Translation of "Sordu" in Arabic

0.005 sec.

Examples of using "Sordu" in a sentence and their arabic translations:

şunu sordu;

سألني،

Ne yaptığımı sordu.

التي أمضيتها في غرفة المستشفى.

Nereye gittiğimi sordu.

سألتني إلى أين سأذهب.

Sonra tuzak soruyu sordu:

ثم طرحت السؤال المخادع:

Bana ne yaptığımı sordu.

سالني عما كنت افعله?

Emily bir soru sordu.

سألت إيميلي سؤالاً.

Ona niçin ağladığını sordu.

- سَأَلَتهُ لماذا كان يبكي.
- سَأَلَتهُ لما كان يبكي.

Sami bana sorular sordu.

طرح لي سامي بعض الأسئلة.

Erkek arkadaşım olup olmadığını sordu.

ومن حيث لا أدري، سألتني إذا كان لدي حبيب.

İnsanlar şu gibi şeyler sordu:

سأل الناس أشياء مثل،

Beni nereden tanıyorsun? Nathanael sordu.

كيف تعرفني؟ سأل ناثانييل.

O bize ne istediğimizi sordu.

هو سألنا ماذا نريد.

O bana bir soru sordu.

سألتني سؤالاً.

Onun adresini bilip bilmediğimi sordu.

سألتني أن كنت أعرف عنوانه.

Emily bana bir soru sordu.

سألتني إيميلي سؤالاً.

Benimle ilgili birkaç soru sordu.

سألني بضعة أسئلة.

Daha fazlası gördükçe daha fazlası sordu,

وبعدها رآها معلمون كُثر وطرحوا السؤال،

Yapabileceği tek şeyi yaptı, sorusunu sordu.

وفعل الشيء الذي استطاع فعله، وكان ذلك التساؤل.

O çok iyi bir soru sordu.

سألت سؤالاً مهماً.

O, bana iyi olup olmadığımı sordu.

- سألتني إذا كنت على ما يرام.
- سألتني إن كنت بخير.

O bana kaç yaşında olduğumu sordu.

- سألتني كم عمري.
- سألتني عن عمري.

Tom bana sorunun ne olduğunu sordu.

سألني توم عن حقيقة المشكلة.

O bana geldi ve adımı sordu.

أتتني وسألتني عن اسمي.

O, ona mutlu olup olmadığını sordu.

سألته إن كان سعيدا.

Tom Mary'ye yüzmeyi planlayıp planlamadığını sordu.

سأل توم ماري إذا ما كانت خططت للسباحة أم لا.

Bana kendisiyle evlenip evlenmeyeceğimi bile sordu.

بل و سألني أيضا إن كنت راغبة في الزّواج منه.

" Jason'ın evinden Maddie'yi alabilir miyiz? " diye sordu.

قالت: "هل يمكننا أخذ مادي من منزل جايسون؟"

Hep aynı soruyu sordu, ''Onu hissediyor musun?''

ظل يسألني نفس السؤال مراراً وتكراراً، "هل تشعرين بهذا؟"

Tom Mary'ye dans etmek isteyip istemediğini sordu.

سأل "توم" "ماري" ما إذا كانت تود الرقص

Tom Mary'ye ona yardım edip etmeyeceğini sordu.

سأل توم ماري إن كان بإمكانها مساعدته.

Söylenenlere göre 39 yıllık karısı doktorlara şunu sordu:

يحكى أن زوجته البالغة من العمر 39 سنة سألت الأطباء قائلة:

Tom bana Mary'nin nerede yaşadığını bilip bilmediğimi sordu.

سألني توم إن كنت أعرف أين كانت تعيش ماري.

Bay Sato bana seçim hakkında birçok soru sordu.

سألني السيد ساتو عدة أسئلة حول الانتخابات.

Tom kapıyı açtı ve Mary'ye meşgul olup olmadığını sordu.

فتح توم الباب وسأل فيما إذا كانت ماريا مشغولة.

O, ona niçin ağladığını sordu fakat o cevap vermedi.

سألته لماذا كان يبكي، لكنه لم يجب.

Tom, Mary'ye yeni bir araba almayı planlayıp planlamadığını sordu.

سأل توم ماري ما إن كانت تخطط لشراء سيارة جديدة.

Tom bana onun evine nasıl gideceğimi bilip bilmediğimi sordu.

.سألني توم إن كنت أعرف كيف أصل إلى منزله.

Dima "Uluslararası TV?" diye sordu. "Al-Sayib, sen neden bahsediyorsun?"

سأل ديما: "التلفاز الدولي؟ ما الذي تتحدث عنه يا صائب؟"

Tom Mary'ye onun İngilizce ders kitabını ödünç alıp alamayacağını sordu.

سألت توم ماري في ما إذا كان يمكنه استعارة كتاب دراستها الانجليزي.

Al-Saib sordu: Çöplükte uyumak ha? Kötü kokulu bir tecrübe olmalı.

سأل الصائب: "النوم في القمامة، هاه؟ لا بد أن تلك كانت تجربة كريهة الرائحة".

Mağaza sahibi "Fakat onun biraz büyük olduğunu düşünmüyor musun?" diye sordu.

سألت صاحبة المحل: "ولكن، ألا تظنها كبيرة قليلًا؟".

Ilgili birçok soru sordu. 2000 yılının Ekim ayında, Humus'taki Bab Amr Stadyumu'nda

الاجتماع السنوي الاول لمؤسسة العرين الانسانية والذي اقيم

Şaşırmış bir şekilde "Nasıl olur da cebinin içine çantayı sığdırdın?!" diye sordu kadın.

سألت المرأة مصعوقةً: "كيف أدخلت حقيبةً في جيبك؟!".

Dima kızgın bir sesle sordu: "Nubz? Bu bir oyun değil Saib! Bu hayatın kendisi!

سأل ديما وفي صوته لمحة من غضب: "نوبز؟ هذه ليست لعبةً يا صائب! هذه هي الحياة الحقيقية!"

"Ne demek istiyorsun?" Dima sordu fakat geğirdi, zira o sessiz kalırsa, bu cümle çok basit olur.

سأل ديما: "ماذا تقصد؟"، لكنه تجشأ، لأنه لو بقي صامتًا لكانت هذه الجملة بسيطةً جدا.