Translation of "Kesin" in Spanish

0.090 sec.

Examples of using "Kesin" in a sentence and their spanish translations:

Kesin bilmiyorum.

No sé a ciencia cierta.

Konuşmayı kesin.

- Cállate.
- Deja de hablar.

Kısa kesin.

- Sé breve.
- Sea breve.
- Sean breves.

Dünya düzdür kesin

El mundo es plano

Kesin bilgi yayalım

Difundamos la información exacta

O kesin gelecek.

Sin duda vendrá.

Kesin tarih 1742.

La fecha exacta es 1742.

George kesin gelecek.

De seguro que Jorge va a venir.

Kumaşı diyagonal kesin.

- Corte la tela al sesgo.
- Corte la tela en diagonal.

Başarması kesin gibi.

Él está destinado a triunfar.

Karar kesin değil.

La decisión no es definitiva.

Tom kesin değil.

Tom no está seguro.

Kesin olmaktan uzaktı.

Distaba mucho de ser cierto.

Kesin şunu, çocuklar.

- Dejadlo en paz, chavales.
- Ya es suficiente, chicos.
- Con eso vale, chicos.
- Ya, con eso basta.

Kesin yağmur yağacak.

Va a llover de seguro.

Kesin olarak bilmiyorum.

- No estoy seguro.
- No lo sé con seguridad.

O kesin bir şey.

Es seguro.

Henüz kesin olarak bilmiyorum.

- No lo sé exactamente todavía.
- Todavía no sé con seguridad.

Sorunu kesin olarak hallettiler.

Han resuelto el problema de una vez por todas.

- Tartışmayı kesin.
- Tartışmayı kes.

- No discutas.
- Deja de discutir.

Hiçbir şey kesin bilinmiyor.

Nada se sabe con certeza.

Yağmur yağması kesin gibi.

- Seguro que lloverá.
- Va a llover seguramente.

Kesin tarihten emin değilim.

No estoy seguro de la fecha exacta.

Öğrenirse kesin çok kızacak.

Si él se entera, definitivamente estará furioso.

Onun buraya geleceği kesin.

Está claro que él vendrá aquí.

- Hoca içeriye girince konuşmayı kesin.
- Öğretmen içeri girince konuşmayı kesin.

Deja de hablar cuando entra el maestro.

Kesin olarak kaçı tecavüze uğruyor?

¿Cuántos están siendo violados exactamente?

Bana kesin gizlilik sözü verdiler

Me prometieron total confidencialidad.

kesin zaferlerinden birine yol açtı .

más decisivas de Napoleón .

Bütün bunlar “Ölüm geliyor, kesin.

Todos estos dicen “La muerte se acerca, es seguro.

Hiçbir şeyi kesin olarak öngöremeyiz.

Nosotros en realidad no podemos predecir nada.

Onun adresini kesin olarak bilmiyorum.

No conozco su dirección con certeza.

Onun yeniden seçilmesi kesin görünüyor.

Su reelección parece segura.

Doktor beni kesin ölümden kurtardı.

El médico me salvó de una muerte segura.

Lütfen pizzayı üç parçaya kesin.

Por favor corta la pizza en tres partes.

Nerede yaşadığını kesin olarak söyleyemem.

No puedo decirte seguro dónde vive él.

Onun yarın gelmesi kesin mi?

¿Es cierto que vendrá mañana?

Onun hatanı fark etmesi kesin.

Él está abocado a resaltar tus errores.

Onun geleceğine kesin gözüyle bakıyordum.

Di por supuesto que ella vendría.

Nerede olduğumu kesin olarak bilmiyorum.

- No estoy seguro exactamente dónde estoy.
- No estoy segura exactamente dónde estoy.

Hiç kimse kesin olarak bilemez.

Nadie lo sabe con seguridad.

Jack bu sefer kesin başaracak.

Jack de seguro lo logrará esta vez.

Geyik yapmayı kesin, işinize dönün.

Deja la cháchara y trabaja.

Bize katılacağına kesin gözüyle bakıyordum.

Di por supuesto que te unirías a nosotros.

Uzun çubuklar içine turp kesin.

2. Corte los rábanos en varas largas.

Eti ince dilimler halinde kesin.

Corta la carne en trozos finos.

Aşağıda parlayan bir şey olduğu kesin.

Hay algo brillante allí abajo.

Bilmiyorum ama eğer denemezsek bulamayacağımız kesin.

No lo sé, pero ciertamente no podemos si no lo intentamos.

Ama kesin yapsak da milliyetçi duygularla

pero lo hacemos con sentimientos nacionalistas

Senin bizimle geleceğine kesin gözüyle baktım.

Yo di por hecho que tú vendrías con nosotros.

Öylesine bir plan kesin başarısız olacaktır.

Un plan así está destinado a fallar.

Onun bize yardım edeceği kesin mi?

¿Seguro que nos ayudará?

Onun kim olduğunu kesin olarak bilmiyorum.

No estoy seguro de quién es.

Olayla ilgili kesin bir rapor hazırladı.

Él hizo un informe exacto del caso.

Ne zaman olduğunu kesin olarak biliyorum.

Sé exactamente cuándo sucedió eso.

Onun bize katılacağına kesin gözüyle bakıyorum.

Doy por hecho que ella se unirá a nosotros.

Tehlikenin farkında olduğuna kesin gözüyle baktım.

Dí por hecho que tenías presente el peligro.

- Yağmur kesin yağacak.
- Yağmur kesinlikle yağacak.

- Seguro que lloverá.
- Va a llover seguramente.

Gouda peynirini küçük küpler halinde kesin.

Corte el queso gouda en cubos pequeños.

Hatta bilim kesin bir bilim değildir.

Ni siquiera la ciencia es una ciencia exacta.

Buraya ne zaman geldiği kesin değil.

No está claro cuándo vino aquí.

- Tam olarak bilmiyorum.
- Kesin olarak bilmiyorum.

- No lo sé con exactitud.
- No sé exactamente.

Onlar, kesin olmasa da, ileride potansiyel olarak

que podrían llevarnos a resultados negativos,

Lütfen tatilinizi kısa kesin ve geri dönün.

Por favor termina tus vacaciones y vuelve.

Kimse kazanın nasıl olduğunu kesin olarak bilmiyordu.

Nadie sabía con certeza cómo había ocurrido el accidente.

Onun ne zaman döneceğini kesin olarak bilmiyorum.

No sé con seguridad cuando volverá.

Kesin bir kararlılıkla, herhangi bir dili öğrenebiliriz.

Con cierta constancia, se puede aprender cualquier idioma.

Her şeyden önce, mantık kesin tanımlar gerektirir.

Por sobre todo, la lógica requiere definiciones precisas.

Peyniri ince dilimler veya küpler halinde kesin.

- Corta el queso en rodajas finas o en cubos.
- Cortá el queso en rodajas finas o en cubos.

O size kesin bir şey söyledi mi?

¿Le ha dicho a usted algo concreto?

Onun ne zaman geleceğini kesin olarak bilmiyorum.

No estoy seguro de cuándo vendrá.

Tom nereye gitmesi gerektiğini kesin olarak bilmiyordu.

Tom no sabía con seguridad dónde debía ir.

Tom Mary'nin ne yapacağını kesin olarak bilmiyor.

Tom no sabe exactamente que pretende hacer María.

Biz onun bizimle geleceğine kesin gözüyle baktık.

- Asumimos que ella vendría con nosotros.
- Dimos por sentado que ella vendría con nosotros.

Bakın, işte. Su içmek için buraya geldiği kesin.

Miren, eso es. Claramente, vino aquí a beber agua.

Bu adanın sakinlerinin korkunç suçlar işledikleri kesin idi.

Era una certeza que los habitantes de esta isla habían cometido crímenes horribles.

- O tamamen kesin değildir.
- Bu tamamen doğru değil.

No es del todo exacto.

Tom Mary'nin ne zaman varacağını kesin olarak bilmiyor.

Tom no sabe con seguridad cuándo llegará María.

Tom Mary'nin ne zaman geleceğini kesin olarak bilmiyordu.

Tom no estaba seguro de cuándo iba a llegar Mary.

Tom Mary'nin ne zaman varacağını kesin olarak söyleyemiyor.

- Tomás no puede decir con certeza cuándo llegará María.
- Tomás no puede decir con seguridad cuando llegará María.

Orada büyük bir avcının bulunduğuna dair kesin izler var.

Bueno, hay señales de que hubo depredadores aquí.

Yangının nasıl başladığı kesin olarak belirlenemedi: ama büyük olasılıkla

Nunca se determinó con precisión cómo comenzó el incendio: pero lo más probable es que fuera una chispa del cableado dañado

Sigara içmenin sağlığına zararlı olduğuna dair kesin kanıtımız var.

Tenemos la prueba absoluta de que fumar es malo para la salud.

Onu nereden buldun? Ormanda bir yerde. Kesin olarak söyleyemem.

¿Dónde lo encontraste? En algún sitio del bosque. No podría precisar.

- Senin planın başarılı olacağı kesin.
- Planınız kesinlikle başarılı olacak.

Tu plan de seguro funcionará.

Verilen büyük bilimsel çabalara rağmen kesin bir tedavi yöntemi bulamadık.

Y a pesar de grandes logros científicos, aún no encontramos una cura definitiva.

Bir şeyi kesin olarak kanıtlamak veya öngörmek çok nadiren mümkün

Es muy raro poder predecir o probar algo con absoluta certeza,

Bir şey öğrendiğinizde ya bu bilgi kesin doğrudur deyip bunu

Cuando aprendes algo, puedes decir que esta información es absolutamente correcta.

... düşmanın yerini tespit edip yolunu kesip kesemeyeceği de kesin değildi.

si los romanos hubieran podido localizar e interceptar al enemigo a tiempo.

Dünya yüzeyindeki herhangi bir muzun varlığını kesin olarak tehdit eden

banano sean presa de una enfermedad llamada los Cuatro. Lo que amenaza la presencia de cualquier plátano en la superficie de la

Tom yeni bilgisayarın ne kadara mal olacağını kesin olarak bilmiyordu.

Tom no sabía con seguridad cuánto costaría el nuevo ordenador.

Bu dünyada ölüm ve vergiler hariç hiçbir şeyin kesin olduğu söylenemez.

En este mundo no hay nada seguro, salvo la muerte y los impuestos.

Ve sadece onu geri götüren adamları tarafından kesin bir ölümden kurtarıldı. Emniyet.

y solo lo salvaron de una muerte segura sus hombres, que lo llevaron de regreso a la seguridad.

Thormod'un kesin ölümle yüzleşmek için yükselen cesur adamlardan oluşan şarkısı ... bir önsezi kanıtladı.

La canción de Thormod, de hombres valientes que se levantan para enfrentarse a una muerte segura ... resultó ser una premonición.

Hannibal'ın açık savaş tahrikleri başarısız olmuştu ve elde edilen o kadar yağmaya karşın kesin olan...

Aníbal no pudo provocar una batalla abierta y, a pesar de el gran saqueo que se tomó, estaba claro