Translation of "Içine" in Spanish

0.008 sec.

Examples of using "Içine" in a sentence and their spanish translations:

Laboratuvarımda, insanların içine

En mi laboratorio queríamos saber

Diz içine girebiliriz.

eso debería llevarnos a la rodilla.

Buzun içine düştüğünde.

cayeron a través del hielo.

Onun içine etme!

¡No la cagues!

Suyun içine daldı.

- Ella se tiró al agua.
- Ella se lanzó al agua.
- Ella se sumergió en el agua.

Sizi resmen içine çekiyor!

Me chupa. Literalmente.

Tanrım, beni içine çekiyor.

Dios, esto me esta chupando.

Sizi resmen içine emiyor.

Me chupa. Literalmente.

Tamam, içine girelim bakalım.

Bien, entremos.

Bu deliğin içine girdi.

Bajó por este hoyo.

Peynirin içine bıçak saplamayın.

No encajes el cuchillo en el queso.

Öğrencileri odanın içine çağırdı.

Ella llamó a los estudiantes a la habitación.

Doğrudan gözlerinin içine baktı.

Él la miró directo a los ojos.

Elbiseleri yalağın içine koydu.

Él puso la ropa en el abrevadero.

Peki, bir de içine bakalım.

Miremos lo que hay dentro, ¿de acuerdo?

Ve ardından yapbozun içine yerleştiririz.

y entonces la añadimos al puzle.

Pekâlâ, buradan arazinin içine giriyoruz.

Bien, desde aquí, tierra adentro.

Gözlerimizle içine sızamadığımız bir dünyadır.

Es un mundo que nuestros ojos no pueden penetrar.

Şu an eklem içine giriyoruz.

Así que ahora estamos entrando en la articulación.

Oğullarım bu seçimin içine gömülmüştü.

Mis hijos fueron saturados con esta elección.

Olduğum gibi yerin içine gireceğim

Me voy a la tierra tal como soy,

Bunun içine bakmak ister misin?

¿Quieres echar un vistazo?

O onu kutunun içine koydu.

Ella lo puso en la caja.

İçine bir göz atmak istiyorum.

Quiero echar un vistazo adentro.

Dan yalnız ve içine kapanıktı.

Dan estaba solitario y retraído.

Kutuyu açtım ve içine baktım.

Abrí la caja y miré adentro.

Uzun çubuklar içine turp kesin.

2. Corte los rábanos en varas largas.

Yumurtaları kaynar suyun içine koyun.

Mete los huevos al agua hirviendo.

Buluştuğu kişinin olumlu resminin içine alır

para crear una imagen positiva de su cita

İntiharı bu yaftanın içine sarıp gizliyoruz.

Y el suicidio permanece envuelto en este estigma.

Bizi artırılmış gerçekliğin içine daldıran teknoloji

Tecnología que nos sumerge en realidades aumentadas

Yeni teknoloji sayesinde... ...karanlığın içine bakabiliyoruz.

Usando tecnología nueva, podemos ver en la oscuridad.

...sekiz gözüyle manzarayı iyice içine çeker.

y absorbe la escena con sus ocho ojos.

Bazı komşularımı da işin içine katacağım,

en la que voy a incluir a algunos vecinos,

Saygı, önündeki kişinin gözünün içine bakmaktır,

Mirar a la persona frente a ti a los ojos

İri ve parlak gözlerinin içine baktım

Miré sus ojos, grandes y brillantes.

Lütfen doğru cevabı daire içine alın.

Por favor, marque con un círculo la respuesta correcta.

Sanki yer yarılmış da içine girmişti.

Como si se le hubiera tragado la tierra.

Kolumdan tuttu ve gözlerimin içine baktı.

Él me cogió del brazo y me miró a los ojos.

Tom kutuyu açtı ve içine baktı.

Tom abrió la caja y miró adentro.

Bazen onun içine biraz tuz koyarım.

A veces le pongo un poco de sal.

Patlayıcılar bir çöp kutusunun içine saklanmıştı.

Los explosivos fueron escondidos en un bote de basura.

Onun içine çok fazla biber koydun.

Le has puesto demasiada pimienta.

Daha kötü bir krizin içine gireceğiz.

Nos sumergiremos en una crisis peor.

- Polisler binanın içine gaz bombaları attılar.
- Polisler binanın içine göz yaşartıcı gaz bombaları attılar.

Los policías arrojaron bombas lacrimógenas hacia dentro del edificio.

Uzaktan çalışmanın içine kapanık insanların rüyası sanabilirsiniz.

Quizá piensen que el trabajo remoto es el sueño de los introvertidos:

Bu başınıza gelirse ve buzun içine düşer,

Si les sucede eso, y atraviesan el hielo,

Peki, ne yapacağız? Mağaranın içine mi girelim,

¿Qué haremos? ¿Nos metemos en la cueva?

Biraz su alıp bunu deliğin içine dökebilirim.

para recoger un poco y meterla en el hoyo,

İşe yararsa onu bunun içine sokmaya çalışacağız.

Intentaremos esto para ver si funciona y para atraparla.

Ve onu bu şeffaf şişenin içine koyabilirim.

y ponerla dentro de una botella transparente.

Yiyecek taşıdım, içine yiyecek koyup ağaçlara astım.

transporté comida, puse comida en árboles dentro de ellos,

Birinin elini sıktığında, onun gözlerinin içine bakmalısın.

Cuando sacudes manos con alguien, debes mirarlo a los ojos.

Kaza, trafiği büyük bir karışıklık içine soktu.

- El accidente fue la causa del caos circulatorio.
- El accidente causó la confusión del tráfico.

Tom ve Mary birbirlerinin gözlerinin içine baktılar.

Tom y Mary se miraron a los ojos.

- Bill oldukça çekingendir.
- Bill oldukça içine kapanıktır.

Bill es muy reservado.

Zihnimizin içine düştüğü bir tuzağın var olduğunu buldum.

Descubrí que la mente cae en una trampa,

Bunu kimyasallarla doldurup tüm kayaları bunun içine atarlardı

Solían llenarlo con químicos y metían todas las rocas allí,

Ya da o paslı hurda yığınının içine gireceğiz.

O revisamos esa pila de chatarra oxidada.

Ve onu koyun derisi veya kağıdın içine sardılar,

y lo envolvían en cuerda o piel de oveja o papel.

Dışarısı soğuk, bu yüzden o, odanın içine geldi.

Fuera hacía frío, así que entró en la habitación.

Doğruyu söyleyip söylemediğini anlamak için gözlerinin içine baktım.

Le miré a los ojos para ver si decía la verdad.

Sen bu sözcük grubunu tırnak içine alman gerekir.

Deberías entrecomillar esta frase.

Ve beyinlerinin içine bakıyoruz, işte burada gördüğünüz şey bu.

y podemos ver su cerebro, que es lo que estamos viendo aquí.

Kaşıntı yapan mavi bir hastane elbisesinin içine saklanıp, ağlayarak.

llorando en mi áspera bata azul de hospital.

Elbette, dişi yaban arısının yumurtalarını incir çiçeğinin içine bırakması,

De hecho, un higo es factible

Ama artık, yeni teknoloji sayesinde bu karanlığın içine bakabiliyoruz.

Pero, ahora, con tecnología nueva, podemos ver en esta oscuridad

Bunu içine koymak için bir kağıt torbaya ihtiyacım var.

Necesito una bolsa de papel para guardarlo.

Mary'nin yeni erkek arkadaşını partiye getireceği Tom'un içine doğdu.

Tom tenía el presentimiento de que Mary traería su nuevo novio a la fiesta.

Bahçem çok renkli, çünkü içine çok fazla çiçek diktim.

Mi jardín es muy colorido, porque planté en él muchas flores.

Bu nedenle kendime bir pelerin yaptım ve iyice içine saklandım.

Así que inventé mis propias capas, y me envolvía en ellas.

- Sekreter mektubu bir zarfa yerleştirdi.
- Sekreter mektubu zarfın içine koydu.

La secretaria introdujo la carta en el sobre.

Ama orası mağaranın içine göre en azından 20 derece daha sıcaktır.

Pero hay 20° más aquí afuera que adentro de la cueva.

Romalıların henüz bilmediği şey ise doğrudan bir pusunun içine yürümüş olmalarıydı.

Aunque ellos no lo saben aún, los romanos caminaron directo hacia una emboscada.

Bu neredeyse bir kale içine nükleer reaktör inşa etmek kadar saçma.

Es casi tan absurdo como construir un reactor nuclear dentro de un castillo.

Domates çorbası için İskoç tarifi: Kırmızı fincan içine sıcak su dökün.

Receta escocesa para una sopa de tomate: verter agua caliente en una taza roja.

Tom'un bir bavul içine sahip olduğu her şeyi sığdırması mümkün oldu.

Tom logró meter todo lo que tiene en una sola maleta.

Ve onu bu şeffaf şişenin içine koyabilirim. Tüm böcekler ışığa doğru uçacaktır.

y ponerla dentro de esta botella vacía. Todos los insectos volarán a la luz.

Edward, Kathy'nin gözlerinin içine baktı ve ona gerçekten dediğini kastedip kastetmediğini sordu.

Edward le miró a los ojos a Kathy y preguntó si era en serio lo que había dicho.

Şaşırmış bir şekilde "Nasıl olur da cebinin içine çantayı sığdırdın?!" diye sordu kadın.

- ¡¿Cómo ha conseguido meter una maleta dentro de su bolsillo?! -preguntó la mujer anonadada.

Bu bina dışarıdan dikkat çekici değildir ama içine bakarsanız çok güzel bahçeli bir iç avlu vardır.

Por fuera este edificio no es notable, pero si mira usted adentro, hay un hermoso patio interior.