Translation of "Kalın" in Spanish

0.011 sec.

Examples of using "Kalın" in a sentence and their spanish translations:

- Tetikte kalın.
- Uyanık kalın.

Permanezca a la escucha.

Pozitif kalın.

- Sé positivo.
- Sigue positivo.
- Sigue positiva.
- Sé positiva.

Birlikte kalın.

- Manteneos juntos.
- No os separéis.

Odaklı kalın.

Mantente enfocado.

Orada kalın.

Quédese ahí.

Arabalarınızda kalın.

Quedaos en vuestros coches.

Temasta kalın.

Mantente en contacto.

Hoşça kalın.

- Chao.
- ¡Chau!

Evimde kalın.

Quedaos en mi casa.

Lütfen ayakta kalın.

Por favor, permanezcan de pie.

Buz çok kalın.

El hielo es muy espeso.

Hatta kalın, lütfen.

Manténgase en la línea, por favor.

Bir süre kalın.

Quédese un momento.

O, kalın gözlük takar.

Él lleva gafas gruesas.

Biraz daha uzun kalın.

Quédate un poco más.

Bir an burada kalın.

Quédate aquí por un momento.

Tom kalın kafalının teki.

Tom es tan baboso.

- Hoşça kalın.
- Güle güle.

- ¡Hasta luego!
- Hasta la vista.
- Adiós.
- Chao.
- ¡Chau!

- Evde kalın.
- Evde kal.

- Quedate en casa.
- Quédate en casa.
- Quedaos en casa.
- Quédese en casa.
- Quédense en casa.

Bu kumaş çok kalın.

Esta tela es muy gruesa.

- Odanda kal.
- Odanızda kalın.

Quédate en tu habitación.

Akşam yemeği için kalın.

Quédate a cenar.

- Bizimle kal.
- Bizimle kalın.

Quédate con nosotros.

Oturmuş olarak kalın lütfen.

Quédese sentado, por favor.

Petrol kalın bir borudan geçirildi.

- El petróleo corrió a través de un tubería gorda.
- El petróleo circuló a través del oleoducto.

- Sağ tarafta kalın.
- Sağdan gidiniz.

- Circulen por la derecha.
- Quédate a la derecha.

Kalın bir sis kırları kapladı.

Una espesa niebla cubrió el campo.

Kalın bir cekete ihtiyacım var.

Necesito un abrigo grueso.

Bir an için sessiz kalın.

Quédese quieto por un momento.

O, kalın kafalı bir kızdır.

- Es una chica obstinada.
- Es una niña cabezadura.

Kalın sis yolu görmeyi zorlaştırdı.

La neblina no dejaba que uno viera el camino.

Tom çok kalın gözlük takıyor.

Tomás usa unos anteojos muy gruesos.

O kalın kitabı okudun mu?

¿Leíste ese libro gordo?

Bob ve Nora, hoşça kalın.

Adiós, Bob y Nora.

Bir kitap ince, diğeri ise kalın. Kalın olanının yaklaşık 200 sayfası var.

Un libro es delgado. El otro es grueso. El grueso tiene aproximadamente 200 páginas.

Hat şimdi meşgul. Lütfen hatta kalın.

La línea está ocupada. Por favor, permanezca a la espera.

- Lütfen hatta kalın.
- Lütfen hatta kalınız.

Por favor, manténgase a la espera.

- Oturun, lütfen.
- Oturmuş olarak kalın lütfen.

- Quédense sentados, por favor.
- Quédese sentado, por favor.
- Quedate sentado, por favor.
- Quedaos sentados, por favor.
- Quédate sentado, por favor.
- Quedaos sentadas, por favor.
- Quédate sentada, por favor.

Bu kalın kitabı bir haftada okuyamam.

Es un libro demasiado extenso como para que yo lo lea en una semana.

- Lütfen sırada kalın.
- Sırayı bozmayın lütfen.

Por favor, permanezca en la línea.

Emniyet kemerleriniz bağlı şekilde koltuklarınızda kalın.

Permanezcan en sus asientos con sus cinturones de seguridad abrochados.

- Bizimle burada kal.
- Bizimle burada kalın.

Quédate aquí con nosotras.

Fakat bu kalın derili, bir tonluk tanklar...

Pero estos tanques de piel gruesa, de 900 kg

Lütfen abone olmayı unutmayın ve takipte kalın

por favor recuerde suscribirse y estar atento

Buz üzerinde yürümek için yeteri kadar kalın.

- El hielo es lo suficientemente fuerte para caminar sobre él.
- El hielo está tan grueso que se puede caminar en él.

Kalın gözlükleri olan biraz yaşlı bir adamdı.

Era un hombre viejo y menudo con gafas de gruesos cristales.

Gemi, kalın sisle kaplı, şafakta yola çıktı.

El barco zarpó de madrugada, inmerso en una espesa niebla.

Bu kalın bıyığı uzatmak uzun zamanımı aldı.

Me ha llevado mucho tiempo cultivar este espeso bigote.

Lütfen uçak kapıya varıncaya kadar oturmuş olarak kalın.

Por favor, permanezcan en sus asientos hasta que el avión no haya llegado a la puerta de embarque.

Kalın ağaç örtüsünün altında büyümeyen taze çimenle dolu burası.

Lleno de pasto fresco que no crece bajo el espeso dosel del bosque,

Ben bir hafta içinde bu kalın kitabı okumayı bitiremem.

- No puedo terminar de leer ese libro gordo en una semana.
- No logro terminar de leer este libro grueso dentro de una semana.

Adım 2: Bu kişiyle ana-dil-yok kuralına bağlı kalın.

Paso 2: Comprométete con esa persona con la regla del no-inglés.

Bu daha çok köpekgil benzeri, daha yumuşak. Tilki daha kalın olurdu.

Esto es más canino. Más tenue. El de zorro es más fuerte.

- Hoşça kalın.
- Hoşça kal.
- Güle güle.
- Allah'a ısmarladık!
- Allah'a emanet ol!

- ¡Hasta luego!
- Hasta la vista.
- Adiós.
- Chao.
- ¡Chau!

- Lütfen oturun.
- Lütfen oturmuş biçimde kalın.
- Lütfen oturmaya devam edin.
- Lütfen ayağa kalkmayın.

- Por favor permanezcan sentados.
- Quédense sentados, por favor.