Translation of "Teşvik" in Japanese

0.015 sec.

Examples of using "Teşvik" in a sentence and their japanese translations:

Onu teşvik edeceğim.

僕が彼を励ましに行こう。

Ve şefkat teşvik etmek.''

思いやりの心を育むことよ」

Başarısı onu teşvik etti.

彼は自分が成功したので勇気がでた。

Demokrasi özgürlüğü teşvik eder.

民主主義は自由を積極的に認める。

Kimse onu teşvik etmedi.

だれも彼女を元気づける者はいなかった。

- Tom her zaman beni teşvik etti.
- Tom hep beni teşvik etti.

トムはいつも私を応援してくれた。

Hiç kimse onu teşvik etmedi.

だれも彼女を元気づける者はいなかった。

Profesör çalışmalarımda beni teşvik etti.

教授は私の研究を励ましてくれた。

Öğretmenim, çalışmalarımda beni teşvik etti.

その調子で勉強を続けなさいと先生が励ましてくれた。

Öğrenme zorlanılmamalıdır. Öğrenme teşvik edilmelidir.

学問は強いられるべきではない。学問は奨励されるべきだ。

Gelişimi teşvik etmesi için kurduğumuz sistemin

進歩を促すために 作られた制度が

Matematiğe olan merak teşvik edici olacak

数学の不思議が刺激となり

En iyi teşvik nedir biliyor musunuz?

でも最良の動機付けをご存知ですか

Hükümet yerli ürünlerin kullanımını teşvik ediyor.

政府は国産品の愛用を奨励している。

Öğretmen, öğrencilerini iyi yapmaya teşvik etti.

教師は生徒に善行をするように説き勧めた。

Konuşmacı insanları isyana teşvik etmeye çalıştı.

演説者は民衆をそそのかして反乱を起こさせようとした。

Tekrar denemesi için onu teşvik etmelisin.

もう一度やってみるようにと彼を励ましなさい。

Hiçbir şey onu kandırmama teşvik etmedi.

どんなことがあっても彼を騙そうという気持ちにならないでしょう。

Paranın görünüşü onu çalmaya teşvik etti.

その金を見ると彼はふっと盗みたくなった。

Babam piyano çalışmam için teşvik etti.

父は私にピアノを習うように勧めた。

İnsanlar futbol oynamaya bile teşvik edildi.

人々はフットボールをするように奨励さえされたのです。

Övgü öğrencileri çok çalışmaya teşvik eder.

ほめることが学習者にやる気を起こさせる。

Bizi hayal gücümüzü kullanmaya teşvik ettiler.

私たちは想像力を使うように奨励されています。

O ders beni gerçekten teşvik etti.

私はその講義には本当に刺激を受けた。

Ve o soruyu ona sormasını teşvik ettim.

生徒に促したのです

Reklamlar bizi lüks satın almaya teşvik ediyor.

宣伝広告に駆り立てられて私たちは高価な商品を買ってしまう。

Bir roman yazması için onu teşvik etti.

彼女は彼に小説を書くように励ました。

Onun merakı onu sorular sormaya teşvik etti.

彼は好奇心に駆られて質問した。

Yetenek çalışanları teşvik etmede düşünülen tek faktördür.

能力ということが社員を昇進させる際考慮される唯一の要素である。

Oğlunu daha ciddi çalışması için teşvik etti.

彼は息子にもっと勉強するようにと励ました。

Eğer partide bulunsaydım, onları teşvik etmiş olacaktım.

彼がそのパーティーに出席したら、彼らは励まされたろうに。

Doktor hastayı sigarayı bırakması için teşvik etti.

医者はその患者に禁煙するよう促した。

Ama Howard beni, kendimi belirsizliğe açmaya teşvik etti,

ハワードは 新しい恋愛や失恋の 可能性がある未知の世界に

Ortaya çıkmaması için yatırım yapmaya teşvik etmiş olmuyoruz

そもそも惨事自体が起こらないよう 資金を投入することを促す訳でも

Bazen çıkışıyoruz bazen de onları teşvik etmeyi kesiyoruz.

そして叱ったり 1つや2つ報奨を 保留したりするかもしれません

Öğretmen beni yurt dışında eğitim için teşvik etti.

先生は私に留学してみなさいと進めた。

Öğretmenim emellerimi yerine getirmek için beni teşvik etti.

先生は私が夢を実現するのを励ましてくれた。

Büyük bir şey yapmak için oğlunu teşvik etti.

何か大きなことをしろと彼は息子を激励した。

Öğretmenin söylediği Mary'yi daha çok çalışmaya teşvik etti.

先生の話に励まされてメアリーはさらに勉強した。

Onu, bunu bir kez daha yapmaya teşvik et.

もう一度やってみるようにと彼を励ましなさい。

O, daha çok çalışması için oğlunu teşvik etti.

彼は息子にもっと勉強するようにと励ました。

Birçok kişi tutkularımı gerçekleştirmem için beni teşvik etti.

たくさんの人々が私に野望を実現させるように励ましてくれた。

Başkan çalışanları kendi inisiyatifiyle hareket etmeye teşvik etti.

社長が社員の主体的な取り組みを促した。

George Ellie'yi daha çok çalışması için teşvik etti.

ジョージはエリーにもう一度懸命に勉強するよう励ました。

Emirleri görmezden gelmeye teşvik etti. Kararları, Altıncı Kolordu Elchingen'de

ました。 彼らの決定は、第6軍団がエルヒンゲンで見事な行動を勝ち取り、

Eğitim için daha fazla para ekonomik büyümeyi teşvik edecek.

教育にもっとお金をかければ経済成長に拍車がかかるだろう。

Onun başarısı benim de aynı şeyi yapmamı teşvik etti.

彼女の成功で私も同じ事をやってみようという気になった。

O parti her zaman orta sınıfı kötülüğe teşvik ediyor.

あの党はいつも中流階級に迎合しています。

Senin teşvik sözlerinin benim için çok şey ifade ediyordu.

あなたの激励の言葉に励まされました。

Japonya dünya barışını teşvik etmede önemli bir rol oynar.

日本は世界平和を促進するのに重要な役割を演じているでしょう。

Fabrikalar kömürden temiz bir yakıta geçmek için teşvik edilmiştir.

工場は石炭から、より清潔な燃料への転換を強く要求されている。

Tatmin edici bir ödemeyle onları çaba sarf etmeye teşvik ediyoruz.

学生達には十分な支払いで です

Hastanelerin daha az yatakla çalışması için herhangi bir teşvik yok.

病院にはベッド数を削減して経営する インセンティブは全くありません

Teşvik devreye sokmadığınız takdirde onlar için sadece 75 sent değerindedir.

誠実な振舞いを促す インセンティブがなかったとしてもこうです

Tüm arkadaşlarım beni elimden gelenin en iyisini yapmaya teşvik etti.

友達がみんな、がんばれと勇気づけてくれた。

Tom Mary'yi bir hibrid otomobil satın alması için teşvik etti.

トムはメアリーにハイブリッドカーを買うように勧めた。

Kanun aynı zamanda "yabani hayvanların evcilleştirilmesini ve çoğaltılmasını" da teşvik ediyordu.

同法は”野生生物の 家畜化と養殖を推奨”した

Baldızı Aimée Leclerc ile evlenmeye teşvik ederek Davout'u Birinci Konsolos'un geniş ailesine kattı.

エイメ・レクレールと結婚することを奨励し、ダバウトを 第一領事の拡大家族の中に連れてきました。

Bu yüzden bilim adamları ve doktorlar bizi her yıl grip aşısı olmaya teşvik ediyor.

予防接種が勧められているのはそのためです。

Tatoeba Korpus'taki hataların sayısını azaltmanın bir yolu, insanları sadece kendi anadillerine çeviriler yapmaya teşvik etmek olabilir.

タトエバ・コーパスの間違いを減らす一つの方法は、母国語へのみ翻訳するよう促すことだろう。