Translation of "Graven" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Graven" in a sentence and their turkish translations:

- Ga door met graven.
- Blijf graven.

Kazmaya devam edin.

Blijf graven.

Kazmaya devam et.

Ze graven een put.

Onlar çukur kazıyorlar.

De piramides zijn graven.

Piramitler mezarlardır.

Maar zanderig genoeg om te graven.

Ama kazmaya yetecek kadar kum var.

Moslims begraven hun doden in graven.

Müslümanlar ölülerini mezarlara gömerler.

Kijk, best makkelijk om in te graven.

Baksanıza, kazmak çok kolay.

Een tunnel graven en een sneeuwgrot maken.

Bir tünel kazıp düzgün bir kar mağarası yapabiliriz.

Een tunnel graven en een sneeuwgrot maken.

Bir tünel kazıp düzgün bir kar mağarası yapabiliriz.

Eerst moeten we... ...hier een klein gat graven.

Pekâlâ, yapacağımız ilk şey buraya küçük bir delik açmak.

De hond was een put aan het graven.

Köpek bir çukur kazıyordu.

Het dodemansanker, een moedige keus. Eerst graven we een greppel.

Ölü Adam Çapası, cesur bir seçim. Öncelikle bir oyuk kazacağız.

Dus ik kan dit eten, of... ...even graven, hier beneden.

Bunu yiyebilirim ya da... Yeri kazabilirim. Hemen şurayı.

Naar het bevroren meer gaan... ...een gat graven en vis vangen.

ve şuradaki donmuş göle gidip bir delik açarak balık avlamaya çalışırım.

En dan een geultje graven... ...om het touw hieruit te laten komen.

Sonra da halatın buradan çıkması için küçük bir siper.

Moeten we graven? Of moeten we teruggaan voor water om 'm eruit te spoelen?

Kazalım mı? Yoksa geri dönüp biraz su alarak onu oradan çıkartmaya mı çalışayım?

Oké, dus je wilt dat ik de tarantula probeer uit te graven? Daar gaan we.

Tamam, burayı kazıp, tarantulayı çıkartmamı istiyorsunuz demek? Hadi bakalım.

Waren ze aan het graven naar een nieuwe weg en ze kwamen op een stapel skeletten, ongeveer 50 vreemd,

yeni bir yol kazıyorlardı ve bir yığın iskelet, yaklaşık 50 tuhaf