Translation of "Sordu" in Chinese

0.005 sec.

Examples of using "Sordu" in a sentence and their chinese translations:

Annemi sordu.

他问了我的妈妈。

- O senin halini hatırını sordu.
- Seni sordu.

他問候了你。

Nereye gittiğimi sordu.

她問了我要去哪裡。

- Tom bana seni sordu.
- Tom bana sizi sordu.

汤姆向我问起你。

Plandan hoşlanıp hoşlanmadığımı sordu.

她问我喜不喜欢这个计划。

O sana ne sordu?

他問你什麼?

Matematiği sevip sevmediğimi sordu.

他問我喜不喜歡數學。

Tom birkaç soru sordu.

湯姆問了幾個問題。

Nasıl balık pişirileceğini sordu.

她问怎么做鱼。

O, ona sorular sordu.

她問了他問題。

Tom, Mary'ye John'u sordu.

汤姆向玛丽打听有关约翰的事。

O, bana niçin güldüğümü sordu.

他問我為什麼在笑。

Bir kadın bana yolu sordu.

有個女人向我問路。

O, bana ne aldığımı sordu.

他问我买了什么。

Ona annesinin nerede olduğunu sordu.

他問她她的母親在哪裡。

O bana bir soru sordu.

她問了我一個問題。

Bana resmi kimin yaptığını sordu.

他問我那幅畫是誰畫的。

O, bana bir soru sordu.

他問了我一個問題。

Bana matematik sevip sevmediğimi sordu.

他问我喜不喜欢数学。

Onun adresini bilip bilmediğimi sordu.

她問我知不知道他的地址。

O, okulum hakkında soru sordu.

她問了關於我學校的事。

O, matematiği sevip sevmediğimi sordu.

他問我喜不喜歡數學。

Tom anahtarımı bulup bulmadığımı sordu.

湯姆問我找到我的鑰匙了吗。

O bana iki soru sordu.

他問了我兩個問題。

O bize birkaç soru sordu.

她问了我们好几个问题。

O, balığı nasıl pişireceğini sordu.

她问了怎么烧鱼。

O, Çin yemeğinden hoşlanıp hoşlanmadığımı sordu.

他問我是否喜歡中國菜。

O, yemek pişirmeyi isteyip istemediğimizi sordu.

她问我们想不想下厨。

O çok iyi bir soru sordu.

她問了一個非常好的問題。

Pepperberg "Kaç tane anahtar?" diye sordu.

「几把钥匙?」Pepperberg 问道。

Tom bana çikolatayı sevip sevmediğimi sordu.

汤姆问我是否喜欢巧克力。

Tom bana yorgun olup olmadığımı sordu?

湯姆問我我是不是累了。

Polis hiç sana soru sordu mu?

警察盘问你了吗?

O "Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordu.

“你感觉怎么样?”他问。

Tom Mary'ye annesinin nerede olduğunu sordu.

湯姆問瑪麗她媽在哪。

Tom Mary'ye resmi kimin yaptığını sordu.

汤姆问了玛丽谁画了图片。

Yaşlı adam "Kedi mi?" diye sordu.

“一只猫?”老先生问。

O bana amcamın nerede yaşadığı sordu.

他問我我的叔叔住在哪裡。

Tom Mary'ye anahtarı nereye koyduğunu sordu.

湯姆問瑪麗她把鑰匙放在哪裡了。

O, bana meşgul olup olmadığımı sordu.

他问我是否很忙?

Bana herhangi bir sorun olup olmadığını sordu.

她问我是不是发生了什么事。

Savcı bana cevabı yönlendiren bir soru sordu.

检察官问了我一个引导性的问题。

Tom Mary'ye erkek arkadaşının kim olduğunu sordu.

汤姆问玛丽她的男朋友是谁。

"Burada ne yapıyorsun?" diye şaşkınlıkla bana sordu.

“你怎么来了?”他惊讶地问我。

Tom Mary'ye ona Fransızca öğretip öğretmeyeceğini sordu.

汤姆问玛丽如果她会教他法语。

Bir adam uğradı ve iyi olup olmadığımı sordu.

一个男人过来问我怎么了。

O bana diğerleri tarafından sorulanlara benzer sorular sordu.

他和许多其他人一样问了我同样的问题。

O bana onun telefon numarasını bilip bilmediğimi sordu.

他问我,是不是知道她的电话号码。

O bana yaşımı, adımı, adresimi ve benzeri şeyleri sordu.

他問了我的年齡、姓名、地址等等。

Koltuk değnekli bir genç kız Tom'a nerede yaşadığını sordu.

一个拄着拐杖的年轻女孩问汤姆他住在哪里。

Öğrenci "daha önce bir yerde karşılaştık mı" diye sordu.

“以前我们没在哪儿见过吗?”学生问道。

John Mary'ye öğleden sonra alışverişe gitmek isteyip istemediğini sordu.

約翰問瑪莉下午想不想一起去買東西。

Tom, Mary'ye John'un yeni telefon numarasını bilip bilmediğini sordu.

湯姆問瑪麗是否知道瓊的新電話號碼。

O bana solgun göründüğümü söyledi ve sorunun ne olduğunu sordu.

他跟我说我很苍白,并问我怎么了。

Alice, kitabı nerede bulacağını bilmediğinden, onun nerede olduğunu annesine sordu.

Alice 不知道書本放了在哪裏,於是便去問母親。

- "Beni eve götürebilir misin?" diye sordu.
- "Beni eve götürür müsünüz? dedi.

"你介意送我回家嗎?" 她說。

Tom Mary'ye bazı sorular sordu ama o onlara cevap vermeyi reddetti.

汤姆问了玛丽一些问题,但是她拒绝回答。

Shihai bir Çince kitabı alıp Wang öğretmenin yanına gitti ve sorular sordu.

世海拿着一本中文语法书去王老师那儿问问题。