Translation of "Plan" in Spanish

0.011 sec.

Examples of using "Plan" in a sentence and their spanish translations:

Plan budur.

Ese es el plan.

Plan görüşülüyor.

El plan se está discutiendo.

Plan işleyecek.

El plan funcionará.

- Plan, toplantıda kabul edildi.
- Plan, toplantıda benimsendi.

El plan fue adoptado en la reunión.

Plan olgun değildir.

El plan no está maduro.

Plan nasıl işleyecek?

¿Cómo salió el plan?

Öyleyse plan nedir?

Entonces, ¿cuál es el plan?

Plan işe yaramayacak.

El plan no va a funcionar.

O, plan değildi.

Ese no era el plan.

Bu plan dâhice.

Este plan es impresionante.

Plan ne Tom?

¿Cuál es el plan, Tom?

Plan bir başarıydı.

El plan fue un éxito.

Plan başarılı olmadı.

El plan no triunfó.

Plan başarılı olacaktır.

El plan funcionará.

plan yapma yeteneği kazanırsın.

y planear cómo crear un resultado distinto.

Iddialı bir plan uyguluyoruz,

para transformar nuestra ciudad,

Plan ayrıntılı olarak tartışıldı.

El plan fue discutido en detalles.

Plan bir dolandırıcılık başyapıtıydı.

El plan era una obra maestra del fraude.

O plan başarısızlıkla sonuçlandı.

El plan resultó en fracaso.

Plan şimdiye kadar başarılıydı.

El plan ha sido un éxito hasta ahora.

Plan çok para gerektiriyor.

El plan requiere mucho dinero.

İyi bir plan hazırladım.

He tramado un buen plan.

Plan üzerinde düşünmek zorundayız.

Tenemos que considerar detenidamente el plan.

Bu harika bir plan.

Ese es un gran plan.

Yeni plan iyi çalıştı.

El nuevo plan funcionó bien.

Plan tam bir felaketti.

El plan fue un desastre total.

Plan sonuçta başarısız oldu.

Al fin y al cabo el plan falló.

Tüm plan ve yolculuğun kendi,

tanto la planificación como el viaje en sí mismo,

Bundan dolayı, bir plan yaptım.

Se me ocurrió entonces un plan.

Biz onunla plan üzerine konuştuk.

Conversamos el plan con él.

Orijinal plan hakkında ne düşünüyorsun?

¿Qué te parece el plan original?

Plan işe yaramazsa ne olacak?

¿Y si el plan no funciona?

Bu daha gerçekçi bir plan.

Es un plan más realista.

Okuldan sonra plan üzerinde konuşalım.

Hablemos del plan después de la escuela.

Bu ne şeytani bir plan!

¡Qué plan malvado este!

O iyi bir plan düşündü.

Ella pensó en un buen plan.

Başkan yeni bir plan önerdi.

El presidente propuso un nuevo plan.

Ona göre, plan mükemmelden uzak.

En su opinión, el plan está lejos de ser ideal.

Yeni plan hakkında onunla konuşmalıyım.

Tengo que hablar con ella sobre el nuevo plan.

Sanırım o iyi bir plan.

Pienso que es un buen plan.

Başka bir plan düşünmeye çalışıyorum.

Estoy tratando de pensar en otro plan.

Bu plan şu anda inceleniyor.

Este plan actualmente se encuentra bajo consideración.

Plan konusunda onunla aynı fikirdeyim.

Estuve de acuerdo con él sobre el plan.

Tom iyi bir plan düşündü.

Tom pensó un buen plan.

Bu gerçekten harika bir plan.

Esa es una idea de veras fantástica.

Ne zaman plan yapmayı bırakacaksın?

¿Cuándo dejará de confabular?

Bu plan hakkında ne düşünüyorsun?

- ¿Qué opina de este plan?
- ¿Qué opinas sobre este plan?

Ani bir plan değişikliği vardı.

Ha habido un súbito cambio de plan.

- Tom komiteye bir plan daha önerdi.
- Tom komiteye başka bir plan daha önerdi.

Tom sugirió otro plan al comité.

Plan Juntos fikri Pepe Mujica'ya ait.

Fue el Pepe Mujica el de la idea del "Plan Juntos".

Az sayıda insan plan hakkında biliyordu.

Pocas personas saben del plan.

Eve gitmek için nasıl plan yaparsın?

¿Cómo tienes pensado llegar a casa?

Öylesine bir plan kesin başarısız olacaktır.

Un plan así está destinado a fallar.

Plan için hiç alternatifiniz var mı?

¿Tienes algunas alternativas al plan?

O, plan hakkında bir şey bilmiyor.

No sabe nada del plan.

O benimkine benzer bir plan önerdi.

Sugirió un plan similar al mío.

Sanırım benim plan seninkinden daha iyi.

Creo que mi plan es mejor que el tuyo.

Plan yapmak, onu uygulamaktan daha kolaydır.

Es más fácil hacer planes que llevarlos a cabo.

Tom benimkine benzer bir plan önerdi.

Tom propuso un plan parecido al mío.

Hiç kimsenin plan hakkında sorusu yoktu.

Nadie tenía preguntas sobre el plan.

Onu kurtaracaksak bir plan formüle etmeliyiz!

Necesitamos hacer un plan si vamos a salvarla.

Tom daha iyi bir plan düşünemiyor.

Tom no puede pensar en un plan mejor.

Hayat siz plan yaparken başınıza gelenlerdir.

La vida es lo que se os echa encima mientras estáis haciendo planes.

Deliyi beklemek ve onun için plan yapmak.

es esperar y planificar para el agobio.

Böyle bir plan neredeyse hiç başarılı olamaz.

Semejante plan difícilmente tendrá éxito.

Plan hemen hemen tüm katılımcılar tarafından desteklendi.

El plan fue secundado por prácticamente todos los asistentes.

Hiç kimse plan hakkında bir şey bilmiyor.

Nadie sabe nada del plan.

En son ne zaman bir plan çizdin?

¿Cuándo fue la última vez que trazaste un plano?

Yeni plan hakkında seninle aynı düşüncede değilim.

No puedo estar de acuerdo contigo respecto al nuevo plan.

Bu gerçekten çok iyi bir plan değildi.

No fue realmente un plan muy bueno.

Genel olarak, plan bana göre iyi görünüyor.

En conjunto el plan me parece bien.

Ben bunun iyi bir plan olduğunu düşünüyorum.

Pienso que es un buen plan.

Sami karısını aldatmak için bir plan yapmıştı.

Sami trazó un plan para engañar a su esposa.

Eğer Amy buluşmanın iyi geçeceğine göre plan yapsaydı

Si Amy hubiera planeado para que la cita hubiera ido bien,

Ve herkes plan için o kadar heyecanlı ki

todos los demás están tan entusiasmados con el plan,

Bir toplumu yok etmek istiyorsanız plan çok basit

el plan es simple si quieres destruir una sociedad

Bir plan yaptınız ki, bir fizibilite yaptınız ki?

¿Hiciste un plan que hiciste factible?

O kadar çocuksu bir plan başarısız olmaya mahkûmdur.

- Un plan tan inmaduro es destinado a fracasar.
- Un plan tan infantil como ese está destinado a fracasar.

Kahvaltı ederken, biz gün için bir plan yaptık.

Planeamos el día durante el desayuno.

Başarılı olmak için iyi bir plan yapmak zorundasın.

Para ser exitoso, debes fijarte un buen plan.

Her zaman en kötü senaryo için plan yapmalısınız.

Siempre debes tener previsto el peor de los escenarios posibles.

Tom, Mary'nin evinini soymak için bir plan geliştirdi.

Tom ideó un plan para asaltar la casa de Mary.

Chuck'ın Lokantasında yemek için plan yapmayın. O kapalı.

No te plantees comer en Chuck's Dinner. Está cerrado.

Bir plan yapmadan yolunuzu buna göre bulmak mı istiyorsunuz?

¿Quieren intentar luchar contra la ciénaga y continuar sin un plan?

Plan ise İtalyan yarımadasının coğrafik yapısını avantaj olarak kullanmak

El plan es utilizar la geografía de la península italiana a su favor.

Von Braun, Houbolt'un teklifini onayladı, ancak plan yüksek riskliydi.

Von Braun apoyó la propuesta de Houbolt, pero el plan era de alto riesgo.

Hiç itiraz olmadığı için onlar plan ile devam etti.

Ellos procedieron con el plan ya que no hubo objeciones.

Sami, Leyla'ya yardım etmek için basit bir plan tasarladı.

Sami inventó un plan sencillo para ayudar a Layla.

Şimdi iklim göçü için plan yapmaya başlarsak ne anlama gelir?

¿Qué pasaría si comenzamos con el plan de migración climática ahora?

Bu metal aradığımız enkaz olmadığına göre, yeni bir plan geliştirmeliyiz.

Ya que no eran los restos que buscábamos, debemos pensar otro plan.

- Onlar yeni bir plan benimsediler.
- Onlar yeni bir planı kabul ettiler.

Han adoptado un nuevo plan.

İki generalde kış aylarını tekrardan organize olmak ve gelecek sene için plan yapmakla geçirdiler.

Ambos generales utilizan los meses de invierno para reagruparse y planear para el año venidero.

Şimdi ise diktatör olarak Hannibal ile nasıl uğraşacağına dair henüz bir plan ortaya koymamıştı.

Ahora como dictador, todavía tenía que revelar su plan. sobre cómo tratará con Hannibal.