Translation of "Kalmaya" in Portuguese

0.009 sec.

Examples of using "Kalmaya" in a sentence and their portuguese translations:

- Sakin kalmaya çalış.
- Sakin kalmaya çalışın.

- Tente ficar calmo.
- Tente ficar calma.

Uyanık kalmaya çalışıyorum.

Estou tentando ficar acordado.

Sakin kalmaya çalış.

- Tente ficar parado.
- Tente ficar parada.

Kalmaya karar verdik.

Nós decidimos ficar.

Uyanık kalmaya çalış.

Tente ficar acordado.

Tetikte kalmaya çalış.

- Tentem ficar atentos.
- Tente ficar atento.

Yalnız kalmaya ihtiyacım var.

- Eu preciso ficar sozinho.
- Eu preciso de um tempo sozinho.
- Preciso de um tempo sozinho.

Tom sakin kalmaya çalıştı.

Tom tentou ficar calmo.

Uyanık kalmaya çalışmak zorundasın.

Você precisa tentar ficar acordado.

Lütfen sakin kalmaya çalış.

- Por favor, tente permanecer calma.
- Por favor, tentem permanecer calmas.

Ben sakin kalmaya çalıştım.

Eu tentei ficar calmo.

Sadece sakin kalmaya çalış.

Procure manter a calma.

Ben yalnız kalmaya korkuyorum.

- Eu tenho medo de ficar sozinho.
- Tenho medo de ficar sozinho.
- Tenho medo de ficar sozinha.

Benim kalmaya niyetim yok.

Não tenho intenção de ficar.

Yalnız kalmaya ihtiyaçları vardı.

Eles precisavam de privacidade.

Tom'la kalmaya karar verdik.

Nós decidimos ficar com Tom.

Tom kalmaya karar verdi.

Tom decidiu ficar.

Tom uyanık kalmaya çalıştı.

Tom tentou ficar acordado.

Tom sakin kalmaya çalışıyor.

Tom está tentando ficar calmo.

Ben uyanık kalmaya çalıştım.

Tentei ficar acordado.

O normal kalmaya çalışıyor.

Ele está a tentar ficar normal.

Toplantılara geç kalmaya eğilimlidir.

Ele tende a se atrasar para as reuniões.

Ve avlanarak hayatta kalmaya çalışıyoruz

e tentamos sobreviver caçando

Ben burada kalmaya karar verdim.

Eu decidi ficar aqui.

Ben sadece hayatta kalmaya çalışıyorum.

Eu só estou tentando sobreviver.

Ben geç saatlere kadar kalmaya alışkınım.

- Eu estou acostumado a ficar acordado até tarde.
- Estou acostumado a ficar acordado até tarde.

- Sakin olmaya çalışın.
- Sakin kalmaya çalışın.

- Tentem permanecer calmos.
- Tente permanecer calmo.
- Tente permanecer calma.

Dışarı gitmeyi evde kalmaya tercih ederim.

Prefiro sair a ficar em casa.

Bir gün daha kalmaya karar verdim.

Eu decidi ficar mais um dia.

Tom Mary'nin evinde kalmaya karar verdi.

Tom decidiu ficar na casa da Mary.

Tom birkaç gün kalmaya karar verdi.

Tom decidiu ficar alguns dias.

- Sakin kalmaya çalıştım.
- Sakin kalmayı denedim.

Tentei manter a calma.

Birkaç gün daha kalmaya karar verdim.

Eu decidi ficar por mais alguns dias.

- Gece geç saatlere kadar kalmaya alışkın değilim.
- Gece geç saatlere kadar uyanık kalmaya alışkın değilim.

- Eu não estou acostumado a ficar acordado até tarde da noite.
- Não estou acostumado a ficar acordado até tarde da noite.

O sıradan bir kişi olarak kalmaya çalışıyor.

Ele está a tentar ficar como uma pessoa comum.

Birkaç ekstra gün Bostonda kalmaya karar verdim.

Decidi passar alguns dias a mais em Boston.

Gece geç saatlere kadar uyanık kalmaya alışkınım.

Estou acostumado a ficar acordado até tarde da noite.

Ve hayatta kalmaya odaklı bir dünya. DÜNYA'DA GECE

... no escuro.

Ve hayatta kalmaya çalışan biri olarak, ellerimi kullanamazsam

e, como sobrevivente, se não puder usar as mãos,

Ne söyleyeceğini bilmediği için, sessiz kalmaya devam etti.

Sem saber o que dizer, ela permaneceu em silêncio.

Onlar sonuçta orijinal plana sadık kalmaya karar verdiler.

Eles decidiram manter o plano original no fim das contas.

Onunla dost şartlarda kalmaya çalıştım ama bu imkansızdı.

Tentei ficar de bem com ela, mas foi impossível.

Gecikme bizi pahalı bir otelde bir gece kalmaya zorladı.

O atraso nos forçou a passar a noite num hotel caríssimo.

Bugün bile onun teorisi neredeyse inkar edilemez olarak kalmaya devam etmektedir.

Ainda hoje, a sua teoria permanece praticamente irrefutável.

Onun yer verdiği tartışmaya rağmen, sorun hâlâ çözülmemiş kalmaya devam ediyor.

Apesar de toda polêmica que ela causou, a pergunta ainda permanece sem resposta.

Orangutan da yok edilen doğal ortamında hayatta kalmaya çalıştığı için kendini savunabiliyor.

e, é claro, o orangotango procura viver e sobreviver num ambiente que está a ser destruído e procura defender-se.