Translation of "Elkaar" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Elkaar" in a sentence and their turkish translations:

- We hebben elkaar gekust.
- We kusten elkaar.

Birbirimizi öptük.

- Ze lijken op elkaar.
- Zij lijken op elkaar.

Onlar benzer.

Ze waarschuwen elkaar.

Erken uyarı borusu ötüyor.

Ze bekritiseerden elkaar.

Birbirlerini eleştiriyorlardı.

Kennen we elkaar?

Birbirimizi tanıyor muyuz?

Ze hielpen elkaar.

Onlar birbirlerine yardım ettiler.

Kennen jullie elkaar?

Siz birbirinizi tanıyor musunuz?

Ze haatten elkaar.

- Onlar birbirlerinden nefret ediyordu.
- Birbirlerinden nefret ettiler.

Ze respecteren elkaar.

Onlar birbirlerine saygı duyarlar.

Ze begrijpen elkaar.

Onlar birbirlerini anlıyorlar.

Ze kietelden elkaar.

Birbirlerini gıdıklıyorlardı.

- Hun blikken kruisten elkaar.
- Hun blikken hebben elkaar gekruist.

Gözleri bir araya geldi.

- Ze waren elkaar aan het omhelzen.
- Ze omhelsden elkaar.

Sarıldılar.

- We gaan uit elkaar.
- We zijn uit elkaar gegaan.

Biz ayrıldık.

- Geef elkaar de hand, alsjeblieft.
- Geef elkaar de hand, alstublieft.

Lütfen tokalaşın.

- Ze vlogen elkaar naar de keel.
- Ze vlogen elkaar naar de strot.
- Ze vlogen elkaar in de haren.
- Ze zaten elkaar in de haren.
- Ze lagen met elkaar in de clinch.
- Ze vlogen elkaar aan.

Onlar birbirlerinin boğazına sarılmıştı.

Waar zien we elkaar?

Biz nerede buluşacağız?

De apen vlooien elkaar.

Maymunlar birbirlerini temizliyorlar.

Deze broers haten elkaar.

Erkek kardeşler birbirlerinden nefret ediyorlar.

De drie haatten elkaar.

Her üçü de birbirlerinden nefret ediyordu.

Zij keken naar elkaar.

Onlar birbirlerine baktılar.

We kennen elkaar niet.

Biz birbirimizi tanımıyoruz.

We hebben elkaar gekust.

Birbirimizi öptük.

De geliefden kusten elkaar.

Âşıklar öpüştüler.

Zij zaten naast elkaar.

Onlar yan yana oturdular.

We praten met elkaar.

Biz konuşma şartlarındayız.

We zien elkaar daar.

Orada görüşürüz.

Hou je van elkaar?

Birbirinizi seviyor musunuz?

Ze houden van elkaar.

Onlar birbirlerini seviyorlar.

We moeten elkaar beschermen.

Birbirimizi korumalıyız.

We correspondeerden met elkaar.

Biz birbirimizle mektuplaştık.

We houden van elkaar.

- Biz birbirimizi seviyoruz.
- Birbirimizi seviyoruz.

Houden ze van elkaar?

Onlar birbirlerini seviyorlar mı?

Tegenpolen trekken elkaar aan.

Zıtlıklar çeker.

De kinderen beschuldigden elkaar.

Çocuklar birbirini suçladılar.

We kennen elkaar al.

Birbirimizi önceden tanıyoruz.

Zij hielden van elkaar.

Onlar birbirlerini sevdi.

Jullie hebben elkaar nodig.

Sizin birbirinize ihtiyacınız var.

We hebben elkaar gewaarschuwd.

Birbirimizi uyardık.

We hebben elkaar gegroet.

Selamlaştık.

We hebben elkaar omhelsd.

Sarılıyoruz.

De meisjes bekijken elkaar.

Kızlar birbirlerine bakıyorlar.

We hielden van elkaar.

Birbirimizi sevdik.

We moeten elkaar respecteren.

Birbirimize saygı duymalıyız.

Vanwaar kennen jullie elkaar?

Birbirinizi nereden tanıyorsunuz?

- Onze banen hebben elkaar gekruist.
- Zijn weg en mijn weg hebben elkaar gekruist.
- Onze wegen hebben elkaar gekruist.

Bizim yollar kesişti.

- Zij kennen elkaar niet zo goed.
- Ze kennen elkaar niet erg goed.

Onlar birbirini çok iyi tanımıyorlar.

elkaar beconcurrerend met enorme middelen,

büyük bir mücadele içerisinde, şehirler buraların etrafına inşa ediliyor,

Toen hebben we elkaar ontmoet.

Birbirimizi orada tanıdık.

We moeten met elkaar communiceren.

- Birbirimizle haberleşmeliyiz.
- Birbirimizle haberleşmemiz gerekiyor.

Hebben we elkaar eerder ontmoet?

- Daha önce tanıştık mı?
- Sizinle daha önce tanıştık mı?
- Sizinle daha önce tanışmış mıydık?

Ze zijn aan elkaar verwant.

Onlar birbirlerine akrabalar.

Ze houden erg van elkaar.

Onlar içten âşıklar.

De meisjes zaten naast elkaar.

Kızlar yan yana oturuyorlardı.

Ze hadden elkaar ooit geholpen.

Onlar bir zamanlar birbirlerine yardım etmişlerdi.

De twee vrouwen kennen elkaar.

İki kadın birbirini tanıyor.

Tom en Mary omhelsden elkaar.

Tom ve Mary birbirlerine sarıldılar.

Jullie houden van elkaar, niet?

Siz çocuklar birbirinizi seviyorsunuz, değil mi?

We ontmoetten elkaar gisteren nog.

Daha dün tanıştık.

Lijken die vrouwen op elkaar?

O kadınlar birbirlerine benziyorlar mı?

Waar hebben jullie elkaar ontmoet?

Nasıl tanıştınız?

We kennen elkaar al jaren.

Yıllardır birbirimizi tanımaktayız.

We zien elkaar volgende week.

Gelecek hafta görüşürüz.

De twee mannen beschuldigden elkaar.

İki adam birbirini suçladı.

Tom en Mary begrijpen elkaar.

Tom ve Mary birbirlerini anlıyor.

Jullie lijken erg op elkaar.

Siz birbirinize çok benziyorsunuz.

Wat hebben jullie elkaar aangedaan?

Birbirinize ne yaptınız?

Je verklaringen spreken elkaar tegen.

İfadelerin birbiriyle çelişiyor.

We zijn uit elkaar gegaan.

Biz ayrıldık.

We hebben elkaar eerder ontmoet.

- Daha önce görüştük.
- Daha önce tanışmıştık.

Hebben jullie elkaar ooit ontmoet?

Siz hiç tanıştınız mı?

We verontschuldigden ons aan elkaar.

Biz birbirimizden özür diledik.

We ontmoetten elkaar op zondag.

Pazarları buluşuruz.

Het land valt uit elkaar.

Ülke parçalara ayrılıyor.

- Komen jullie goed met elkaar overeen?
- Kunnen jullie het goed met elkaar vinden?

Siz çocuklar iyi geçiniyor musunuz?

- Laten we man tot man met elkaar praten.
- Laten we elkaar persoonlijk ontmoeten.

Yüz yüze konuşalım.

- Ze wisselden van plaats met elkaar.
- Ze hebben met elkaar van plaats gewisseld.

Onlar birbirleriyle yer değiştirdi.

- Ze zouden elkaar nooit meer ontmoeten.
- Ze zouden elkaar nooit meer kunnen treffen.

İkisi bir daha asla bir araya gelmediler.

- Hoe heb je dat voor elkaar gespeeld?
- Hoe heb je dat voor elkaar gekregen?

Onu nasıl başardınız?

- Er zijn twee camions tegen elkaar gebotst.
- Er zijn twee vrachtwagens tegen elkaar gebotst.

İki kamyon birbirleriyle çarpıştı.

Ik knoop de takken... ...aan elkaar.

Aslında yaptığım tek şey bu dalları birbirine sarmak.

Zo zit ons bestaan in elkaar.

Bunlar varoluşumuzun koşulları.

Want je zult elkaar weer tegenkomen.

çünkü yeniden görüşeceksiniz.