Translation of "Lüks" in Spanish

Karşılayamayacağımız bir lüks.

Es un lujo que no nos podemos permitir.

Bu bir lüks.

Esto es un lujo.

Lüks içinde yaşarlardı.

Ellos solían vivir en el lujo.

Biz lüks olmadan gitmeliyiz.

Debemos ir sin lujos.

O lüks içinde yaşıyor.

Él vive en el lujo.

O lüks içinde yaşardı.

Ella solía vivir en el lujo.

O, lüks bir hayat sürdü.

Él llevó una vida de lujos.

Onlar lüks bir otelde kaldılar.

- Se alojaron en un hotel de lujo.
- Se quedaron en un hotel de lujo.

Ve lüks bir AVM'nin hemen yanında.

justo al lado de un centro comercial de lujo.

Milli piyangoyu kazanırsam, lüks içinde yaşayabilirim.

- Si gano la lotería, viviré como un cerdo a lo grande.
- Si gano la lotería, viviré con todas las comodidades.

Yedinci katta dört lüks restoran var.

En el séptimo piso se encuentran cuatro restaurantes de lujo.

Evi çok lüks bir şekilde döşediler.

Amueblaron la casa con todo lujo.

Taksiye binmek benim için bir lüks.

Tomar un taxi es un lujo para mí.

Reklamlar bizi lüks satın almaya teşvik ediyor.

Los anuncios nos instan a comprar artículos lujosos.

Yedinci katta, dört tane lüks restoran bulabilirsiniz.

En el séptimo piso se encuentran cuatro restaurantes de lujo.

Sanat bir lüks değil fakat bir gerekliliktir.

- El arte no es un lujo, sino una necesidad.
- El arte no es un lujo sino una necesidad.

O bana altın bir lüks saat verdi.

Me regaló un reloj de lujo dorado.

Sanatı lüks mü yoksa ihtiyaç olarak mı görüyoruz?

¿Vemos a las artes como una necesidad o un lujo?

O, Merkez Parka yakın lüks bir dairede yaşıyor.

Vive en un apartamento de lujo cerca de Central Park.

Amerika Birleşik Devletleri'nde otomobil bir lüks değil, bir gerekliliktir.

En los Estados Unidos, el automóvil es una necesidad y no un lujo.

- Onlar lüks içinde yaşıyorlar.
- Onlar çok rahat bir yaşam sürüyor.

Ellos están comiendo a lo grande.

O zamanlar beyaz ekmek ve et, lüks olarak kabul edilirdi.

En ese entonces, el pan blanco y la carne eran considerados un lujo.

Brian'ın kız arkadaşı sık sık onu lüks restoranlara götürmesi için yalvarır.

La novia de Brian a menudo le ruega que la lleve a restaurantes lujosos.

Mary'nin kocası geçmiş yıl dönümü yemekleri için onu lüks bir Fransız restoranına götürdü.

El marido de Mary la llevó a ese restaurante francés de moda para su cena de aniversario retrasada.