Translation of "Zorundasın" in Japanese

0.014 sec.

Examples of using "Zorundasın" in a sentence and their japanese translations:

Gitmek zorundasın.

- 行かなければならない。
- 君は行かねばならない。
- おまえは行かなければならない。
- お前が行くべきなんだよ。

Seçmek zorundasın.

君は選ぶ必要がある。

Uyumak zorundasın.

寝なきゃダメだよ。

Beklemek zorundasın.

待たなければいけない。

Hayatta kalmak zorundasın.

生きていかなければいけない

Sessiz olmak zorundasın.

静かにしていなければいけません。

Partiye gitmek zorundasın.

君はパーティーに出なくてはならないよ。

Kurallara uymak zorundasın.

君たちは規則に従わなければならない。

Sabırlı olmak zorundasın.

気長に構える必要があります。

Bedelini ödemek zorundasın.

回ってきたんだよ。

Peşin ödemek zorundasın.

前もってお金を払っておかなければなりません。

Odanı temizlemek zorundasın.

- 部屋を掃除しなければならない。
- 自分の部屋の掃除をしなさい。

Benimle gelmek zorundasın.

あなたは私と一緒に来なければいけません。

Bizzat görünmek zorundasın.

自分でいかなきゃいけませんよ。

Yasalara uymak zorundasın.

あなたは法に従わなくてはならない。

İngilizceni geliştirmek zorundasın.

きみは英語に磨きをかけるべきだ。

Rezervasyon yaptırmak zorundasın.

あなたは予約をしなければならない。

Erken kalkmak zorundasın.

あなたは早く起きなければなりません。

İngilizce konuşmak zorundasın.

あなたは英語を話さなければならない。

Aileni korumak zorundasın.

あなたは、自分の家族を守らなければならない。

- İstemesen bile, gitmek zorundasın.
- İstemesen bile gitmek zorundasın.

- 行きたくなくても行かなければなりません。
- 行きたくなくても行かなくてはなりません。

- O sorunu araştırmak zorundasın.
- O sorunu incelemek zorundasın.

さあ君はこの問題をしらべなくてはいけません。

Yeterli uyku almak zorundasın.

睡眠を十分にとってください。

Sana sunulanı yemek zorundasın.

出されたものを食べなくてはいけません。

Sahip olduklarınla yetinmek zorundasın.

自分で引き受けたことは自分で処理しなければならない。

Odada şapkanı çıkarmak zorundasın.

君は部屋の中では帽子をとらなくてはならない。

Zorlukların üstesinden gelmek zorundasın.

君はその困難を克服しなければならない。

Sadece buraya gelmek zorundasın.

- 君はここへ来さえすればよい。
- あなたはここに来さえすればよい。

Derhal polise bildirmek zorundasın.

君は、すぐ警察に出頭しなくてはならない。

Ona sadece inanmak zorundasın.

ただ彼を信じさえすればいいのだ。

Sadece sessiz kalmak zorundasın.

- 黙ってさえいればいいのですよ。
- 君は黙っていさえすればよい。

Düzenli olarak yemek zorundasın.

食事は規制正しくとりなさい。

Şibuya'da trenleri değiştirmek zorundasın.

渋谷で電車をのりかえなければならない。

Satır aralarını okumak zorundasın.

- 空気読みなよ。
- 行間読みなよ。

Şaka ediyor olmak zorundasın!

ご冗談でしょう!

- Beklemek zorundasın.
- Beklemek zorundasınız.

待たなければいけない。

- Yemek zorundasın.
- Yemek zorundasınız.

食べなきゃダメだ。

Kumar oynamayı bırakmak zorundasın.

ギャンブルはやめなさい。

Yalnızca benimle gitmek zorundasın.

いっしょに付いて来てくれさえすればいい。

Sadece onu izlemek zorundasın.

- あなたは彼に付いて行きさえすればいいです。
- 君は彼に従ってさえいればいい。

Önceden rezervasyon yapmak zorundasın.

- 前もって予約しなければならない。
- あなたは前もって予約をしなければなりません。

İstesende istemesende gitmek zorundasın.

あなたは好むと好まざるとに関わらず、行かなければならない。

Sadece İngilizce konuşmak zorundasın.

あなたは英語だけを話さなければなりません。

Sonucun hesabını vermek zorundasın.

あなたはその結果に責任をおわなければならない。

Sadece oraya gitmek zorundasın.

あなたはそこへ行きさえすればよいのだ。

Yalnızca burada beklemek zorundasın.

あなたはここで待ってさえいればいいのです。

Hayatın boyunca çalışmak zorundasın.

- あなたは、一生勉強しなければならない。
- 勉強は一生し続けなければならないものだ。
- 人生ずっと勉強。

Şikayet etme. Gitmek zorundasın.

文句を言うな。お前は行かなければならない。

Ev ödevini hemen bitirmek zorundasın

宿題はすぐ片付けないとだめですよ。

Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.

- 君たちはケーキを平等に分けなければならない。
- 君たちは、ケーキを平等に分配しなくてはいけない。

Korkarım ki fazla çalışmak zorundasın.

- 恐縮だが、残業してもらわないと。
- 申し訳ないけど、残業してもらいたいんだ。

İngilizceyi adım adım öğrenmek zorundasın.

英語は着実に勉強しなければならない。

İstikrarlı bir iş bulmak zorundasın.

まともな仕事につかなければいけませんよ。

Bir dilim pasta almak zorundasın.

ぜひパイをお召し上がりください。

Yarın sabah erken uyanmak zorundasın.

明日の朝は早く起きなければいけませんよ。

Sen onun evini görmek zorundasın.

彼女を家まで送らなきゃ。

Sadece onun yardımını istemek zorundasın.

- 彼の助けを求めさえすればよい。
- 彼に援助を求めるだけでいい。

Onu gördüğünde özür dilemek zorundasın.

彼にあったら謝らなくてはならないよ。

Hayatta birçok zorluklara katlanmak zorundasın.

人生にはいろいろ耐えるべき苦労がある。

Mademki İtalya'dasın, Napoli'yi görmek zorundasın.

- 今やイタリアにいるのだから、ナポリは見るべきだよ。
- 今イタリアにいらっしゃるのですから、ナポリはご覧になるべきですよ。

Kaç kez dişçiye gitmek zorundasın?

- 何回くらい歯医者さんに診てもらいにいかなくてはいけないの?
- 歯医者には何回通わなきゃいけないの?

- Benimle geleceksin.
- Benimle gelmek zorundasın.

君は僕と一緒に来るのだ。

Buraya kendi yatağını yapmak zorundasın.

ここでは自分でベッドメイキングをして下さい。

Birçok zorlukların üzerine gitmek zorundasın.

あなたは多くの困難に絶え抜かねばならない。

Bunu göz önüne almak zorundasın.

君はその点も考慮に入れないといけないよ。

- Onu yapmak için, risk almak zorundasın.
- Bunu yapmak için riskler almak zorundasın.

それをするためには危険を冒さなければならない。

Kamu hizmetleri için ödeme yapmak zorundasın.

諸設備の費用は払っていただきます。

Sadece ona biraz yardım etmek zorundasın.

君は彼にちょっと手をかしてやりさえすればいい。

Bu zor sorunların üstesinden gelmek zorundasın.

- 君はそれらの難問題に対処しなくてはならない。
- 君はそれらの難題に対処しなくてはならない。

Saat altıda evi terk etmek zorundasın.

君は6時に家を出なければならない。

Ne olursa olsun, sakin kalmak zorundasın.

何が起こっても、あなたは落ち着いていなければならない。

Hayalini gerçekleştireceksen, daha fazla çalışmak zorundasın.

もし君が自分の夢を実現させようと思うなら、もっと懸命に働かなければならない。

Niçin geç saatlere kadar çalışmak zorundasın?

なぜ残業しないといけないのですか。

Öyleyse sadece bu kartı doldurmak zorundasın.

それではこのカードに記入してください。

Sözcüğün anlamını bilmiyorsan sözlüğe bakmak zorundasın.

その単語の意味がわからないのならば、それを辞書で調べなければいけない。

Görüşmelerde dürüst ve samimi olmak zorundasın.

面接では、虚心坦懐に話すことが必要だ。

Dört yıl boyunca üniversiteye gitmek zorundasın.

大学へは4年間行かなくてはいけない。

Büyümek istiyorsan, çok süt içmek zorundasın.

大きくなりたいんだったら、牛乳をたくさん飲まなければならないよ。

Açmak için o kapıyı itmek zorundasın.

押せばドアが開きます。

Bir sonraki durakta otobüsleri değiştirmek zorundasın.

- 次のバス停で乗り換えなくてはなりません。
- 次のバス停で乗り換えなきゃ。

Tatillerde 10,000 yen fazladan ödemek zorundasın.

平日料金と休日料金で、1万円も違うんだ。

Ofiste bir tane satın almak zorundasın.

切符売り場で買わなければなりません。

Japonca derslerini daha sıkı çalışmak zorundasın.

もっと頑張って日本語勉強しなさい。

Yarın erken kalkmak zorundasın. Neden yatmıyorsun?

明日早いんだからもう寝たら?

Bu soruna ilişkin ne söylemek zorundasın?

この問題に関して何か言いたいことがありますか。

Bu bölgede bir silah taşımak zorundasın.

- この辺を歩くなら銃を持って歩け。
- この辺を歩くときは銃を持ってないといけないよ。

Niçin bu sıcakta Londra'da kalmak zorundasın?

この暑い最中になぜ、あなたはロンドンにいなければならないのですか。

Çocuğun yaşı nedeniyle izin vermek zorundasın.

あの子の年を考えてやらなければいけないよ。

Kitaplardan dikkatli bir seçim yapmak zorundasın.

- 本は、注意深く選ばなければなりません。
- あなたは本を注意深く選択しなければならない。

Konu ile ilgili ne yapmak zorundasın?

あなたはその事とどんな関係があるのですか。

Sadece sana söylenildiği gibi yapmak zorundasın.

あなたは言われた通りにしさえすればいい。

Sen yardım çalışmaları için fon toplamak zorundasın.

君はその救済事業の資金を集めなければならない。

Onu açmak için o kapıyı çekmek zorundasın.

引けばドアが開きます。

Her şeyden önce, bu kitabı okumak zorundasın.

まず、初めに、この本を読まなければならない。

Dikkatli olmak zorundasın yoksa onu yine ıskalayacaksın.

- 注意しなくては駄目だよ、さもないとまたやり損なうよ。
- 注意しないとまた失敗するよ。

- Daha fazla çalışmalısın.
- Daha fazla çalışmak zorundasın.

- もっと勉強しなければなりません。
- もっと勉強をしないとダメでしょ。

Omlet yapmak için bir yumurta kırmak zorundasın.

- 卵を割らなければオムレツは作れない。
- オムレツを作るには卵を割らなくてはならない。

Hoşlansan da hoşlanmasan da oraya gitmek zorundasın.

行きたくなくてもそこへ行かなければならない。