- Herkes yanlış yapabilir.
- Herkes hata yapabilir.

We maken soms fouten.

Biz bazen hatalar yaparız.

Ze maken altijd ruzie.

Onlar her zaman tartışıyorlar.

We maken een grapje.

Biz şaka yapıyoruz.

Horrorfilms maken me bang.

Korku filmleri beni korkutur.

Spinnen maken graag spinnenwebben.

Örümcekler örümcek ağı yapmayı severler.

Aangenaam kennis te maken.

Tanıştığımıza memnun oldum.

Bloemen maken haar blij.

Çiçekler onu mutlu eder.

Ga Mary wakker maken.

Mary'yi uyandır.

Ze maken een salade.

Onlar bir salata yapıyorlar.

We maken allen fouten.

Hepimiz hatalar yaparız.

De jongens maken lawaai.

Çocuklar gürültülü.

- Je kan je eigen maken.
- Je kan er zelf een maken.
- U kan er een voor uzelf maken.
- Je kunt er zelf een maken.

Kendiniz yapabilirsiniz.

- We maken ons zorgen om je.
- We maken ons zorgen om u.
- We maken ons zorgen om jullie.

Senin hakkında endişeliyiz.

- Kan je de defecte radio maken?
- Kunt u de defecte radio maken?

Bozuk radyoyu tamir edebilir misin?

- Wat heb je ermee te maken?
- Wat heeft u ermee te maken?

Onunla ne yapmak zorunda kaldın?

- Dat zal haar niet blij maken.
- Dat zal haar niet gelukkig maken.

Bu onu mutlu etmeyecek.

- Laat ons hier een foto maken.
- Laten we hier een foto maken.

Burada bir resim çekelim.

- Wat soort zaken maken je triest?
- Wat soort dingen maken je triestig?

Ne tür şeyler sizi üzüyor?

Ik ga veel handgebaren maken.

Bir sürü el hareketi yapacağım.

Ik ga het intellectueel maken.

Konuyu entellektüel yapacağım.

Om voedsel te maken – ‘autotroof’.

besin yapmak için --"trof."

Maar deze filters maken fouten.

Fakat bu filtreler de hata yapabiliyor.

maken ziekenhuizen ons vaak zieker.

hastaneler genelde bizi daha hasta yapıyor.

Alleen vrouwtjes maken deze reis.

Bu tek yönlü yolculuğa sadece dişiler çıkar.

Ze maken gebruik van licht.

Işıklardan faydalanıyorlar.

maken transport makkelijker voor iedereen.

ulaşımı herkes için kolaylaştırıyor.

Vele handen maken licht werk.

- Birlikten kuvvet doğar.
- Bir elin nesi var iki elin sesi var.

Wij maken druiven tot wijn.

Üzümleri şarap yapıyoruz.

Laten we een reis maken.

Bir gezi yapalım.

Dat kun je niet maken.

Bunu yapamazsın.

Waarom maken ze altijd ruzie?

Neden onlar hep kavga ediyor?

Ik kan geen uitzondering maken.

Ben bir istisna yapamam.

Laat me iets duidelijk maken.

- Bir şey açıklamama izin ver.
- Bir şey açıklayayım.

- Aangenaam kennis te maken.
- Aangenaam.

- Tanıştığımıza memnun oldum.
- Çok memnun oldum.

Ik zal u gelukkig maken.

Ben seni mutlu edeceğim.

Ik moest een keuze maken.

- Bir seçim yapmak zorunda kaldım.
- Bir seçim yapmak zorundaydım.

Veel mensen maken soortgelijke fouten.

Çoğu insan aynı hataları yapar.

Tom wilde een sneeuwman maken.

Tom kar adam yapmak istedi.

Te veel zoetigheden maken dik.

Çok fazla tatlı sizi şişmanlatır.

Ik ga een koffie maken.

Kahve yapacağım.

Ik wil een wandeling maken.

Yürüyüşe çıkmak istiyorum.

Tom begon excuses te maken.

Tom bahane üretmeye başladı.

Ga je een wandeling maken?

Gezecek misin?

Dromen kunnen me gek maken.

Rüyalar beni deli ediyor.

Willen jullie me gelukkig maken?

Beni mutlu etmek istiyor musun?

De kinderen maken veel herrie.

Çocuklar çok gürültü yapıyor.

Ik moet mijn huiswerk maken.

Ev ödevimi yapmalıyım.

Laten we een sneeuwpop maken.

Kardan adam yapalım.

Ik wou hem gelukkig maken.

- Ben onu mutlu etmek istedim.
- Onu mutlu yapmak istiyordum.

Huiswerk maken is extreem saai.

Ödev yapmak oldukça sıkıcı.

Sami wilde perfecte foto's maken.

Sami mükemmel resimler çekmek istedi.

- Men kan niet altijd iedereen gelukkig maken.
- Je kunt niet iedereen gelukkig maken.

Her zaman herkesi mutlu yapamazsın.

- Weet jij hoe je lasagne moet maken?
- Weet u hoe je lasagne moet maken?
- Weten jullie hoe je lasagne moet maken?

- Lazanya yapmayı biliyor musun?
- Lazanya yapmayı biliyor musunuz?

- Mag ik een foto van je maken?
- Mag ik een foto van u maken?

- Resmini çekebilir miyim?
- İzin ver senin fotoğrafını çekeyim.

- Buitenlanders zijn interessant.
- Buitenlanders intrigeren me.
- Buitenlanders maken me nieuwsgierig.
- Buitenlanders maken mij nieuwsgierig.

Yabancı insanlar benim ilgimi çekiyor.

- Waarom gaan we geen autorit maken?
- Waarom maken we geen ritje met de auto?

Neden arabayla gezintiye çıkmıyoruz?

- Kan je een foto van mij maken?
- Kunt u een foto van mij maken?

Bir fotoğrafımı çekebilir misiniz?

We maken onszelf een beetje schoon.

Tamam, biraz temizlenelim.

Hieruit kunnen we een fakkel maken.

Bakın, meşaleyi bundan yapabiliriz.

Ze maken dat ik trager nadenk.

Düşünme hızımı çok yavaşlatıyorlar.

Ik probeer een reddingsvest te maken.

Yapmaya çalıştığım şey, bunu can yeleği gibi kullanmak.

Om een zeshoekig potlood te maken,

olduğunda karar kıldılar

We bedachten hoe insuline te maken.

İnsülin üretmeyi öğrendik.

Wil je een korte wandeling maken?

Kısa bir yürüyüş yapmak için dışarı çıkmaya ne dersin?

Ze maken speelgoed in deze fabriek.

Onlar bu fabrikada oyuncak yaparlar.

Ze was thee aan het maken.

O çay yapıyordu.

Hij houdt ervan wandelingen te maken.

O yürüyüş yapmayı sever.

We zouden iets dergelijks moeten maken.

- Böyle bir şey yapmalıyız.
- Bunun gibi bir şey yapmalıyız.

Iedereen kan wel een foutje maken.

Herkes hata yapabilir.

Zullen we een wandeling gaan maken?

Yürüyüşe çıkalım mı?

Tom kan zelfs geen slaatje maken.

Tom bir salata bile yapamaz.

Ik kan Tom niet gelukkig maken.

Tom'u mutlu yapamam.

Jullie kunnen me niet bang maken.

Siz beni korkutamazsınız.

Wat hebben wij daarmee te maken?

Bizim için ne önemi var?

Hoe kan ik u gelukkiger maken?

Sizi nasıl daha mutlu yapabilirim?

Zullen we hier een foto maken?

- Burada bir fotoğraf çekelim mi?
- Burada bir resim çekelim mi?

Hij is bang fouten te maken.

Hata yapmaktan korkuyor.

Prettig met u kennis te maken.

Tanıştığımıza çok memnun oldum.

Ik begon me zorgen te maken.

Endişelenmeye başlıyordum.