Translation of "öylesine" in Spanish

0.006 sec.

Examples of using "öylesine" in a sentence and their spanish translations:

Öylesine bakınıyoruz.

Solo estamos mirando.

Bu öylesine hüzünlü bir hikaye.

- Esa es una historia tan triste.
- Esta es una historia tan triste.

Öylesine bir plan kesin başarısız olacaktır.

Un plan así está destinado a fallar.

Niçin öylesine eski bir arabayı istiyorsun?

¿Para qué quieres un coche tan viejo?

O, öylesine kötü bir fikir değil.

No es mala idea.

Hikayeye inanacak kadar öylesine aptal değildir.

No es tan tonto como para creer esa historia.

öylesine hızla değişen bir dünyada yaşıyoruz ki.

en el que el mundo cambia rápidamente en lo laboral.

Fakat öylesine büyük bir yangın çıkmıştı ki

pero estalló un gran incendio

O, öylesine aptal bir şey söylemiş olamaz.

- No puede haber dicho tal estupidez.
- No puede haber dicho algo tan estúpido.
- No puede haber dicho tamaña estupidez.

Amerikan zihniyeti için öylesine temel bir konsept ki

Un concepto tan fundamental para la psique estadounidense

Hem zihnimize hem de toplumumuza öylesine işlemiş ki

está tan grabado en nuestra mente y en la sociedad

Öylesine eski bir şarkı ki onu herkes bilir.

Es una canción tan antigua que todo el mundo la conoce.

Öylesine haksız bir şey yapmaktansa ölmeyi tercih ederim.

Preferiría morir a hacer algo tan injusto.

Tom, Mary'nin öylesine iyi bir aşçı olduğunu bilmiyordu.

Tom no sabía que Mary era tan buena cocinera.

Tom öylesine kısa sürede bir çocuk bakıcısı bulamadı.

Tom no fue capaz de encontrar a una niñera con tan poco tiempo.

Öylesine soğuk bir gündü ki dışarı çıkmamaya karar verdik.

Aquel día hacía tanto frío que decidimos no salirnos.

Bu sahne öylesine duygu yüklüydü ki gözyaşlarıma engel olamadım.

Esa escena fue tan lacrimógena que no pude dejar de llorar.

O bize öylesine komik bir hikaye anlattı ki biz hepimiz güldük.

Nos contó una historia tan graciosa, que todos nos reímos.

O ve ben öylesine yakın arkadaşlarız ki neredeyse birbirimizin aklını okuruz.

Él y yo somos amigos tan cercanos que casi podemos leer nuestras mentes.

Ben dün izlediğim gibi öylesine heyecan verici bir ragbi maçı görmemiştim.

Nunca había visto un partido de rugby tan emocionante como el que vi ayer.

Güzel kadınlar genç ölür- ya da öylesine demişler. Eğer öyleyse benim karım uzun bir hayat yaşayacak.

Las mujeres hermosas mueren jóvenes (o eso dice el dicho). En ese caso, mi mujer va a vivir una larga vida.

Thomas A. Edison işini öylesine sever ki ortalama olarak 24 saatte 4 saatten daha az uyur.

Thomas A. Edison ama tanto su trabajo, que duerme un promedio de menos de cuatro horas cada veinticuatro.