Translation of "الخروج" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "الخروج" in a sentence and their turkish translations:

يمكنك الخروج.

- Dışarı çıkmak için özgürsün.
- Dışarı çıkmak için özgürsünüz.
- Dışarı çıkmakta serbestsin.

توم يحب الخروج

Tom çıkmayı seviyor.

هل بإمكاني الخروج لألعب؟

Ben oynamak için dışarı çıkabilir miyim?

أتريد الخروج لاحتساء شيء؟

Bir şey içmek için dışarı çıkmak ister misin?

وأن باستطاعتهن الخروج وتغيير العالم.

Oradan çıkabileceklerini ve dünyayı değiştirebileceklerini fark etmek de öyle.

وأن لا يصبح الخروج متاحًا،

Söz konusu grevler, artık seçenek olmaktan çıkacaklar

يحظر على النساء الخروج ليلا

kadınların gece sokağa çıkması yasaklanmıştır

هل تريدين الخروج معي الليلة؟

Bu gece benimle dışarı çıkmak ister misin?

إنها تمطر، لكني أريد الخروج.

Yağmur yağıyor ama dışarı çıkmak istiyorum.

إنهُ من الممتع الخروج معها.

Onunla dışarıya çıkmak eğlenceli.

إنهُ من الممتع الخروج معهُ.

Onunla dışarıya çıkmak eğlenceli.

أفضل الخروج على تصفح الفيسبوك.

Facebook'ta kalmaktansa dışarı gitmeyi tercih ederim.

الرجاء إغلاق الباب عند الخروج.

Lütfen dışarı çıkarken kapıyı kapatır mısın?

أريد منكم الخروج من المنطقة المريحة،

Geleceği olmayan o alışılmış işlerden uzak bir şekilde,

أفضل الخروج على البقاء في البيت.

Dışarı gitmeyi evde kalmaya tercih ederim.

قال لي، "بمجرد الخروج من هنا،

Bana dedi ki, ''Buradan çıkar çıkmaz

- أنا، و بكل بساطة، لا أرغب في الخروج الليلة.
- كل ما في الأمر أني لا أريد الخروج الليلة.
- ليس لدي رغبة في الخروج الليلة فحسب.

Bu gece canım dışarı çıkmak istemiyor.

يمكن لهذا الرجل الخروج من هذا الوضع

Bu adam bu durumdan kurtulabilmek için

تأكد من إطفاء كل الأضواء قبل الخروج.

Tüm ışıkların kapatıldığından emin ol dışarıya çıkmadan önce.

إنها تفضل البقاء في المنزل على الخروج.

Evde kalmayı dışarı gitmeye tercih eder.

أفضل البقاء في البيت على الخروج معه.

Onunla çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.

بدى الأمر أن حنبعل قرر الخروج من مكانه.

Bütün bu olan bitenden sonra Hannibal yolu zorlamayı düşünmüş gibi görünüyordu.

الخروج من أحد أقطاب المغناطيس والذهاب إلى القطب الآخر

mıknatısın bir kutbundan çıkıp diğer kutbuna doğru giderek

لم يستطع الفتى أن يجد طريق الخروج من المتاهة.

Çocuk labirentten çıkış yolunu bulamadı.

تعب توم من القراءة و أراد الخروج و اللعب.

Tom okumaktan bıktı ve dışarı çıkmak ve oynamak istedi.

التي ساعدتني نوعا ما في الخروج من العقل الرياضي لروحي،

devam eden şeyler hakkında konuşmama yardımcı olacak

ثم يمكننا الخروج من هنا ، مع زيادة المسافة ، ينحني الوقت

O zaman buradan şunu çıkarabiliriz mesafe arttıkça zaman bükülür

ولكننا نعرف أن في الأيام القليلة السابقة للتصويت على الخروج،

Ama şunu biliyoruz ki Brexit oylaması öncesindeki son birkaç gün

بالنسبة لي، هذا كل يوم أستطيع فيه الخروج للعدو وأدع ذهني يهيم.

Ben her gün koşuya çıkıp düşüncelerimi serbest bıraktığımda oluyor.

بعد ذلك ، نجح في الخروج من جميع المعاملات الخطرة الـ 126 التي قام بها.

Derken, yaptığı 126 riskli işlemin tamamından başarılı şekilde çıkıyor

- كان على وشك أن تخرج.
- كانت على وشك الخروج.
- كانت على وشك أن تخرج.

O, dışarı çıkmak üzereydi.

ولكن مع ذلك كانت السعادة التي حظينا بها عندما ذهبنا هائلة ، ربما لا نريد الخروج

ama yinede gittiğimizde aldığımız zevk muazzamdı yahu herhalde çıkmak istemezdik

‫ما خزنته من طعام في الخريف قد انتهى.‬ ‫عليها الخروج والبحث عن الطعام‬ ‫في الليل البارد.‬

Sonbaharda stokladığı yiyecekler de tükenmiş durumda. Soğuk gecede yiyecek araması gerek.