Translation of "Kon" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Kon" in a sentence and their turkish translations:

kon ik leren.

öğrenebilirdim.

Hoe kon je?

Nasıl yapabildin?

- Ik kon niets zien.
- Ik kon geen steek zien.

Bir şey göremedim.

- Beter kon het niet.
- Het kon niet beter zijn.

Daha iyi olamazdı.

Wat ik kon doen.

Ne yapabilirim?

Een speelgoedschaap kon slaan,

içi doldurulmuş oyuncak bir koyunu eline aldığında

Hij kon niet bewegen.

O hareket edemedi.

Hoe kon dat gebeuren?

O, nasıl olabildi?

Hij kon Frans spreken.

O Fransızca konuşabilirdi.

Ik kon alles horen.

Her şeyi duyabiliyordum.

Niemand kon iets bewijzen.

- Kimse bir şey kanıtlayamaz.
- Kimse bir şey kanıtlayamadı.

Niemand kon het geloven.

Kimse buna inanamadı.

Ik kon niet praten.

Konuşamadım.

Hoe kon zoiets gebeuren?

Nasıl böyle bir şey olabilir?

Tom kon niks zien.

Tom bir şey göremedi.

Het kon iedereen zijn.

Herkes olabilirdi.

Hij kon nauwelijks spreken.

O, zorlukla konuşabilirdi.

Ik kon niet slapen.

Uyuyamadım.

Tom kon Mary helpen.

Tom, Mary'ye yardım edebildi.

Niemand kon Tom helpen.

Tom'a kimse yardım edemedi.

Ik kon niets horen.

- Hiçbir şey duyamadım.
- Hiçbir şey duyamıyordum.

Als ik 'm kon zien, kon ik zien hoe hij bewoog...

Güneşi görebilseydim gittiği yönü de görürdüm

- Ik kon het nauwelijks zien.
- Ik kon het met moeite zien.

Onu zorlukla görebildim.

- Hij kon niet heel snel lopen.
- Hij kon niet heel snel rennen.

O çok hızlı koşamadı.

Dit kon je altijd al,

Bu beceriye hep sahiptiniz.

Dat ik nauwelijks kon ademhalen.

zar zor nefes alabiliyordum.

kon onze Melkweg hebben gekoloniseerd.

bizim galaksimizi kolonize edebilirdi.

De baby kon geboren worden.

Bebek gelmeye hazırdı.

Het kon niet waar zijn.

bu doğru olamazdı.

Niemand kon de grot vinden.

Hiç kimse mağarayı bulamadı.

Ik kon het nergens vinden.

Onu herhangi bir yerde bulamadım.

Tom kon Maria niet vinden.

Tom, Mary'yi bulamadı.

Hij kon het niet weerstaan.

O direnemedi.

Ik kon haar niet overtuigen.

Onu ikna edemedim.

Tom kon niks anders zeggen.

- Tom başka bir şey söyleyemedi.
- Tom, söyleyecek başka söz bulamadı.

Ik kon het niet verdragen.

Ona katlanamadım.

Ik kon alle vragen beantwoorden.

Tüm soruları cevaplayabildim.

De deur kon niet dicht.

Kapı kapanmazdı.

Ik kon nergens anders heen.

Gidecek başka bir yerim yoktu.

Ik kon geen Frans spreken.

Fransızca konuşamadım.

Ik kon dit niet voorkomen.

Önleyemedim.

Kon je me maar begrijpen.

Keşke beni anlayabilsen.

Tom kon zich niet concentreren.

Tom konsantre olamadı.

Kon je met Tom praten?

Tom'la konuşabildin mi?

Ik kon hem nauwelijks begrijpen.

Ben onu hemen hemen hiç anlayamadım.

Tom kon haar niet helpen.

Tom ona yardım edemedi.

Tom kon hem niet helpen.

Tom ona yardım edemedi.

Ik kon niet alles zien.

Her şeyi göremiyordum.

Ik kon Tom niet horen.

Tom'u duyamadım.

Ik kon Tom niet stoppen.

Tom'u durduramadım.

Ik kon hem niet horen.

Onu duyamadım.

Ze kon zich niets herinneren.

Hiçbir şey hatırlayamadı.

Muammar Kaddifi kon ongedeerd ontkomen.

Muammer Kaddafi yara almadan kurtuldu.

Tom kon geen piano krijgen.

- Tom hiç piyano alamamış.
- Tom'un hiç piyanosu olmamış.

Tom kon niet langer wachten.

Tom artık bekleyemedi.

Layla kon geen kameel berijden.

Leyla bir deveye binemezdi.

Als ik die kon zien, kon ik zien welke kant ze op bewoog.

Güneşi görebilseydim gittiği yönü de görürdüm

- Ik kon mijn ogen niet geloven.
- Ik kon mijn eigen ogen niet geloven.

Gözlerime inanamadım.

- Tom kon zien dat Maria bezorgd was.
- Tom kon merken dat Maria bezorgd was.

Tom Mary'ye sorunlu olduğunu söyleyebilir.

- Tom kon zien dat Mary verveeld was.
- Tom kon zien dat Mary zich verveelde.

Tom Mary'nin sıkıldığını söyleyebilir.

Ten eerste kon complex leven evolueren.

Birincisi, karmaşık hayatın evrimleşmesine imkan sağladı.

Althans, tot ik het wel kon.

Ta ki anlayana kadar.

kon ik plotseling zo duidelijk zien,

ne kadar derinden izole edildiğimi ve hep öyle olduğumu

Doordat ik afhaakte, kon ik aanhaken.

Bu kopuklukta bağlantı buldum.

Misschien kon dit de Maan verklaren.

Ay'ı açıklamanın yolu belki de buydu.

Je kon er niets aan doen.

Bu konuda hiçbir şey yapamazdınız.

Toen kon ik niet meer ontsnappen.

Ondan sonra da ellerinden kurtulamadım.

Ik kon niet anders dan denken

Ve düşünmek zorundaydım,

Mijn geest kon dat niet aan.

Zihnim tüm bunlarla başa çıkamıyordu.

Ik kon niet in slaap raken.

Ben uyuyamadım.

Ik wou dat ik het kon.

- Keşke yapabilsem.
- Keşke yapabilsem!

Ik wou dat ik kon toveren.

Keşke sihir kullanabilsem.

Ze kon haar knieën voelen trillen.

O, dizlerinin titrediğini hissetti.

Ik kon de pijn nauwelijks verdragen.

Acıya güçlükle katlandım.

De ring kon nergens gevonden worden.

Yüzük hiçbir bir yerde bulunamadı.

Hij kon het probleem gemakkelijk oplossen.

Onun sorunu çözmesi kolaydı.

De gewonde soldaat kon amper lopen.

Yaralı asker güçlükle yürüyebiliyordu.

Ik kon tussen de regels lezen.

Satır aralarını okuyabilirim.

Hij kon de zin niet begrijpen.

O, cümleyi anlayamadı.

Ik kon geen hap meer eten.

- Başka bir lokma yiyemedim.
- Bir lokma daha yiyemedim.

Hij kon het voor elkaar krijgen.

O bunu yapabilirdi!

Hij kon deze vraag niet beantwoorden.

O soruyu cevaplayamadı.

De boom kon ieder moment omvallen.

Ağaç her an düşmeye hazırdı.

Ik kon de eerste prijs winnen.

Birincilik ödülünü kazanabildim.

Ik kon mijn oren niet geloven.

Kulaklarıma inanamadım!

Ik kon niet alle vragen beantwoorden.

Soruların hepsini cevaplayamadım.

Ik kon zijn huis niet vinden.

Ben onun evini bulamadım.

Ik wou dat ik kon zwemmen.

Keşke yüzebilsem.

Als kind kon ik goed zwemmen.

- Ben bir çocukken iyi yüzebiliyordum.
- Bir çocukken iyi yüzebiliyordum.