Translation of "Yolunu" in Spanish

0.007 sec.

Examples of using "Yolunu" in a sentence and their spanish translations:

Yolunu bulmak zorunda,

Tendrá que encontrar su camino,

Karanlıkta yolunu hissetti.

Él fue tanteando su camino en la oscuridad.

Bir yolunu bulursun.

- Encontrarás una forma.
- Encontrarás un camino.

Ona yolunu kaybetti.

Ella perdió el norte.

Yolunu mu kaybettin?

¿Os habéis perdido?

Aşağıya inmenin yolunu bulmalıyım.

Debo pensar cómo bajar.

Aşağı ulaşmanın yolunu arayacağım.

y, luego, pensaré cómo bajar desde allí.

O, yolunu kaybetmiş olabilir.

Él tal vez se perdió.

Adam ormanda yolunu kaybetti.

Ese hombre se perdió por la jungla.

Bana müze yolunu sordu.

Él me preguntó cómo llegar al museo.

O, karda yolunu kaybetti.

Él se perdió en medio de la nieve.

Otelin yolunu bulmakta zorlandı.

Él tuvo dificultad para encontrar el camino hacia el hotel.

Buraya gelirken yolunu kaybetti.

Él se perdió cuando se dirigía hacia aquí.

Tom ormanda yolunu kaybetti.

Tom se perdió en el bosque.

Yapay zekânın evrimsel yolunu açan

Ponemos en movimiento ese efecto dominó

Buradan inmenin bir yolunu bulmalıyım.

Debo pensar cómo bajar.

Hiç değilse evin yolunu bulabilecek.

Al menos, no se perderá cuando vuelva a casa.

Bir yolunu bulup ormanı geçeceğiz.

Atravesaremos la jungla de alguna forma.

Otobüs durağı yolunu göster bana.

Enséñame cómo llegar a la parada de autobús.

Herkes kendi yolunu bulması gerekiyor.

Todos necesitan encontrar su propio camino.

Ben bir yolunu bulacağıma eminim.

Estoy seguro de que encontraré una manera.

Yaşamdaki kendi yolunu seçmek zorundasın.

Tienes que elegir tu propio camino en la vida.

Ben kendim bir yolunu bulabilirim.

No puedo hallarlo por mi mismo.

O, geri dönüş yolunu bulamadı.

No pudo encontrar el camino de regreso.

Kütüphane yolunu bana söyler misiniz?

¿Me enseñarías el camino a la biblioteca?

Acılarından kaçınmanın birçok farklı yolunu bulmuşlardı.

Evadían su dolor de muchas formas:

şiddet içermeyen protesto yolunu takip edenleri

a personas que han seguido el curso de la protesta no violenta,

Kovalama seçeneğine döneceğiz. Yolunu kesmeye çalışacağım.

Mejor la opción "Perseguir". Intento acorralarla allí.

Fakat daha tecrübeli erkekler yolunu kesiyor.

Pero los machos más experimentados le bloquean el paso.

Küresel okyanusa ulaşmanın bir yolunu bulabilir?

¿O encuentra su camino para llegar al océano global?

şimdi internete bakıyorsun çözüm yolunu biliyorsun

estás mirando internet ahora sabes la solución

Ve Da Vinci'ye ustalık yolunu açtı

Y abrió el camino al dominio de Da Vinci

Ve İmparatorun Wagram'daki zaferinin yolunu açtı.

y allanando el camino para la victoria del Emperador en Wagram.

Istilacının İngiltere Kralı olmasının yolunu açtı .

invasor se convirtiera en rey de Inglaterra.

Fakat Kutuzov hala Kaluga yolunu tıkıyordu.

Kutuzov ahora se interponía entre Napoleón y Kaluga.

- Yolunu kapatıyorsun.
- Bana ayak bağı oluyorsun.

Estás en mi camino.

Onu yapmanın bir yolunu bulmaya çalışacağım.

Intentaré encontrar alguna forma de hacer eso.

Tamam, onun yanına inmenin bir yolunu bulmalıyız.

Bien, debemos pensar cómo bajar hacia ella.

Sığınak yapmanın başka bir yolunu bulmamız gerek.

Debemos buscar otro modo de conseguir refugio.

Güveni yeniden oluşturmanın yolunu bulmak bizim sorumluluğumuz

Y depende de nosotros encontrar la forma de restaurar esa confianza,

Affedersiniz, ama bana istasyonun yolunu söyleyebilir misiniz?

Perdone, ¿me puede indicar el camino a la estación?

İnternette para yapmanın iyi bir yolunu düşündü.

A ella se le ocurrió un buen método para ganar dinero en Internet.

Sana yardım etmenin bir yolunu buldum sanırım.

Creo que he encontrado una forma de ayudarte.

Bana en yakın postanenin yolunu söyleyebilir misiniz?

¿Puede decirme el camino a la oficina de correos más cercana?

Tom haberini duyurmanın yeni bir yolunu buldu.

Tom ha encontrado una nueva manera de anunciar sus noticias.

Bunu yapmanın daha basit bir yolunu biliyorum.

Conozco una forma más sencilla de hacer esto.

Hiç yorulmadan yolunu bulduğu efsanevi bir manzara değildi.

recorriera sin esfuerzo alguno su camino con un escenario épico de fondo.

Bu örücüler daha iyi yaşamanın bir yolunu bulmuşlar.

Y esos tejedores han encontrado una mejor forma de vivir.

Hatta yeni ve güzel bir sahil yolunu bile.

a un nuevo y bello sendero por la costa.

Üzgünüm ama bana sonraki köyün yolunu gösterebilir misiniz?

Disculpe, pero ¿puede mostrarme cómo llegar a la siguiente aldea?

Bir yere gitmenin sadece bir yolunu bilmekle kalmıyorsunuz,

De solo saber una forma de llegar a algun lugar, tienes que saber cada callejon

Günün sonunda bu dünyada yalnız hissetmemenin bir yolunu bulmak

De encontrar una manera, al final, de no sentirnos solos en este mundo,

Onu buradan çıkartmanın bir yolunu bulmalıyım. Tamam, ne düşünüyorsunuz?

Debo pensar cómo sacarla de allí. Bueno... ¿Qué opinan?

Gözlerini pek kullanmaz. Onun yerine karanlıkta yolunu koklayarak bulur.

Apenas usa los ojos, pero huele su camino en la oscuridad.

Sadece o yöne gitmenin en iyi yolunu bulmaya çalışıyoruz.

Hay que pensar la mejor manera de ir hacia allí.

O, Nancy ile özel olarak konuşmanın bir yolunu buldu.

Él ideó una forma para hablar con Nancy en privado.

Donmuş Tuna üzerinden tüm Karadeniz yolunu yağma ve katliamdan geçirdiler

el congelado río Danubio, todo el camino hasta el mar negro.

Project Mercury ve Project Gemini'nin uzay uçuşları Apollo'nun yolunu açtı.

Los vuelos espaciales del Proyecto Mercury y el Proyecto Gemini allanaron el camino para Apollo.

... düşmanın yerini tespit edip yolunu kesip kesemeyeceği de kesin değildi.

si los romanos hubieran podido localizar e interceptar al enemigo a tiempo.

Film rulolarını değiştirdikleri andaki kesintileri gizlemenin bir yolunu bulmaları gerekiyordu.

Tenían que encontrar una manera de ocultar los cortes cuando cambiaban los rollos de película.

Sana bakan gözleri ve yolunu gözleyen gönülleri ateş gibi yak.

- Quema los ojos que te miran y los corazones que te aguardan.
- Que se quemen los ojos que te miren y los corazones que te esperan.

Ve insanlarla bağımız olmadığı zaman, uğraşırız, bağ kurmanın bir yolunu buluruz

Cuando nos falta la conexión humana, buscamos formas de obtenerla,

Kitâb-ı Mukaddes'e göre parlayan bir yıldız, Üç Kral'a İsa'nın yolunu gösterdi.

Según la Biblia, los Reyes Magos fueron guiados hasta Jesús por una estrella luminosa.

Pekâlâ, kendimize daha iyi bir yemek bulmak için bu leşi kullanmanın yolunu bulmalıyız.

Debemos pensar cómo podemos usar este cadáver para conseguir una comida mejor.

Dünya'daki her yaratığın geceden sağ çıkmanın bir yolunu bulması gerekir. GÜN BATIMINDAN ŞAFAĞA

Y cada criatura de la Tierra debe encontrar la forma de sobrevivir a la noche. DEL CREPÚSCULO AL AMANECER

Tom Mary'den Lady Gaga konserinde ön sıra koltuklardan almanın bir yolunu bulmasını istedi.

Tom pidió a Mary que mirara de conseguir asientos de primera fila para el concierto de Lady Gaga.