Translation of "Yanında" in Polish

0.031 sec.

Examples of using "Yanında" in a sentence and their polish translations:

Yanında ol.

Przygotuj się.

Yatağının yanında oturmuş,

Siedziałem przy niej,

Sözlüğü yanında bulundur.

Trzymaj słownik przy sobie.

Ehliyetin yanında mı?

Czy zabrałeś ze sobą prawo jazdy?

Bunu yanında götür.

Weź to ze sobą.

Dünya'nın dört bir yanında

Na całej planecie

Dünyanın dört bir yanında...

Na całej planecie

Onun yatağı duvarın yanında.

- Jego łóżko jest pod ścianą.
- Jego łóżko stoi pod ścianą.

Bill denizin yanında yaşıyor.

Bill mieszka blisko morza.

Neden çocukların yanında değilsin?

Dlaczego nie jesteś z dziećmi?

Yanında bir şemsiye almamalısın.

Nie musiałeś brać ze sobą parasola.

Kütüphane, otobüs durağının yanında.

Biblioteka jest koło przystanku autobusowego.

İyi otlaklar kasabanın öte yanında.

Wspaniała łąka jest po drugiej stronie.

Yanında orta yaşlı kızı var

z córką w średnim wieku na fotelu pasażera.

Birkaç kız kapının yanında duruyor.

Kilka dziewczyn stoi za bramą.

Gözleri kapalı onun yanında oturdu.

Usiadł obok niej z zamkniętymi oczyma.

Onun yanında az parası var.

On ma mało pieniędzy przy sobie.

Senin yanında olduğum zaman mutluyum.

Kiedy jestem z tobą, jestem szczęśliwy.

Evimin yanında bir okul vardır.

W pobliżu mojego domu jest szkoła.

Yanında hiç aspirin var mı?

Czy masz przy sobie aspirynę?

Yanında ne kadar paran var?

Ile masz przy sobie pieniędzy?

Tom'un kahve kupası Mary'ninkinin yanında.

Kubek Tomka z kawą jest obok Mary.

Yanında çok paran var mı?

Dużo masz przy sobie pieniędzy?

O, onun yanında diz çöktü.

Uklękła przy nim.

Evimin yanında bir park vardır.

Koło mojego domu jest park.

Tom arabada Mary'nin yanında oturuyor.

Tom siedzi w samochodzie obok Mary.

Nerede olursam olayım, senin yanında olacağım.

I gdziekolwiek będę, będę tam dla was,

Yanında yavruları olduğundan arka sokaklardan ilerliyor.

Prowadzi ze sobą młode, więc trzyma się bocznych ulic.

Bir banka kurmanın yanında ne ki?"

z jego założeniem?”.

Ne olursa olsun senin yanında olacağım.

Cokolwiek się wydarzy, zawsze jestem po twojej stronie.

Tartışmada ben onun yanında yer aldım.

Stanąłem po jego stronie w dyskusji.

Tom, Mary'yi Boston'a yanında götürmek istedi.

Tom chciał wziąć ze sobą Marię do Bostonu.

Gecenin geri kalanını onun yanında geçirdim.

Spędziłem przy niej resztę nocy.

Bunun yanında, onun sağlık durumu iyiydi.

Nie licząc tego, był w dobrej kondycji.

Ve bu süreçte, odaklanmamızı artırmanın yanında

jednocześnie wydzielając serotoninę,

Pencerenin yanında duran kızı tanıyor musun?

Znasz dziewczynę stojącą przy oknie?

Hemen yanında büyük bir ahtapot daha vardı.

obok niej była kolejna duża ośmiornica.

Tom'a çok benzeyen birisi kapının yanında dikiliyor.

Ktoś, kto wygląda jak Tom, stoi obok bramy.

Amerikalı bir öğrenci benim evin yanında yaşıyor.

Student z Ameryki mieszka niedaleko mojego domu.

Yanında kalabilir miyim? Gidecek hiçbir yerim yok.

Mogę zostać u ciebie? Nie mam dokąd pójść.

Yani, çok hızlı bir şekilde etki göstermesinin yanında

Efekt jest nie tylko niemal natychmiastowy,

Ama yakında annesi onu korumak için yanında olmayacak.

Ale wkrótce nie będzie już mogła go ochronić.

- Noel'i yanında geçirmeyi severim.
- Noel'i seninle geçirmeyi severim.

Bardzo chciałbym spędzić z tobą święta.

- Senin yanına oturabilir miyim?
- Senin yanında oturabilir miyim?

- Czy mogę usiąść obok ciebie?
- Mogę usiąść obok ciebie?

Bay Brown her zaman yanında bir kitap taşır.

Pan Brown zawsze nosi ze sobą książkę.

1953 yılındaki Everest tırmanışına beni de yanında götüreceğini söyledi.

Zaproponował mi udział w wyprawie na Mount Everest w 1953 r.

Tom kapının yanında duran adamın kim olduğunu merak ediyordu.

Tom zastanawiał się, kim był człowiek stojący przy bramie.

Tom nereye giderse gitsin her zaman yanında bir kamera taşır.

Tom zawsze nosi ze sobą aparat fotograficzny gdziekolwiek idzie.

Doğrudan eve gelme yerine uzun bir yol yürüdüm ve postanenin yanında durdum.

Zamiast iść prosto do domu, poszedłem dłuższą drogą i zatrzymałem się na poczcie.

O bir hastanın yanında bazı fıkralar anlattı ve bazı komik şarkılar söyledi.

Opowiedziała przy pacjencie kilka dowcipów i zaśpiewała parę zabawnych piosenek.

- Buyur. Bunu yanına al. Faydalı olabilir.
- Al. Bunu yanında taşı. İşine yarayabilir.

Weź to, może ci się przydać.

Ama beş metrelik hayalet vatozlar bile denizlerdeki en büyük balığın yanında ufak kalır.

Ale nawet pięciometrowe manty bledną przy największej rybie.

- Gerçek dost kara günde belli olur.
- İhtiyacın olduğunda yanında olan dost gerçek dosttur.

Prawdziwych przyjaciół poznaje się w biedzie.

Dünya'nın dört bir yanında, vahşi hayvanlar yemek çalmak konusunda daha çok hüner göstermeye başlıyor.

Na całym globie dzikie zwierzęta coraz sprytniej podkradają jedzenie.