Translation of "Moslims" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Moslims" in a sentence and their turkish translations:

Moslims zijn normale mensen en er zijn goede moslims en slechte moslims.

Müslümanlar da diğer insanlar gibidir; iyisi de vardır, kötüsü de.

Moslims aanbidden God.

Müslümanlar Allah'a ibadet eder.

- Sami had geen hekel aan moslims.
- Sami haatte geen moslims.

Sami Müslümanlardan nefret etmiyordu.

Moslims bidden tot God.

- Müslümanlar Allah'a ibadet eder.
- Müslümanlar Allah'a dua eder.

Sami's ouders waren moslims.

Sami'nin anne-babası Müslüman'dı.

Sami zag moslims bidden.

Sami Müslümanları namaz kılarken gördü.

Sami wilde moslims ontmoeten.

Sami Müslümanlarla tanışmak istedi.

Moslims worden als extremisten geschetst die alle niet-moslims willen doden.

- Müslümanlar, tüm gayrimüslimleri öldürmek isteyen aşırılık yanlıları gibi canlandırılıyor.
- Müslümanlar kendilerinden olmayan herkesi öldürmek isteyen radikal kimselermiş gibi lanse ediliyor.

Sami moedigde tolerantie en dialoog tussen moslims en niet-moslims aan.

Sami Müslüman olanlarla olmayanlar arasında diyalog ve hoşgörü olmasından yanaydı.

De moslims noemen Jezus "Isa".

Müslümanlar Jesus'ı ''İsa'' olarak adlandırırlar.

Niet alle moslims observeren ramadan.

Tüm Müslümanlar Ramazana riayet etmez.

Niet alle moslims zijn Arabieren.

Bütün Müslümanlar Arap değildir.

Sami wilde echte moslims ontmoeten.

Sami gerçek Müslümanlarla tanışmak istiyordu.

Sami kende niet veel moslims.

Sami'nin hiç Müslüman tanıdığı yoktu.

Sami houdt niet van moslims.

Sami Müslümanlardan hoşlanmaz.

Sami en Layla zijn moslims.

Sami ve Leyla Müslüman.

Sami heeft geen moslims ontmoet.

Sami Müslüman biriyle hiç tanışmamıştı.

De meeste Kabylen zijn moslims.

Kabiliyelilerin çoğu Müslüman'dır.

Hindoes en moslims zijn allemaal gebroeders.

Hindular ve Müslümanlar hepsi kardeştir.

Moslims begraven hun doden in graven.

Müslümanlar ölülerini mezarlara gömerler.

Moslims geloven in Jezus en Mohammed.

Müslümanlar İsa'ya ve Muhammed'e inanır.

Sami's ouders waren bang voor moslims.

Sami'nin anne-babası Müslümanlardan korkuyordu.

Sami veranderde zijn mening over moslims.

Sami Müslümanlara dair fikrini değiştirdi.

Sami en Layla waren beide moslims.

Sami de Leyla da Müslüman'dı.

- Moslims geloven dat Jezus een boodschapper van God was.
- Moslims geloven dat Jezus Gods boodschapper was.

Müslümanlar İsa'nın Allah'ın elçilerinden biri olduğuna inanır.

Sami wilde zijn kinderen opvoeden als moslims.

Sami çocuklarını Müslüman olarak büyütmek istiyordu.

Sami dacht dat alle moslims dames slaan.

Sami bütün Müslümanların kadınlara şiddet uyguladığını düşünüyordu.

Sami dacht dat alle moslims terroristen waren.

Sami bütün Müslümanların terörist olduğunu düşünüyordu.

Sami geloofde dat alle moslims terroristen waren.

Sami bütün Müslümanların terörist olduğuna inanıyordu.

Moslims geloven dat Mohammed Gods boodschapper is.

Müslümanlar Hz. Muhammed'in Allah'ın resulü olduğuna inanır.

Sami zei dat hij moslims niet mocht.

Sami Müslümanlardan hoşlanmadığını söyledi.

Deze film beeldt moslims uit als slechte mensen.

Film Müslümanları şeytan gibi gösteriyor.

Moslims bidden altijd met het gezicht richting Mekka.

Müslümanlar hep Mekke'ye doğru namaz kılarlar.

Waarom geloof je dat alle moslims terroristen zijn?

Neden tüm Müslümanların terörist olduğuna inanıyorsun?

Moslims geloven dat er maar één God is.

- Müslümanlar Allah'ın birliğine inanır.
- Müslümanlar tek bir Tanrı'ya inanır.

In dit land zijn de meeste inwoners soennitische moslims.

Bu ülkede yaşayanların çoğu Sünni Müslümandır.

De Heilige Schrift van de moslims is de Koran.

Müslümanların kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim'dir.

Sami wist niet dat er moslims in Mongolië waren.

Sami Moğolistan'da Müslüman olduğunu bilmiyordu.

Sami begon een sterke haat te krijgen voor moslims.

Sami Müslümanlara karşı büyük bir nefret duymaya başlamıştı.

Moslims eten geen varkensvlees omdat het gevaarlijk vlees is.

Müslümanlar sağlık açısından sakıncaları olduğu için domuz eti yemez.

In het gevecht valt het Ware Kruis in moslims handen.

Yakın dövüşte Gerçek Haç Müslümanlara düşer eller.

Moslims houden zich aan de leer van de profeet Mohammed.

Müslümanlar Muhammed peygamberin öğretisine bağlıdır.

De eerste moslims van Trinidad en Tobago kwamen uit Afrika.

Trinidad ve Tobago'nun ilk Müslümanları Afrika'dan gelmişti.

Moslims worden in een ander licht geportretteerd door westerse media.

- Batılı medya kuruluşları Müslümanlara farklı gözle bakıyor.
- Batı medyası Müslümanları farklı lanse ediyor.

Sami bracht vele weken door in het gezelschap van moslims.

Sami Müslümanlarla birlikte haftalarca zaman geçirdi.

Jeruzalem is een symbolische stad voor moslims, christenen en joden.

Kudüs Müslümanlar, Hristiyanlar ve Museviler için sembol bir şehirdir.

Sami groeide op met de gedachte dat alle moslims terroristen waren.

Sami tüm Müslümanları terörist gören bir anlayışla büyüdü.

Joden, christenen en moslims zijn het erover eens dat Jeruzalem een heilige stad is.

Museviler, Hristiyanlar ve Müslümanlar Kudüs'ün kutsal bir şehir olduğu konusunda hemfikir.