Translation of "Omgaan" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Omgaan" in a sentence and their turkish translations:

We moeten hier nu mee omgaan.

Şimdi bununla uğraşmak zorundayım.

Ik moet hier zelf mee omgaan.

- Bunu bizzat halletmeliyim.
- Bunu kendim halletmek zorundayım.
- Bunu kendim halletmem gerekiyor.

Tom kan goed met cijfers omgaan.

Tom'un kafası sayılara iyi çalışıyor.

Hoe omgaan met milieuvervuiling is een serieus probleem.

Çevre kirliliği ile nasıl uğraşacağın ciddi bir konudur.

De leraar kan goed met zijn leerlingen omgaan.

Öğretmen, öğrencilerle iyi başa çıkıyor.

En ten derde kun je anders met ideeën omgaan.

Üçüncü olarak da fikirler ile olan ilişkinizi değiştirmelisiniz.

Ik weet niet hoe ik met Tom moet omgaan.

Tom'la nasıl baş edeceğimi bilmiyorum.

Kun jij omgaan met de manier waarop hij zich gedraagt?

Onun davranma tarzına katlanabiliyor musun?

Want hoe we omgaan met ons innerlijk is de motor van ons bestaan.

Çünkü iç dünyamızla mücadelemiz her şeyi yönetiyor.

Niet kunnen omgaan met wat ik zelf verdraag, zullen in de depots worden achtergelaten.

Benim tahammül ettiğim şeye dayanamayanlar depolarda bırakılacak.

...om elk teken te begrijpen, elk gedrag... ...elke soort. Wat ze doen, hoe ze met elkaar omgaan.

her ufak davranışı, her türün ne yaptığını ve nasıl etkileşim kurduklarını anlayabilmek için yapılması gereken çok şey var.

Om computerlinguïstiek te kunnen studeren moet men meerdere talen kennen, maar ook goed met computers kunnen omgaan.

- Bilişimsel dil bilimi eğitimi yapmak için çeşitli dilleri bilmek gerekli, ancak, insan bilgisayarların kullanımı da bilmelidir.
- Hesaplamalı dilbiliminde birçok dil bilmenin yanı sıra iyi bir bilgisayar kullanım bilgisi gereklidir.

Met honger kun je omgaan, maar niet met dorst. Dan gaan je darmen pijn doen. Het is ondraaglijk.

İnsan açlıkla baş edebiliyor ama susuzluğa dayanmak mümkün değil, bağırsakların ağrımaya başlıyor, dayanamıyorsun.