Translation of "Bieden" in Turkish

0.003 sec.

Examples of using "Bieden" in a sentence and their turkish translations:

Te bieden.

sizin için sahip olduğum şey.

We bieden competitieve prijzen aan.

Biz rekabetçi fiyatlandırma öneriyoruz.

...en weten dat ze kansen bieden.

Bunun bir fırsat olduğunu da öğrenmişler.

Het is wat ik te bieden heb.

Sana bunu sunuyorum.

Condooms bieden bescherming tegen seksueel overdraagbare ziekten.

Prezervatifler cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı koruma sağlar.

Ik heb zo veel aan te bieden.

Teklif edecek çok şeyim var.

...en bieden voordeel ten opzichte van hun prooi.

...onlara avları üzerinde avantaj sağlar.

De kliffen bieden wat veiligheid. Maar ze is achtergebleven.

Sarp kayalıklar biraz güvenlik sağlıyor. Ama bu kız geride kalıyor.

Wat ik wil doen is niet een realistische weergave bieden.

Realistik bir sahne göstermek istemiyorum.

Dit jaar bieden we dezelfde taalcursus aan als vorig jaar.

Bu yıl geçen yıl olduğu gibi aynı dil kursunu sunuyoruz.

Die projecten bieden veel nieuwe en innovatieve inhoud en ideeën.

Bu projeler bir sürü yeni ve yenilikçi içerik ve fikirler sunuyor.

Je behoort altijd in persoon je verontschuldigingen aan te bieden.

Her zaman bizzat özür dilemelisin.

Of achter deze boom zitten en gebruiken wat de natuur te bieden heeft?

Yoksa bu ağacın arka tarafına gidip doğanın bana verdiğini mi kullanacağız?

De getijden worden sterker... ...en bieden de bultkoppapegaaivis perfecte omstandigheden om te paren.

Gelgitler güçlenmeye başlamış. Tümsek başlı papağan balığının üremesi için mükemmel şartlar oluşmuş.

- Hou op met je te verontschuldigen.
- Stop met je excuses aan te bieden.
- Stop met verontschuldigen.

Özür dilemeyi kes.

Zullen onze steden een thuis bieden voor allerlei soorten dieren... ...niet alleen 's nachts, maar ook overdag?

Şehirlerimizin her türden vahşi yaşama yuva olduğu bir gelecek. Sadece geceleri değil, aynı zamanda... ...gündüzleri de.

Er is geen enkele persoon verschenen om het verzoekschrift van de buurtbewoners aan de burgemeester aan te bieden.

Mahalle sakinlerinin dilekçesini belediye başkanına sunacak tek kişi çıkmadı.

- Als tom hulp nodig heeft, kunnen we hem dat bieden.
- Als tom hulp nodig heeft, kunnen we hem helpen.

Tom yardıma ihtiyacı olursa, biz ona verebiliriz.

Het enige wat Tom wilde, was een vrouw te vinden die al de liefde die hij te bieden had zou aanvaarden.

Tom'un bütün istediği onun vermek zorunda olduğu tüm aşkı kabul edecek bir kadın bulmaktı.

- Ik kan aan alles weerstaan behalve aan verleiding.
- Ik kan alles weerstaan behalve verleiding.
- Ik kan aan alles weerstand bieden, behalve aan verleiding.

Ayartılmaktan başka her şeye dayanabilirim.