Translation of "Kalmış" in Spanish

0.004 sec.

Examples of using "Kalmış" in a sentence and their spanish translations:

Bu size kalmış.

Depende de ti.

Şimdi size kalmış!

Ahora depende de ti.

Şimdi bana kalmış.

- Ahora depende de mí.
- Ahora me corresponde a mí.

Onu yapmak sana kalmış.

Depende de ti hacerlo.

Görevi bitirmek size kalmış.

Depende de ti terminar el trabajo.

Kararı vermek size kalmış.

Depende de ti tomar la decisión.

Tom geçmişte saplanıp kalmış.

- Tom está atascado en el pasado.
- Tom está detenido en el pasado.

Karar vermek sana kalmış.

La decisión depende de ti.

Mutluluğumuz koşulların keyfine kalmış olacaktır.

Nuestra felicidad siempre dependerá de las circunstancias.

Ya telefon yan odada kalmış

o el teléfono está en la habitación contigua

Şişede kalmış biraz şarap var.

Queda un poco de vino en la botella.

Bir seçim yapmak sana kalmış.

Depende de ti tomar una decisión.

- Seçim size kalmış.
- Sen bilirsin.

La elección es tuya.

Kol saatim geri kalmış olmalı.

Mi reloj debe de estar atrasado.

Saate göre sadece 3 dk kalmış,

Según el reloj, aún tengo 3 minutos,

Ahı gitmiş vahı kalmış vasıfsız öğretmenler

maestros no calificados que han salido mal

Yahu insanlar göçük altında kalmış olabilir

las personas pueden estar bajo la abolladura

Şişenin dibinde kalmış biraz su vardı.

Quedaba un poco de agua al fondo de la botella.

Dün toplantıya geç kalmış gibi görünüyor.

Parece que él llegó atrasado a la reunión de ayer.

O, fikrini ifade etmede geri kalmış.

Ella se abstiene de expresar su opinión.

Üzücü haberi ona söylemek bana kalmış.

Me corresponde a mí contarle la triste noticia.

Bardağın dibinde kalmış biraz şarap var.

Queda un poco de vino en el fondo del vaso.

Oraya gidip gitmeyeceğimize karar vermek sana kalmış.

Depende de ti decidir si vamos allí o no.

Kurbanların bilinmeyen sayısı moloz altında kalmış olabilir.

Un número desconocido de víctimas puede estar atrapado entre los escombros.

Çok zayıf, bir deri bir kemik kalmış.

Ella es tan flaca que solo tiene piel y huesos.

Mademki yetişkinsin, ne yapacağına karar vermek sana kalmış.

Ahora que eres mayor, decidir qué hacer depende de ti.

Sana geç kalmış mutlu bir doğum günü diliyorum.

Te deseo un retrasado feliz cumpleaños.

- Ne yapacağına karar vermek sana kalmıştır.
- Ne yapacağına karar vermek size kalmış.
- Ne yapacağına karar vermek sana kalmış.

Recae en ti decidir qué hacer.

En kötü ihtimalle sadece otuz dakika geç kalmış olacaksın.

Sólo te retrasarás en treinta minutos en el peor de los casos.

Tom ve Mary yetim kalmış yavru bir kediyi kurtardı.

Tom y María salvaron a un gatito huérfano.

- Akşam yemeğini nerede yediğimiz benim için dert değil. O tamamen sana kalmış.
- Yemeği nerede yediğimiz umurumda değil. Bu tamamen sana kalmış.

Me da igual dónde cenemos, la decisión es tuya.

- Gidip gitmemek sana kalmış.
- Gitmek ya da kalmak senin kararın.

Es tu decisión irte o quedarte.

Eğer küçük harflerle yazamıyorsan, ''Caps Lock'' tuşu açık kalmış demektir.

Si no puedes escribir con letras minúsculas, es porque tu tecla Caps Lock está activada.

Gizli kalmış ne varsa ortaya çıkar ve bu duyguları hissetmenizi ister.

lo que sea que estuvo oculto emerge y exige que lo sientas.

- Onunla ne yapacağınız size kalmış.
- Onunla ne yapacağınıza siz karar verin.

Lo que hagas con ello, depende de ti.

- Onlarla ne yapacağınız size kalmış.
- Onlarla ne yapacağınıza siz karar verin.

Lo que quieras hacer con ellos es asunto tuyo.

Bu kuşağın ve diğer kuşakların ömründe kaç yıl daha kalmış olursa olsun.

más allá de... los años de vida que puedan quedarle a esta, y aun a la otra generación.

Yani tamamen arada kalmış ne olduğu belli olamayan bir durum var ortada

Entonces, hay una situación en la que no se puede saber lo que está completamente en el medio.

Size yardım etmek için elimden gelenin en iyisini yaptım. Gerisi size kalmış.

He hecho todo lo que he podido por ayudarte. El resto depende de ti.

Karın iki metre altında kalmış bir leşin kokusunu alacak kadar. Volverinlere çok nadir rastlanır.

lo bastante sensible para olfatear un cadáver a dos metros bajo la nieve. Es raro ver a un glotón.

Bir adamın 11 tane koyunu varsa ve onların 9'u öldüyse geriye kaç tane koyunu kalmış olur?

Si un hombre tuviera 11 ovejas y todas menos 9 murieran, ¿cuántas ovejas le quedarían?