Translation of "Düşünmek" in Spanish

0.043 sec.

Examples of using "Düşünmek" in a sentence and their spanish translations:

Ve düşünmek zorundaydım,

Y tuve que pensar,

Çocuklarımı düşünmek zorundayım.

Tengo que pensar en mis hijos.

Öyle düşünmek istiyorum.

- Me gustaría pensar que sí.
- Quiero creer que es así.

Onu düşünmek istemiyorum.

No quiero pensar sobre eso.

Düşünmek acı veriyor.

Pensar duele.

Bunu düşünmek istemiyordum.

- No quería pensar en ello.
- No quise pensar en ello.

İntiharı bu şekilde düşünmek

Y dado que pensamos de esa manera,

Kimsenin düşünmediğini düşünmek için.

Pensar en lo que nunca se ha pensado.

Plan üzerinde düşünmek zorundayız.

Tenemos que considerar detenidamente el plan.

Düşünmek değil çalışmak zorundasın.

Hay que trabajar, no pensar.

Bunu düşünmek bile istemiyorum.

Ni siquiera quiero pensar sobre eso.

Onun hakkında düşünmek zorundayım.

Tengo que pensarlo.

Düşünmek için zaman ayırın.

Toma el tiempo para reflexionar.

Olasılıklar hakkında düşünmek zorundayız.

Tengo que pensar sobre las posibilidades.

Teknolojinin bizi kurtaracağını düşünmek kibirdir.

Es la arrogancia de pensar que la tecnología nos salvará.

Eleştirel düşünmek -- bilimi böyle ilerletiriz --

pensar críticamente, cómo avanzamos científicamente,

Sanırım bunu düşünmek zorunda kalacağım.

Supongo que tendré que meditarlo.

Düşünmek için bazen ara vermeliyiz.

A veces nos debemos detener a pensar.

Tom durmak ve düşünmek istedi.

Tom quería detenerse y pensar.

Ben onun hakkında düşünmek istiyorum.

- Quiero pensármelo.
- Quiero pensarlo.

Onun hakkında düşünmek zorunda kalacağım.

Tendré que pensármelo.

O bunun hakkında düşünmek istemiyordu.

Él no quería pensar en ello.

Ne olabildiği hakkında düşünmek istemiyorum.

No quiero pensar en lo que podría haber pasado.

Onun ölümünü düşünmek beni üzüyor.

Me entristece pensar en su muerte.

Mantıklı düşünmek konusunda iyi değilim.

Pensar lógicamente no es lo mío.

Çocuklarımızı ve torunlarımızı düşünmek zorundayız.

Tenemos que pensar en nuestros hijos y en nuestros nietos.

Tom onun üzerinde düşünmek istiyor.

- Tom quiere meditarlo.
- Tom quiere pensarlo otra vez.

- Tom bunu düşünmek bile istemediğini söyledi.
- Tom bu konuda düşünmek bile istemediğini söyledi.

Tom dijo que ni siquiera quiere pensar en eso.

Ona ne söylemek istediğimi düşünmek zorundayım.

tengo que pensar sobre qué es lo que quiero decir.

Yok olacağını düşünmek beni dehşete düşürdü.

estuviera siendo invadida por una neblina opaca.

Ne olacağını düşünmek üzerine ağırlıklarını koydular.

que será la tecnología de inteligencia artificial del futuro.

Düşünmek için biraz zamana ihtiyacım var.

Necesito un tiempo para pensar.

Bunun hakkında biraz daha düşünmek zorundayız.

Tenemos que pensar sobre esto un poco más.

Tom'un bir arkadaş olduğunu düşünmek istiyorum.

Me gustaría pensar que Tom es un amigo.

Bunun hakkında biraz daha düşünmek isteyebilirsin.

Puede que quieras pensártelo un poco más.

Sadece düşünmek için zamana ihtiyacım var.

Solo necesito tiempo para pensar.

- Lütfen sadece beni yalnız bırak. Düşünmek istiyorum.
- Lütfen sadece beni yalnız bırakın. Düşünmek istiyorum.

Solo déjame sola, por favor. Quiero pensar.

- Onun üzerinde düşünmek için bana zaman ver.
- Bunun üzerinde düşünmek için bana zaman ver.

- Dame tiempo para reflexionar.
- Dame tiempo para pensarlo.
- Dame tiempo para meditarlo.

Bol bol düşünmek ve yeniden düşünmek zorundaydık. Yalnızlık içinde geçirdiğimiz o yıllara çok şey borçluyuz.

pensar y re-pensar mucho. Y le debemos mucho a esos años que pasamos en soledad.

Kontrolümüz olduğumuzu düşünmek gayet normal değil mi?

considerar que estamos en control de nuestra propia muerte?

Sigara içmenin kanserle ilgisi olduğunu düşünmek aptalca.

Es tonto creer que fumar tiene poco que ver con cáncer.

Tom'un sorunu düşünmek için çok zamanı vardı.

- Tom tuvo mucho tiempo para pensar acerca del problema.
- Tom tenía mucho tiempo para pensar en el problema.

Evcil hayvanın olmadığı bir hayatı düşünmek zor.

Es difícil imaginar una vida sin mascotas.

Düşünmek için sessiz bir yere ihtiyacım var.

Necesito un lugar tranquilo para pensar.

Tom o konuyu düşünmek bile istemediğini söyledi.

Tom dijo que no quiere siquiera pensar en eso.

Tom'un onu düşünmek için zamana ihtiyacı var.

Tom necesita tiempo para meditarlo.

Bunu düşünmek bile sizi hasta ediyor, değil mi?

Solo pensar en eso los enferma, ¿cierto?

O, o kadar korkunç ki onu düşünmek istemiyorum.

Es tan terrible que no quiero pensar en ello.

Tom onun hakkında düşünmek için biraz zaman istiyor.

Tom quiere algo de tiempo para pensar al respecto.

O şu anda düşünmek istediğim bir şey değil.

Eso no es algo en lo que quiera pensar ahora.

Onun hakkında düşünmek için biraz zamana ihtiyacım var.

- Necesito algún tiempo para pensarlo.
- Necesito algo de tiempo para pensármelo.

O evli bir adam olarak geleceği düşünmek zorunda.

Como es un hombre casado, tiene que pensar en el futuro.

Sen hep düşünmek istiyorsun. Oysa insan düşünmemeli, inanmalı.

Siempre quieres pensar, pero la gente no debería pensar, debería creer.

Tom'un gerçekten bize yardım edeceğini düşünmek belki benim aptallığımdı.

- Quizá fui estúpida al creer que Tom realmente nos ayudaría.
- Quizá fui estúpido al creer que Tom realmente nos ayudaría.

Tom'un şeyler üzerinde düşünmek için biraz zamana ihtiyacı vardı.

Tom necesitó tiempo para reflexionar las cosas.

Senin önerin çok cazip ama onun hakkında düşünmek zorunda kalacağız.

Su oferta es muy tentadora, pero tendremos que pensárnoslo.

- Ne yapacağıma karar vermeden önce enine boyuna düşünmek için zamana ihtiyacım var.
- Ne yapacağımı belirlemeden önce etraflıca düşünmek için zamana ihtiyacım var.

Necesito tiempo para reflexionar las cosas antes de decidir lo que hacer.

Ya da Buddha, veya Cengiz Han, veya düşünmek istediğiniz herhangi biri.

o Buda, o Gengis Khan, o de quien se les ocurra.

Onun bu ilişkiden bir şeyler kazandığını düşünmek ilk başta çok zordu.

Era muy difícil imaginar que ella estaba sacando algo de la relación.

Ben karar vermeden önce onun hakkında biraz daha uzun düşünmek istiyorum.

Me gustaría pensarlo un poco más antes de tomar una decisión.

- Oğlumun hâlâ hayatta olduğunu düşünmek elimde değil.
- Oğlumun hâlâ hayatta olduğunu düşünmeden edemiyorum.

No puedo evitar pensar que mi hijo está aún vivo.

Siyah olmak gay olmaktan iyidir.Eğer siyah doğarsan en azından bunu annene nasıl anlatacağını düşünmek zorunda olmazsın.

- Ser negro es mejor que ser trolo. Si naciste negro, al menos no tenés que pensar en cómo decírselo a tu madre.
- Ser negro es mejor que ser cola. Si naciste negro, al menos no tienes que pensar en cómo decírselo a tu vieja.

- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
- Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.

Los números primos son como la vida: son totalmente lógicos, pero es imposible descubrir sus reglas, aunque te pases todo el tiempo pensando en ellos.

İnsanın gerçekten yapmak istemediği bir sürü istekleri vardır, ve aksini düşünmek bir yanlış anlama olurdu.O onların istekler kalmasını ister, onların sadece onun hayalinde değeri vardır; Onların yapılması ona karşı daha şiddetli bir hayal kırıklığı olurdu. Böyle bir istek sonsuz hayat için istektir.Eğer onlar yerine getirilse, insan sonsuza kadar yaşamaktan tamamen usanırdı ve ölümü isterdi.

El hombre tiene muchos deseos que en realidad no quiere satisfacer, y sería un malentendido imaginar lo contrario. Quiere que sigan siendo deseos, tienen valor únicamente en su imaginación, su cumplimiento sería una amarga decepción para él. Un deseo así es el deseo de la vida eterna. Si se cumpliera, el hombre llegaría a hastiarse de vivir eternamente, y anhelaría la muerte.