Translation of "ışığa" in Portuguese

0.004 sec.

Examples of using "ışığa" in a sentence and their portuguese translations:

- Benim gözlerim ışığa çok hassas.
- Gözlerim ışığa çok duyarlıdır.

Meus olhos são muito sensíveis a luz.

Biraz ışığa ihtiyacım var.

Eu preciso de luz.

Karanlıktan çıkarak ışığa çıktı.

Ele saiu da escuridão para a luz.

Atmosfere çarptıklarında enerjileri ışığa dönüşür.

Ao atingirem a atmosfera, a sua energia transforma-se em luz.

Bunun nedeni, ağacın ışığa, güneşe yönelmesi

Isso é porque a árvore está a tentar chegar à luz do Sol,

ışığa gelmesini ummak olduğunu mu düşünüyorsunuz?

e esperar que os insetos voem até a luz

Yunusların gözleri mavi ışığa aşırı hassastır.

Os olhos do golfinho são muito sensíveis à luz azul.

Bu bitkinin çok ışığa ihtiyacı yok.

Esta planta não precisa de muita luz.

Böceklerin ışığa gelmesini ummak olduğunu düşünüyorsunuz demek?

e esperar que os insetos voem até a luz

Ama avını görmek için ışığa ihtiyacı var.

Mas precisa de luz para ver a presa.

En ufak ışığa karşı bile hassas gözleri...

Os seus olhos captam a mais pequena quantidade de luz...

Bütün bitkilerin suya ve ışığa ihtiyacı vardır.

Todas as plantas precisam de água e luz.

Düşük ışığa duyarlı kameralar Mumbai sokaklarında kol gezen...

As câmaras de filmagem com pouca luz revelam os predadores poderosos...

Gözlerindeki, ışığa duyarlı hücrelerden oluşan yatay hatla ufku tararlar.

Têm um conjunto de células recetoras que captam luz enquanto perscrutam o horizonte.

Gecenin bir yarısı. Düşük ışığa duyarlı kameralar çarpıcı bir görüntü yakalıyor.

Na calada da noite, câmaras de filmagem com pouca luz revelam uma imagem notável.

Tom ışığa karşı güzel kırmızı rengi izlemek için şarap kadehini kaldırdı.

Tom ergueu sua taça de vinho para ver à contraluz a bela cor vermelha.

Ve onu bu şeffaf şişenin içine koyabilirim. Tüm böcekler ışığa doğru uçacaktır.

e pô-la dentro desta garrafa transparente. Os insetos serão atraídos pela luz.

Karanlığın hâkim olduğu saatlerde gidiş dönüş yapmak mümkün değil. Cesaret toplayıp ışığa göğüs germeliler.

Não é possível ir e voltar durante a noite, por isso, têm de enfrentar a luz.