Translation of "Gelmiş" in Spanish

0.004 sec.

Examples of using "Gelmiş" in a sentence and their spanish translations:

Ve zorluklara karşı gelmiş.

y levantándose contra la adversidad.

Yine biraz evrilerek gelmiş

Vino por un poco de evolución

Onların başına gelmiş miydi?

¿Les pasó a ellos?

Bizim eve kim gelmiş?

¿Quién vino a nuestra casa?

Bir araya gelmiş partiküller topluluğu,

eso está arreglado en este patrón,

Belkide başarı bunu sayesinde gelmiş olabilir

tal vez el éxito puede haber venido de esto

Burada zaten dünyanın sonu gelmiş demektir

significa que el fin del mundo ya está aquí

Onun yerine salata karıştırıcısı gelmiş gibisiniz.

y en su lugar, te hubiera dado una ensaladera.

Gençken, onun buraya gelmiş olması mümkündür.

Es posible que él viniera aquí cuando era niño.

O, gelmiş geçmiş en iyi partiydi.

Fue la mejor fiesta de la historia.

Yemen üzerinden Habeşistan'dan gelmiş kremalı cappucino var.

que vino de Abisinia via Yemen en el siglo XVII.

Birinin aklına cep telefonlarına kamera koymak gelmiş.

Es eso que se le ocurrió a alguien de meter una máquina fotográfica en los celulares.

Aman canım bugüne kadar böyle gelmiş böyle

oh querida, ha sido así hasta ahora

Onlar bu zamana kadar eve gelmiş olmalıdır.

Deben haber llegado a casa sobre esta hora.

Burdan çıkmış efendim sürekli batıya gitmiş dönmüş gelmiş

Fuera de aquí, señor, fue al oeste todo el tiempo, volvió

Onun küçük bir çocukken buraya gelmiş olması mümkündür.

Es posible que él viniera aquí cuando era niño.

- Tom buraya yürüyerek geldi.
- Tom buraya yayan gelmiş.

Tom llegó aquí a pie.

Büyük, kuvvetli ve ateş turuncusu. Asya'nın simge hâline gelmiş orangutanı.

Grande, musculoso y naranja encendido, el icónico orangután de Asia.

Eski ev terk edildikten yıllar sonra harap bir hale gelmiş.

Después de estar abandonada por años, la vieja casa se vino abajo.

Aman canım ne olacak 3-5 insan bir araya gelmiş yapmıştır

oh querido, lo que sucederá 3-5 personas se han unido

Onlar sonu gelmiş şirketten, batan gemiyi terk eden fareler gibi kaçtılar.

Huyeron de la compañía condenada como las ratas abandonan un barco hundiéndose.

Sen kötü biri değilsin. Başına kötü şeyler gelmiş çok iyi birisin.

No eres una mala persona. Eres una persona muy buena a la que le han ocurrido cosas malas.

Ve birçok işçinin ölümüne neden olan bir patlamanın ardından içerisinde çalışılamayacak bir hâle gelmiş.

tras una explosión que hizo colapsar el túnel y que mató a muchos mineros.

- O henüz gelmedi. Ona bir şey olmuş olabilir.
- O henüz gelmedi. Başına bir şey gelmiş olabilir.

Todavía no ha venido. Puede que le haya pasado algo.

Victor Hugo'nun da söylediği gibi: "Dünyada, zamanı gelmiş bir fikirden daha güçlü olan hiçbir şey yoktur."

Como dijo Victor Hugo, "no hay nada en el mundo más poderoso que una idea cuyo tiempo ha llegado".

- Kendisi yaşamış en cesur askerdir.
- O gelmiş geçmiş en cesur askerdir.
- O, şimdiye kadar yaşamış en cesur askerdir.

Él es el soldado más valiente que jamás existió.