Translation of "Ayakta" in Spanish

0.013 sec.

Examples of using "Ayakta" in a sentence and their spanish translations:

Ayakta alkış!

¡Ovación de pie!

Herkes ayakta.

Todo el mundo está de pie.

Tom ayakta.

Tom está levantado.

Ayakta uyuyorum.

Yo duermo de pie.

- Tom zaten ayakta.
- Tom zaten ayakta duruyor.

- Tom ya está levantado.
- Tom ya está de pie.

Ve hala ayakta

y aún de pie

Lütfen ayakta kalın.

Por favor, permanezcan de pie.

Halen ayakta duruyor.

Él sigue parado.

Onlar ayakta durdu.

- Se quedaron.
- Se mantuvieron.
- Se pusieron de pie.
- Se pararon.
- Estaban de pie.
- Estaban parados.

Herkes ayakta dayanıyor.

Todos están parados.

Tom ayakta duruyor.

Ahí está Tom, parado.

O, ayakta duruyordu.

- Él estaba parado.
- Él estaba de pie.

Ayakta durmak istiyorum.

Me gustaría quedarme de pie.

Hâlâ ayakta mısın?

¿Está usted todavía despierto?

Kim ayakta durdu?

¿Quién se quedó?

Tom ayakta durdu.

Tom se quedó.

Ben ayakta uyuyorum.

Me duermo de pie.

Hepimiz ayakta durduk.

Todos nos pusimos de pie.

Ali ayakta uyuyor.

Alí está durmiendo en la cama.

Bizi ayakta tutan kalori.

Son las calorías las que nos sostienen.

Şirket ayakta kalmayı başardı.

La empresa consiguió mantenerse a flote.

Ayakta duramayacak kadar yorgunum.

Estaba demasiado cansado para pararme.

Otobüs beklerken ayakta durdum.

Esperé parado a un bus.

Ama bu şehirli çete ayakta.

Pero no esta pandilla urbana.

Orada ayakta duran kız Mary'dir.

La chica que está allí de pie es Mary.

O, trende ayakta durmak zorundaydı.

Ella tuvo que ir parada en el tren.

Ben ayakta ölmeye yemin ettim.

Juré morir de pie.

- Dayanmak lazım.
- Ayakta kalmak şart.

Hay que aguantarse.

Bütün gece ayakta olmak istemiyorum.

No quiero estar levantado toda la noche.

Bireysel fedakârlık, koloninin ayakta kalmasını sağlıyor.

El sacrificio individual asegura la supervivencia de la colonia.

O kubbe hala ayakta ve çökmedi

esa cúpula todavía está de pie y no se derrumba

Koltuklar müsaitken ayakta durmanın anlamı yok.

No tiene sentido ir de pie cuando hay asientos disponibles.

Sandalyemiz yok. Ayakta dururken yer misin?

Se acabaron las sillas... ¿Te molestaría comer de pie?

Biz güzel manzaraya bakarak ayakta durduk.

Nosotros nos detuvimos a observar el bello escenario.

Meşe ağacı fırtınadan sonra ayakta kaldı.

El roble siguió erguido después de la tormenta.

Büyük ve ağır nesneleri ayakta hareket ettiriyorum;

de mover y poner de pie objetos enormes y pesados,

Ve uzun süre ayakta kalacak bir binadır.

eso se mantendrá por mucho tiempo.

Hâlâ bayağı ayakta olan bir dünya. Zimbabve.

Aún muy despierto. Zimbabue.

O da bir şaheserdi fakat ayakta kalamadı

también fue una obra maestra pero no pudo sobrevivir

Bugüne kadar ayakta kalmasını o bakımlar sağladı

se preocupó por él para sobrevivir hasta hoy

Küçük işletmeler ayakta kalmak için kemerlerini sıkacaklar.

Los negocios pequeños tendrán que apretarse el cinturón para sobrevivir.

Orada ayakta duran kız kız kardeşim Sue'dur.

La chica que está parada allá es mi hermana Sue.

O kadar yorgundu ki güçlükle ayakta durabiliyordu

Estaba tan cansado que casi no pudo mantenerse en pie.

Dizlerinin üzerinde yaşamaktansa ayakta ölmek daha iyidir.

Es mejor morir de pie que vivir arrodillado.

O,tüm gece boyunca ayakta kalmaya alışık.

Ella acostumbra quedarse despierta toda la noche.

Bir bebek geyik doğar doğmaz ayakta durabilir.

Un bebé ciervo puede mantenerse en pie nada más nacer.

İklim değişikliğine karşı ayakta durabilmek için birlikte çalışmalıyız.

Para combatir el cambio climático, tenemos que trabajar juntos.

En eski ayakta kalan yapılardan da bir tanesi

una de las estructuras sobrevivientes más antiguas

Çok geç saatlere kadar seni ayakta tutan nedir?

¿Qué te mantiene despierto hasta tan tarde?

Bu gece bütün gece ayakta olacağım gibi görünüyor.

Parece que hoy voy a pasar la noche en vela.

O iki saat boyunca beni orada ayakta bıraktı.

Ella me dejó parado ahí por dos horas.

Sofrada yer kalmadığı için ayakta yemek zorunda kaldım.

- Como no había más lugar en la mesa, tuve que comer de pie.
- Como ya no había espacio en la mesa, tuve que comer parado.

Bir orangutan. Gece yarısı ayakta ne işi var, bilinmez.

Un orangután. Qué hace despierto a medianoche es un misterio.

En uzun süre ayakta kalan ibadethane özelliğini korumakla beraber

manteniendo la característica de la sala de oración más antigua

- Büyük değişiklikler ayakta.
- Büyük değişiklikler yolda.
- Büyük değişimler oluyor.

Grandes cambios están en proceso.

Otobüste boş koltuk olmadığı için bütün yol boyunca ayakta durdum.

Como no había ningún asiento desocupado en el bus, me fui parado todo el camino.

Borca girmeden Tokyo gibi büyük bir şehirde ayakta kalmak zor.

Es muy difícil sobrevivir en una ciudad grande como Tokio sin endeudarse.

Kalp ve aşk arasındaki bu bağ modern zamanda da ayakta kaldı.

Esta asociación entre corazón y amor ha resistido hasta la modernidad.

Tren o kadar kalabalıktı ki yol boyunca ayakta durmak zorunda kaldım.

El tren estaba tan lleno que tuve que quedarme de pie durante todo el trayecto.

Bugün sabahleyin tren o kadar doluydu ki boş bir yer bulamadım ve tüm yol ayakta durmak zorunda kaldım.

Esta mañana, el tren iba tan abarrotado que no pude encontrar un asiento libre, y me tuve que ir parado todo el camino.