Examples of using "Probleem" in a sentence and their turkish translations:
Hiç sorun değil!
- Hiçbir problem yok.
- Sıkıntı yok.
- Problem yok.
Sorun çözüldü!
Sorununu anlıyorum.
Kolay, sorun değil.
Tom sorunu buldu.
Artık bu bir ekonomik sorun değil, sorun burada.
Sadece bir sorun vardı.
Bu sorun beni şaşkına çevirdi.
- Problem kendiliğinden çözüldü.
- Sorun kendiliğinden halloldu.
Sami sorunu çözdü.
Ne zararı var?"
Sizin derdiniz nedir?
Başım belada!
Ama bir sorun var.
Bir sorun var mı?
- Sorun çözümsüz kalır.
- Sorun çözülmemiş kalır.
Onlar sorunu tartışıyorlar.
Sorunu hafife alma.
Bir sorunumuz var.
Sorun neydi?
Problemi çözün.
Sen bir sorunsun.
Bir sorunun var mı?
O bir sorun değil.
Bir sorunum var.
Ben sorunu biliyorum.
Bir sorunumuz yok.
Sorun nerede?
Bir sorunumuz var mı?
O bir sorun mu?
Tom sorunun farkına vardı.
Bu senin sorunun.
Sorun o.
Mesele çözüldü.
Bu onun sorunu.
- Bu bir sorun.
- Bu bir problem.
Sorunun olduğu yer orasıdır.
Sorun, iklim değişikliği değil.
Ayrıca kültürel bir sorun var.
Ve şimdi başım belada.
Sorun, gideceğimiz yönü belirlemek.
Konuyu çalışmak zorundayız.
Su kirliliği başka bir sorundur
Tom'un büyük bir sorunu var.
Öyleyse bir sorunumuz var.
Hiç kimse problemi çözmedi.
Sorunu tartıştık.
Benim tam tersi sorunum var.
İklim değişikliği küresel bir sorundur.
Sorunu buldun.
Sorun şu ki, bu doğru değil.
O, beni ilgilendiren bir şey değil.
Bu hiç de problem değil, değil mi?
O benim sorunum değil.
Büyük bir sorunum var.
O sorun değildi.
- Hava kirliliği büyük bir sorundur.
- Hava kirliliği önemli bir sorundur.
Bu problem tamamen çözüldü.
Kimse bu problemi çözemez.
Büyük bir problemim var.
Bu sorun gerçekten can sıkıcı.
Bu büyük bir sorun.
Büyük bir sorunumuz var.
Tom sorunu buldu.
Sorunu çözdük.
Bu benim en büyük sorunum.
Peki sorun nerede?
Büyük bir sorun var.
Sorun sen değilsin.
Burada herhangi bir sorun mu var?
Singapur'un büyük bir sorunu var.
Sadece bir sorun vardı.
Bu sorunu kim bilmiyor?!
O sadece sorunu daha kötü yapar.