Translation of "Suyun" in Portuguese

0.005 sec.

Examples of using "Suyun" in a sentence and their portuguese translations:

Suyun kalorisi yoktur.

A água não tem calorias.

- Balık suyun dışında yaşayamaz.
- Balıklar suyun dışında yaşayamaz.

Os peixes não podem viver fora d'água.

Hiç suyun var mı?

Você tem um pouco de água?

Çocuklar suyun içinde oynuyorlar.

As crianças estão brincando na água.

Bu suyun tadı güzeldir.

Essa água tem gosto bom.

Suyun erime noktası nedir?

- Qual é o ponto de fusão da água?
- Qual é o ponto de fusão do gelo?

Suyun kimyasal formülü H₂O'dur.

A fórmula química da água é H₂O.

Yusufçuk incelikle suyun üzerinden geçti.

A libélula passava graciosamente sobre a água.

- Suyunuz var.
- Senin suyun var.

- Você tem água.
- Tu tens água.
- Vocês têm água.

Yumurtaları kaynar suyun içine koyun.

Coloque os ovos na água fervente.

Suyun başında başka devler de var.

Também há aqui outros gigantes.

Öğretmenimiz suyun 100ºC derecede kaynadığını söyledi.

Nosso professor disse que a água ferve a 100ºC.

Tom suyun içine bir şeyler koydu.

Tom colocou alguma coisa na água.

Suyun içinde kambur balinaların inanılmaz seslerini duyabiliyorsun.

Os sons incríveis das baleias-jubarte a atravessar a água.

Bakın, çocuklar suyun içinde çıplak ayakla yürüyor.

Olha, os meninos estão andando descalços na água.

Gölgenizi suyun yüzeyinden uzak tutmak için dikkat etmelisiniz.

E tenho de ter atenção à minha sombra. Se a minha sombra se notar na superfície,

Gelen suyun yüksekliği 10 katlı bir binayı geçebiliyor

a altura da água que chega pode exceder um edifício de 10 andares

- Sıcak suyun tümünü kullanma.
- Bütün sıcak suyu kullanma.

Não utilize toda a água quente.

Vaha su demektir ve suyun olduğu yerde yaratıklar bulunur.

Um oásis significa água, e onde há água, há animais.

Yağmur yağdığında suyun kanalize olup burada birikeceğini hayal edebilirsiniz.

Dá para imaginar que, quando chove, esta água é afunilada e concentra-se aqui.

Nehirde kürek çekmeye devam ettikçe, suyun berraklığı beni afallattı.

Enquanto eu remava no rio, a claridade da água me surpreendeu.

Bu yüzden suyun üstünde bir yer bulmak daha mantıklı olur.

Temos de tentar sair da água e ficar num ponto alto.

Ufak bir ahşap bungalovumuz vardı. Suyun en yükseldiği noktanın altındaydı.

Tínhamos um pequeno bungalow de madeira, literalmente abaixo da linha de água.

Suyun sıcaklığı sekiz, dokuz dereceye kadar düşüyor. Soğuk, nefesini kesiyor.

A água desce até aos oito, nove graus Celsius. O frio tira-nos o fôlego.

Nehirden gelen suyun sarı ve kahverengi arasında bir rengi vardı.

A água do rio tinha uma cor entre amarelo e marrom.

Ya da su olan tünelden gidebiliriz. Suyun olduğu yerde yaratıklar da vardır.

Ou descemos pelo túnel da água. E onde há água, há animais.