Translation of "معي" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "معي" in a sentence and their turkish translations:

- إنّهم معي.
- إنّهما معي.
- إنّهنّ معي.

Onlar benimle birlikte.

- هل ستلعب معي؟
- أيمكنك اللعب معي؟

Benimle oynar mısın?

‫ستأتي معي.‬

Benimle geliyorsunuz.

تعال معي.

Benimle birlikte gel.

إنّهم معي.

Onlar benimle birlikte.

إنّهما معي.

Onlar benimle birlikte.

إنّهنّ معي.

Onlar benimle birlikte.

سآخذه معي.

Onu ben götüreceğim.

تعالَ معي.

Benimle gel.

العب معي.

Benimle oyna.

وآملُ أن تتفقوا معي في ذلك وتخوضوه معي،

Umarım bana katılmaya isteklisinizdir,

- أنت لطيفٌ جداً معي.
- أنت لطيفٌ للغاية معي.

Sen bana karşı çok fazla naziksin.

- يمكنك المجيئ معي.
- بإمكانك القدوم معي.
- يمكنك مرافقتي.

Sen benimle gelebilirsin.

وكان يتواصل معي،

ve dürüst olmak gerekirse benim

لقد تضامنت معي

Kendisi benimle özdeşleşmiş durumda.

لو غنيتم معي،

Eğer söylerseniz,

إنهُ غاضب معي.

O bana kızgın.

أبي غاضب معي.

Babam bana kızgın.

هل تمزحُ معي؟

- Benimle dalga mı geçiyorsun?!
- Kafa mı buluyorsun benimle?

ليس معي العنوان.

Adres yanımda değil.

اشرب معي شيئا

Benimle bir içki iç.

من سيأتي معي؟

- Kim benimle gelecek?
- Kim beninle geliyor?

إنها غاضبة معي.

O bana kızgın.

ليس معي نقود

- Yanımda para yok.
- Üzerimde hiç param yok.

بعد هذا تعالوا تحدثوا معي، تحدثوا معي خمس دقائق،

Çıkışta gelin benimle konuşun, beş dakika konuşun,

- هل ترغب في الرقص معي؟
- هل ترغبين في الرقص معي؟

Benimle dans etmek ister misin?

هل ما زلتم معي؟

Hala benimle misiniz?

لو يغني الجميع معي،

Eğer benimle söylerseniz,

وهذا الشيء بقي معي

Ve bu beni çok etkiledi.

تعال معي إذا سمحت.

Benimle gel, olur mu?

لا أحد يعيش معي.

Kimse benimle yaşamıyor.

لا أحد يتكلم معي.

Kimse benimle konuşmuyor.

يمكنك المجيء والعيش معي.

Gelip benimle yaşayabilirsin.

تحدث معي بالإنجليزية رجاءً.

Lütfen benimle İngilizce konuş.

تعال و اسبح معي.

Gel benimle yüz.

لم تريد مجيء معي؟

Neden benimle gelmek istiyorsun?

رفض توم التحدث معي.

Tom benimle konuşmayı reddetti.

أتود تناول الغذاء معي؟

Öğle yemeğinde bana katılır mısın?

ليس معي العنوان الآن.

Şimdi adresim yok.

سامي يتخاصم معي دائما.

Sami benimle her zaman tartışıyor.

- لأنني أمّ الطفل عليه العيش معي.
- لأنني أمّ الطفلة عليها العيش معي.

Ben çocuğun annesi olduğum için o benimle yaşamalı.

الآن، هذا يحدث معي كثيرًا.

Bu benim başıma her zaman gelir.

فكنت قد جلبت امتيازي معي.

Ayrıcalığımı yanımda getirmiştim.

‫مستعد للزحف معي؟‬ ‫لنفعل هذا!‬

Benimle sürünmeye hazır mısınız? Bunu yapalım!

هل تريدين الخروج معي الليلة؟

Bu gece benimle dışarı çıkmak ister misin?

- مع من أتكلم؟
- من معي؟

Ben kiminle konuşuyorum?

إنها تحب أن تمشي معي.

O benimle yürümekten hoşlanır.

أنا مسرور لوجودك هنا معي.

Yanımda olmana sevindim.

لا شيء معي لأعطيك إياه.

Sana verecek bir şeyim yok.

لماذا يريد توم التحدث معي؟

Tom neden benim ile konuşmak istiyor?

كانت تدخل إليّ لتتكلم معي،

Yürüyerek beni görmeye gelirdi,

- تعالَ معي إلى الخارج.
- لنخرج.

Benimle dışarıya gel.

أريد لتوم أن يغني معي.

Tom'un benimle şarkı söylemesini istiyorum.

ولكن تخيلوا معي هذا المشهد للحظة.

Şimdi şunu bir hayal edin:

هل أنتم معي ؟ فقط تأمل بسيط.

İster misiniz? Sadece kısa bir meditasyon.

أرى أن أصدقائي لا يركضون معي.

benimle koşmadıklarını görüyorum arkadaşlarımın.

اعتقدت أن ذلك لن ينفع معي،

bunun işime yaramayacağıydı.

هل ترون؟ هناك من يتفق معي.

Bakın, aramızda hemfikir olanlar var.

وأصرت على حمل ورقة الاقتراع معي.

Benimle oy pusulasını tutmakta ısrar etti.

وهذا الشعور ظل معي لشهور كثيرة.

ve bu his aylarca benimle kaldı.

للأسف ليس لدي أي مال معي.

Ne yazık ki yanımda hiç param yok.

هو دائماً ما يتعامل معي كطفل.

O, her zaman bana bir çocuk gibi davranır.

أحمل معي قنينة مياه معدنيّة دومًا.

Yanımda her zaman bir şişe maden suyu taşırım.

هل أستطيع أن آخذ هذهِ معي؟

Bunu yanımda alabilir miyim?

هل أستطيع أن أُحضر أحداً معي؟

Birisini getirebilir miyim?

أنا منحت توم فرصة للعمل معي.

Tom'a benimle çalışması için bir şans verdim.

آخذ آلة التصوير معي أينما ذهبت.

Her nereye gitsem kameramı yanımda götürürüm.

إن لم تكن معي فأنت ضدي .

Ya benimlesin ya da bana karşısın.

ليس معي أكثر من خمسة دولارات

En fazla beş dolarım var.

دائما ما يتصرف جمال بلطف معي.

Jamal her zaman bana karşı çok kibardır.

اترك ليلى و تعال لتعيش معي.

Leyla'dan ayrıl ve benimle yaşamaya gel.

- لا أعرف إن كانت لا تزال معي.
- لا أعلم إذا ما كان لا يزال معي.

Ona hâlâ sahip olup olmadığımı bilmiyorum.

أحضرت هذا الصندوق معي اليوم لأنه رمز.

Bugün, bu kutuyu yanımda getirdim çünkü bu bir sembol.

بدأت رحلة تعلم اللغات معي باللغة اليهودية،

Benim dil öğrenme yolculuğum İbranice ile başladı,

فهذا يعني أني لم أجلب امتيازي معي.

Görünüşe göre ayrıcalığımı yanımda getirmedim.

أخذته معي إلى منضدة محكمة نيوآرك البلدية.

Newark Belediye Mahkemesi kürsüsüne de yanımda taşıdığım bır ders.

- هل تحدثني؟
- هل تكلمني؟
- هل تتكلم معي؟

Benimle konuşuyor musun?

حضر هذه الدورة معي الكثير من الأشخاص.

Benimle birlikte bir sürü kişi kursa katıldı.

وتعاطف معي من خلال الرسالة النصية، لا أقل.

Mesaj üzerinden, kendini benim yerime koydu.

وتكلّم معي بكلمات بسيطة عن ذلك الحبّ الضائع."

Ve anlat bana öylece O gaip aşkını"

زوجتي الجميلة كانت معي خلال هذه الرحلة كلها.

Güzel karım tüm bu yolculuk boyunca benimle birlikteydi.

ماذا تقول عن الذهاب معي إلى صيد السمك.

Benimle balığa çıkmaya ne dersin?

توم و ماري كلاهما تكلما معي بشأن هذا.

Bugün bu konuda hem Tom hem de Mary benimle konuştu.

ابقي معي يا ليلى. إنّ سيّارة الإسعاف قادمة.

Benimle kal Leyla. Ambulans geliyor.

‫تريد استكشاف النفق المائي؟‬ ‫حسناً. ستأتي معي. هيا بنا.‬

Demek su olan tüneli keşfetmek istiyorsunuz? Tamam, benimle geliyorsunuz. Hadi.

هذه الفتاة الصغيرة لم تتعمد أن تكون لئيمة معي.

Bu küçük kız, bir şey ifade etmeye çalışmıyordu.

يقول ألبرت أينشتاين: "مرة أخرى معي ليست هي نفسها"

Benimle bir başkasının zamanımız aynı değil diyor Albert Einstein

لم تملك أي مال، لذا لم تستطع الذهاب معي.

Onun hiç parası yoktu, böylece o benimle gidemedi.

وبسبب ذلك، أجرت إذاعة الراديو المحلية مقابلة معي (NPR)

ve bu nedenle NPR benimle bir röportaj yaptı,

- هلا أتيت معي إلى المتجر؟
- هلا رافقتني إلى المتجر؟

Mağazaya benimle gelecek misin?

بحلول شهر أغسطس عام 2005، كانت معي مفاتيح هذا المصنع.

2005 yılının Ağustos ayında, fabrikanın anahtarları bendeydi.

لم يجرؤ أي منهم على مناقشة ما كان يحدث معي.

hiçbiri neler olup bittiğine dair yorum yapmaya cesaret edemiyordu.

"إذا لم يأت أحد آخر معي، سأذهب وأقاتل التتار لوحدي!"

"Kimse gelmeyecekse ben tek başıma gidip tatarlarla tek başıma savaşacağım." diye ekledi

عمّا قريبٍ ستفضل ترجمة الجمل في تتويبا على الدردشة معي.

O benimle sohbet etmektense Tatoeba'daki cümleleri tercüme etmeyi tercih ediyor.

‫ها نحن ذا، انظر. عصا طويلة مستقيمة كهذه.‬ ‫حسناً، تعال معي.‬

Tamam, hadi bakalım. Bunun gibi uzun ve düz bir sopa. Tamam, benimle gelin.

‫إذن تريد الاتجاه نحو التيار الهوائي؟‬ ‫حسناً، تعال إذن. ابق معي.‬

Hava akımına doğru mu gitmek istiyorsunuz? Pekâlâ, o zaman bana eşlik edin.

أرجوك لا تقل بأنك لن تدع توم يلعب معي بعد الآن.

Lütfen, Tom'un artık benimle oynamasına izin vermeyeceğini söyleme.