Translation of "Vermek" in Japanese

0.013 sec.

Examples of using "Vermek" in a sentence and their japanese translations:

- Ben kilo vermek istiyorum.
- Kilo vermek istiyorum.

- 私は体重を減らしたい。
- ちっちゃくなりたい。

Kilo vermek gerek.

減量する必要があります。

- Cevap vermek zorunda değilsin.
- Cevap vermek zorunda değilsiniz.

- 答えなくてもいいよ。
- 君が答える必要はない。

Vermek istediğim birinci mesaj

1つ目の届けたいメッセージは

Amacım zarar vermek değildi.

- 私は悪意があってしたのではない。
- 悪気は無かったんです。

Vermek almaktan daha hayırlıdır.

与えられるより与える方がいっそう恵まれている。

Kararı vermek size kalmış.

- 結論を下すのは君の義務です。
- 決定は君に任せるよ。

Ben kilo vermek istiyorum.

私は体重を減らしたい。

Depozito vermek zorunda mıyım?

前金を頂けなければなりませんか。

O izlenimi vermek istemedim.

そういう印象を与えるつもりではなかったんです。

Kimseye zarar vermek istemem.

誰も傷つけたくない。

Amacım zarar vermek değildir.

- 私には悪意はありません。
- 悪気はないんだよ。

Karar vermek sana kalmış.

決定するのは君次第だ。

Polise haber vermek zorundayız.

警察に通報するべきだよ。

Sipariş vermek ister misiniz?

ご注文なさいますか。

Garson, sipariş vermek istiyorum.

ウエーターさん、注文お願いします。

Sonucun hesabını vermek zorundasın.

あなたはその結果に責任をおわなければならない。

- Ne yapacağına karar vermek sana kalmıştır.
- Ne yapacağına karar vermek size kalmış.
- Ne yapacağına karar vermek sana kalmış.

何をするかを決めるのは、あなたに任せます。

Üçüncü inandığım şey ise, vermek;

3つ目に私が本当に信じていることは 「与えること」です

Size bir tavsiye vermek istiyorum.

1つ言わせて下さい

Üretkenliğe öncelik vermek için programlıyız.

私たちは 生産性を優先するよう プログラムされています

Vaaz vermek uygulamaktan daha kolaydır.

説教することは実行することよりやさしい。

Anneme bir bitki vermek istiyorum.

私はお母さんに植物を贈りたい。

Ateşe ateşle karşılık vermek zorundayız.

毒を持って毒を制すだ!

O soruya cevap vermek kolaydır.

その質問は答えやすい。

Ona ödünç para vermek zorundaydım.

私は彼にお金を貸さなければなりませんでした。

İstemiyorsan cevap vermek zorunda değilsin.

- 答えたくなかったら答えなくていいからね。
- 返信したくないなら、する必要はない。

Sana zarar vermek niyetinde değilim.

私は君に悪意はない。

İngilizce yanıt vermek zorunda mıyım?

英語で答えなければなりませんか。

- Cevaplamak kolaydı.
- Cevap vermek kolaydı.

答は簡単でした。

Nereye gideceğine karar vermek zor.

どこに行くか決めるのは難しい。

Bugün yanıt vermek zorunda değilsin.

返事今日じゃなくてもいいからね。

Amacım size zarar vermek değildi.

- 私はあなたに害を与えるつもりはなかった。
- 悪意はなかったんだよ。

Niyetim sana zarar vermek değildi.

君を傷つけるつもりはなかったのです。

Hemen cevap vermek zorunda değilsiniz.

すぐに答える必要はありません。

Üzgünüm, ama sipariş vermek istiyorum.

すみません、注文お願いします。

Bugün cevap vermek zorunda değilsin.

返事今日じゃなくてもいいからね。

Sipariş vermek için hazır mısınız?

- ご注文はよろしい。
- ご注文はお決まりですか?

Sipariş vermek istediğinizde bana söyleyin.

ご注文がお決まりになりましたら、お呼びください。

Bu soruya cevap vermek kolaydır.

この質問に答えるのは簡単だ。

Onun mektubuna cevap vermek zorundayım.

私は彼女の手紙に返事を出さなければならない。

Bu soruya cevap vermek zor.

この問題に答えることは難しい。

Ona destek vermek bize düşer.

彼を援護するのが義務だ。

Yüksek sesle cevap vermek zorunda değilsiniz:

声に出さなくていいですよ

Mücadelemiz, bizi bulabilmesi için işaret vermek

ヘリに合図を出すのが課題だ

Bu konuda karar vermek size kalmış.

そのことを決めるのは君の役目だ。

Telefona cevap vermek için ayağa kalktı.

彼女は電話に出るために立ち上がった。

Paranı ona ödünç vermek senin aptallığın.

彼に金を貸すとは君もばかだね。

Telefona cevap vermek istersen, evde kal.

電話に出られるように家にいなさい。

Mary her zaman fikrini vermek zorundadır.

メアリーはいつも自分の意見を言わなければいけないんだ。

Ben de aynı siparişi vermek istiyorum.

- 私も同じものを注文します。
- 同じものをお願いします。

Kazanana karar vermek için oy kullanacağız.

くじで誰が勝つか決めよう。

Gazetedeki reklamınıza yanıt vermek için geldim.

新聞広告を見て来ました。

O mektuba cevap vermek gerekli değil.

その手紙に返事を出す必要はないよ。

- Size kalmış.
- Karar vermek size kalmış.

それは君の決めることだ。

Kitabı Cumartesiden önce geri vermek zorundayım.

土曜日までに本を返さなければなりません。

Tom, Mary'nin sorusuna cevap vermek istemedi.

トムはメアリーの質問に答えたくなかった。

Ben tartışmaya bir son vermek istiyorum.

私は喧嘩を終わらせたい。

Şimdi karar vermek zorunda olduğunuz zaman.

今こそ決心すべき時だ。

Olup olmadığına karar vermek size kalmış.

行くべきかどうか決めるのはあなた次第だ。

Ne yapacağına karar vermek size kalmış.

- 何をするかを決めるのは君自身だ。
- 何をするかを決めるのは君の責任だ。
- 何をするかを決めるのはあなたの責任である。
- 何をするかを決めるのは、あなた次第だ。
- する事を決めるのはあなたの質問です。
- 何をするかを決めるのは、あなたに任せます。

Çocuğun yaşı nedeniyle izin vermek zorundasın.

あの子の年を考えてやらなければいけないよ。

Sana küçük bir öğüt vermek istiyordum.

- あなたに一言忠告したい。
- 一言アドバイスしたいんだけど。

Tom oy vermek için yeterince yaşlıdır.

トムさんは選挙権を得ました。

Sana vermek istediğim bir şey var.

渡したかったものがあるんだよ。

İki nedenle buradayım, iki mesaj vermek istiyorum.

さて 私がここにいる理由は2つあります 2つのメッセージを届けたいのです

Helikoptere işaret vermek için iki seçeneğimiz var.

ヘリへの合図の選択肢は2つ

Akıllıca kararlar vermek ve kararlı olmak gerekir.

賢い選択と 決断力が要る

Veya kiminle yaşlanacağına karar vermek gibi önemli

残りの人生を共に歩む相手を決めるという 重大な問題まで

Fakat aynı zamanda, destek ve güç vermek

同時に誇らしく語ったことが

Koko'ya yeni bir evcil hayvan vermek istediler.

その人たちはココに新しいペットをあげようとしました。

Ödünç vermek ya da ödünç almak istemiyorum.

金を借りるのも貸すのも嫌だ。

Bazı insanlar kilo vermek için öğün atlarlar.

やせるために食事を抜く人がいる。

İlk olarak isim üzerinde karar vermek zorundayız.

まず第一に名前を決めなくちゃ。

Boksör, unvan maçı için kilo vermek zorundaydı.

ボクサーはタイトルマッチに備えて減量しなければならなかった。

Çoğu zaman onların istediklerini vermek zorunda kaldık.

たいていの場合私たちは彼らの要求に屈せざるを得なかった。

O, şişman olduğu için kilo vermek istiyor.

彼女は肥満なので体重を減らしたいと思っている。

Ben belgeyi ona vermek istemiştim ama unuttum.

彼に書類を手渡すつもりであったが、忘れてしまった。

Kilo vermek istiyorsan yemek arası aparatifleri azaltmalısın.

体重を減らしたいのなら、間食は減らすべきだよ。

O, oy vermek için yeterince yaşlı değil.

彼は選挙権がある年齢に達していません。

Oraya gidip gitmeyeceğimize karar vermek sana kalmış.

私たちがそこへ行くかどうかを決めるのは君の責任だ。

Oraya gidip gitmeyeceğimize karar vermek sana bağlı.

私たちがそこへ行くかどうかを決めるのは君の責任だ。

Telefona cevap vermek için işine ara verdi.

彼は仕事を中断して電話に出た。

Öğrencilerden herhangi birine kitaplarımı ödünç vermek istemiyorum.

私は学生の誰にも本は貸さない。

Bu odayı bir öğrenciye kiraya vermek istiyorum.

この部屋を学生に賃貸したいです。

En azından yapabileceğin şey bana cevap vermek.

返事ぐらいしろよ。

Onların geçmesine izin vermek için kenarda durdum.

私はわきによって彼らを通した。

Gitmek isteyip istemediğinize karar vermek size kalmış.

- 行くべきかどうかを決めるのは君次第だ。
- 行くべきかどうかを決めるのはあなたの責任だ。

Evlilikte vermek ve almak eşit olması gerekir.

結婚生活は公平なギブ・アンド・テイクであるべきだ。

Tam anlamıyla bir mesleğe karar vermek yerine,

そこで仕事を選ぶ代わりに

Cevap vermek istemiyorsan, cevap vermesen de olur.

答えたくなかったら答えなくていいからね。

- Ona doğum günü için bir hediye vermek istiyorum.
- Doğum günü için ona bir hediye vermek istiyorum.

- 彼の誕生日に贈り物をあげたいんです。
- 彼の誕生日にプレゼントをあげたいんです。
- 彼の誕生日にプレゼントを贈りたいんです。

Benimle iletişimde olmak için tam ücreti vermek zorundaydılar.

私と意思疎通をするための授業料を 全額自費負担しなければなりませんでした

Pahalı olan kursun tam ücretini vermek zorundaydılar ve

すべて自費で賄わなければならず 非常に高価な金額です

Mantıklı karar vermek için gerekli öz denetimden mahrumdular,

理にかなった意思決定のための 自制心を失い

Mademki yetişkinsin, ne yapacağına karar vermek sana kalmış.

もう大人なのだから、やるべきことは自分の責任で決めなさい。

Ona en küçük bir rahatsızlık bile vermek istemiyorum.

ほんの些細な不都合にも、彼女をさらしたくないんだ。

Televizyon bilgi vermek için çok önemli bir araçtır.

テレビは情報を与えるための非常に重要な手段である。