Translation of "Karanlıkta" in Spanish

0.018 sec.

Examples of using "Karanlıkta" in a sentence and their spanish translations:

Karanlıkta ışıyorlar.

Brillan en la oscuridad.

Karanlıkta öpüştük.

Nos besamos en la oscuridad.

- O, karanlıkta yalnızdı.
- O, karanlıkta tek başınaydı.

Ella estaba sola en la oscuridad.

Karanlıkta uyumak tehlikelidir.

Es peligroso dormir en la oscuridad.

Karanlıkta yolunu hissetti.

Él fue tanteando su camino en la oscuridad.

O, karanlıkta kayboldu.

Ella desapareció en la oscuridad.

Baykuşlar karanlıkta görebilirler.

Los búhos pueden ver en la oscuridad.

O karanlıkta parlıyor.

Brilla en la oscuridad.

Karanlıkta kaybolmaktan korkuyordum.

Tenía miedo de perderme en la oscuridad.

Köpekler karanlıkta görebilirler.

Los perros pueden ver en la oscuridad.

Kediler karanlıkta görebilirler.

- Los gatos pueden ver en la oscuridad.
- Los gatos pueden ver cuando está oscuro.

- Yarasalar genellikle karanlıkta uçar.
- Yarasalar genelde karanlıkta uçar.

Los murciélagos suelen volar en la oscuridad.

Bütün hayatınızı karanlıkta geçirseniz

Y si vives toda tu vida en la oscuridad,

Zifiri karanlıkta ava çıkmış.

que se mueve en la oscuridad.

Maymunumuz zifiri karanlıkta kayboldu.

Está perdido en la oscuridad total.

Biz bu karanlıkta göremeyiz.

Está demasiado oscuro para que veamos.

Karanlıkta biri adımı seslendi.

Alguien llamó mi nombre en la oscuridad.

Oğlan karanlıkta yatmaktan korkar.

El niño está asustado de ir a la cama en medio de la oscuridad.

Bir kedi karanlıkta görebilir.

Un gato puede ver en la oscuridad.

Bütün kediler karanlıkta gridir.

De noche todos los gatos son pardos.

Karanlıkta bir şey arıyordu.

Él estaba buscando algo en la oscuridad.

Kediler karanlıkta da görebilirler.

Los gatos también pueden ver en la oscuridad.

Karanlıkta bütün renkler birdir.

Todos los colores acordarán en la oscuridad.

Kediler karanlıkta görür mü?

¿Los gatos ven en la oscuridad?

- Tom sigara içerek karanlıkta oturuyordu.
- Tom karanlıkta oturuyordu, puro içiyordu.

Tom estaba sentado en la oscuridad, fumándose un cigarro.

Karanlıkta gizlenen şeyleri ortaya çıkarır.

Y revela lo que se esconde en la oscuridad.

Karanlıkta uzun mesafeli çağrı yapıyorlar.

Son llamadas de larga distancia en la oscuridad.

Karanlıkta loş bir ışık gördük.

Vimos una débil luz en la oscuridad.

Kedilerin karanlıkta görebildiğini fark ettim.

Noté que los gatos pueden ver en la oscuridad.

Neden kedilerin gözleri karanlıkta parlar?

¿Por qué los ojos de los gatos brillan en la oscuridad?

Kedilerin karanlıkta görme yetileri vardır.

Los gatos tienen la capacidad de ver en la oscuridad.

O, karanlıkta bir mum yaktı.

Encendió una vela en la oscuridad.

Çocuklar karanlıkta dışarı çıkmayı sevmezler.

A los niños no les gusta salir cuando está oscuro.

Çocuk karanlıkta yalnız bırakılmaktan korkuyordu.

El niño temía que le dejaran solo en la oscuridad.

Tom karanlıkta oturuyordu, sigara içiyordu.

Tom estaba sentado en la oscuridad, fumándose un cigarro.

Tom, Mary'nin karanlıkta kayboluşunu izledi.

Tom vio a María desaparecer en la oscuridad.

Kediler karanlıkta görme kapasitesine sahiptirler.

Los gatos tienen la capacidad de ver en la oscuridad.

Tom hizmetçilerine karanlıkta yemek yedirdi.

Tom hizo que sus sirvientes comieran a oscuras.

Karanlıkta araba sürmek uçmak gibidir.

¡Conducir en la oscuridad se siente como volar!

Karanlıkta bir kırmızı ışık parlıyordu.

Una luz roja brillaba en la oscuridad.

Onu karanlıkta yapmaya alışık değilim.

No estoy acostumbrado a hacer eso en la oscuridad.

Karanlıkta yaptıkları şeyler hiç filme alınmamıştı.

Lo que hacen después del anochecer nunca se filmó.

Timsahların karanlıkta iyi gören gözleri vardır.

Los ojos del cocodrilo funcionan bien en la oscuridad.

Ve tüm bu referandum karanlıkta gerçekleşti

Y todo este referéndum tuvo lugar en la sombra,

Yumurtalar arka tarafta, karanlıkta. Görülmeleri imkânsız.

Puso los huevos atrás, en la oscuridad. Era imposible verlos.

Işık söndü ve biz karanlıkta kaldık.

Se apagó la luz y nos quedamos en la oscuridad.

El fenerim için karanlıkta etrafı yokladım.

Busqué mi linterna a tientas por los alrededores en la oscuridad.

Çabuk, lambayı söndür, karanlıkta saklanmak istiyorum.

Rápido, apaga la lámpara, quiero esconderme en la oscuridad.

Böyle karanlıkta nasıl bir şey görebiliyordu?

¿Cómo pudo él ver algo en tanta oscuridad?

Çitaların karanlıkta avlanabileceğine çok az kişi inanırdı.

Pocos creían que los guepardos cazaban después del anochecer.

Karanlıkta iletişim kuran gizli hayvanların çağrıları bunlar.

Las llamadas de animales ocultos que se comunican en la oscuridad.

Koku, karanlıkta sinyal yollamanın güçlü bir aracı.

El olor es una herramienta poderosa para enviar señales a través de la oscuridad.

Karanlıkta keşfe çıkarak... ...yeni davranışlar da ortaya çıkarıyoruz.

Al explorar luego del anochecer, revelamos nuevos comportamientos también.

Karanlıkta yol alırken üstüne yapışan remora kortejini saymazsak.

Además del séquito de rémoras que la acompañan en su viaje por la oscuridad.

Ne karanlıkta yat ne de kara düş gör

ni mientas en la oscuridad ni sueñes negro

Bunu birkaç saat açık bırakıp alaca karanlıkta kontrol edeceğiz.

Dejaremos eso unas horas y revisaremos antes del amanecer.

Bunu birkaç saatliğine bırakacağız ve alaca karanlıkta kontrol edeceğiz.

Lo dejaremos unas horas y revisaremos antes del amanecer.

Fakat bu engin, tekdüze kumullarda karanlıkta yol bulmak zor.

Pero es difícil hacerse camino por las inmensas dunas uniformes en la oscuridad.

Tehlike karanlıkta kol gezerken onları yalnız bırakma riskine giremez.

Con el peligro vagando en la oscuridad, no puede arriesgarse a dejarlos solos.

Oselolar karanlıkta daha da iyi görür. Eve dönme vakti.

Un ocelote ve aún mejor en la oscuridad. Es hora de ir a casa.

Gözlerini pek kullanmaz. Onun yerine karanlıkta yolunu koklayarak bulur.

Apenas usa los ojos, pero huele su camino en la oscuridad.

İyi de eder. Karanlıkta nelerin gezindiği hiç belli olmaz.

Da igual. Nunca se sabe quién acecha en las sombras.

Ay'sız bir gecede termal görüntüleme yapan bir kamera karanlıkta görebilir.

En una noche sin luna, una cámara termográfica puede ver en la oscuridad.

Filler karanlıkta bizden iyi görür ama aslanın yanına bile yaklaşamazlar.

Los elefantes ven mejor que nosotros en la oscuridad, pero no tan bien como un león.

Bu ayı, karanlıkta iki kat daha iyi balık tutabildiğini öğrenmiş.

Este oso aprendió que puede tener el doble de éxito al pescar en la oscuridad.

Ama sıcak yağmur ormanı geceleri sayesinde karanlıkta da iş görebiliyor.

Pero las noches calientes en la selva significan que se mantiene activa al oscurecer.

Vampir yarasalar en çok en kara gecelerde harekete geçer. Karanlıkta kan peşindedirler.

Los murciélagos vampiros son más activos en las noches más oscuras. Buscan sangre en la oscuridad.

Isıya duyarlı kamera daha yükseklerde, karanlıkta saklanan bir başka avcıyı ortaya çıkarıyor.

Más arriba, una cámara sensible al calor revela a otro cazador escondido en la oscuridad.

Devasa gözleri ışığı âdeta kana kana içiyor. Böylece karanlıkta çok çevik hareket edebiliyor.

Sus ojos enormes absorben la luz, y le dan una agilidad notable en la oscuridad.

Tom, tekinsiz olduğu söylenen evde, karanlıkta yalnız başınayken, korkusunu bastırmak için ıslık çalıyordu.

Tom estaba silbando en la oscuridad para ocultar lo aterrorizado que estaba, de encontrarse solo en la casa, que se rumoreaba estaba encantada.

O karanlıkta otururken bilgisayarında yazı yazıyor, cıvıl cıvıl öten sabah kuşlarının sesini duyuyor ve bütün gece uyumadığını fark ediyor- fakat uykusuzluk hastası hâlâ uyumayı reddediyor.

Sentado en la oscuridad escribiendo en su ordenador, oye el ruido de los pájaros que pían por la mañana y se da cuenta de que se ha quedado despierto toda la noche, pero el insomne todavía se niega a dormir.