Translation of "Olmadığını" in Japanese

0.014 sec.

Examples of using "Olmadığını" in a sentence and their japanese translations:

- Onun doğru olmadığını biliyoruz.
- Bunun doğru olmadığını biliyoruz.

- 私たちはそれが本当じゃないとわかってる。
- 私たちはそれが真実じゃないと知っている。

- Vaktim olup olmadığını bilmiyorum.
- Zamanım olup olmadığını bilmiyorum.

時間があるか分かりません。

Bunun hediye olmadığını söyledim.

贈り物ではありません

Trenin altında ray olmadığını,

汽車の下に線路がなく

Hiçbir fark olmadığını gösteriyor.

同等としています

Suçlu olmadığını beyan etti

彼女は自分は無実だと断言した。

Onlar ümit olmadığını düşündüler.

彼らは望みがないと判断した。

Söz konusu olmadığını söyledi.

彼は全く不可能だと言った。

Parası olmadığını bana açıkladı.

彼は私に、お金が全くないことを証明した。

Tutumu kibar olmadığını gösteriyor.

彼の態度は決して丁重ではない。

Onun okulda olmadığını duyuyorum.

彼女はずっと学校を休んでいるそうだ。

Zamanım olup olmadığını bilmiyorum.

時間があるか分かりません。

Ben öyle olmadığını umuyorum.

そうでないことを望む。

Vaktim olup olmadığını bilmiyorum.

時間があるか分かりません。

Onun doğru olmadığını biliyorsun.

あれが嘘だって知ってるんでしょ。

Tom'un meşgul olmadığını söyledin.

トムが忙しくないと言ったんじゃない?

Zaman olup olmadığını bilmiyorum.

時間があるか分かりません。

Zamanımın olup olmadığını bilmiyorum.

時間があるかどうか、私はわからない。

Bunun doğru olmadığını biliyorsun.

あれが嘘だって知ってるんでしょ。

Bunun mümkün olmadığını söylemiyorum.

私はそれが不可能だとは言っていない。

Bunun doğru olmadığını biliyoruz.

- 私たちはそれが本当じゃないとわかってる。
- 私たちはそれが真実じゃないと知っている。

Tom aptal olmadığını söyledi.

トムが、俺バカじゃないしって言ってたよ。

Başarıyla ilgili olmadığını anlamamız gerekir.

機会の格差を示すものだと 理解しなければならないでしょう

Erkek arkadaşım olup olmadığını sordu.

突然 彼氏はいるかと 祖母に聞かれました

Bunun bir komedi olmadığını savunuyor.

『ナネット』は コメディではないと言いました

Yoksulluğun önemli olmadığını ileri sürebilirsiniz.

良い親が子育てをすれば 問題ないと言えるかもしれませんが

Başka seçenek olmadığını kabul ettik.

ほかに選ぶ道がないということで意見が一致した。

Onun iyi olup olmadığını bilmiyorum.

それが良いものかどうか私は知りません。

Onun doğru olup olmadığını soralım.

それが本当かどうか聞いてみよう。

Hikayenin doğru olup olmadığını bilmiyorum.

その話が本当かどうか知りません。

Yazmak için zamanınız olmadığını anlıyorum.

返事を書く暇もなかったのだろうとお察しいたします。

O hiçbir tecrübesi olmadığını düşünüyor.

彼は経験がないわりによくやる。

Tom onun adil olmadığını düşündü.

トムはそれは不公平だと思った。

Eskisi gibi genç olmadığını unutma.

- あなたは昔のように若くはないということを良く覚えておきなさい。
- もう昔のように若くないって、覚えておくことね。

Hepimiz kimsenin mükemmel olmadığını biliyoruz.

- 私達はみんなだれ一人として完璧な人間はいないことは分かっている。
- 完璧な人などいないというのは誰もが分かっていることだ。

Onun söylediğinin doğru olmadığını öğrendik.

彼の話は作りごとだったとわかった。

Tom hiçbir seçeneği olmadığını biliyor.

トムは自分に選択肢がないとわかっている。

Tom fazla seçeneği olmadığını biliyor.

トムは、自分に他の選択肢があまりないということを知っている。

Yeterli param olup olmadığını bilmiyorum.

十分にお金があるかわかりません。

Bunun doğru olup olmadığını bilmiyorum.

私にはそれが真実か否かが分からない。

Neyin doğru olmadığını asla söylemem.

私は決してうそは申しません。

Çevirimin mükemmel olmadığını itiraf ediyorum.

告白します、私の通訳は完璧でもなんでもないことを。

Ben makinenin faydası olmadığını anladım.

私はその機械が役に立たないのに気づいた。

Cevabımın doğru olup olmadığını gör.

- 私の答があっているか調べておいて。
- 私の答えが合ってるか、見といてよ。

Mizah duygumun olmadığını mı söylüyorsun?

私にはユーモアのセンスがないって言うの?

Onun doğru olup olmadığını bilmiyorum.

- 私はそれが本当であるかどうか分らない。
- 私はそれが本当であるかどうか分からない。
- それが本当かどうかは分からないんだ。
- 私はそれが真実であるかどうか分らない。

Yeterli zamanım olup olmadığını bilmiyorum.

時間があるかどうか、私はわからない。

Kolomb dünyanın düz olmadığını ispatladı.

コロンブスは世界が平らでないことを証明した。

Bu koltuğun meşgul olmadığını umuyorum.

この席はふさがっていないといいが。

- Umurunda olmadığını biliyorum.
- Umursamadığını biliyorum.

お前にとってはどうでもいいこと。

Owen'la aranızın iyi olmadığını duydum.

オウエンといがみ合っているんですって?

Onun meşgul olup olmadığını sordum.

- あなたは忙しいのですかと私は彼に聞きました。
- 彼に忙しいかどうか聞いたんだ。

Önceki kadar genç olmadığını unutma.

あなたは昔のように若くはないということを良く覚えておきなさい。

O, gitmene gerek olmadığını söyledi.

あなたは行く必要はないと彼は言った。

Onun niçin okulda olmadığını açıklayamam.

なぜ彼女が学校を休んだのか説明ができません。

Evde olup olmadığını ona sorun.

彼女が家にいるかいないか彼に尋ねて下さい。

Tom'un ehliyeti olmadığını biliyor muydun?

トムが免許持ってないって知ってた?

Tom, Mary'nin samimi olmadığını hissetti.

メアリさんは素直じゃないとトムさんが思いました。

Yeterli paramız olup olmadığını bilmiyorum.

十分にお金があるかわかりません。

- Şemsiyenin yanında olmadığını fark ettiğinde neredeydin?
- Şemsiyenizin yanınızda olmadığını fark ettiğinizde neredeydiniz?

どこで傘がないのに気づきましたか。

Bunun ekonomik bir gerçeklik olmadığını gördüm.

若者はみんな大学へ行きたくても 経済的に無理でした

Ve ne yaptığımızın önemli olmadığını söylüyor

何をしても 意味がないという人もいますが

Ve yeterince sağlam olup olmadığını bilmiyorum.

十分に丈夫なのか分からない

Bu problemin şairlere özgü olmadığını biliyorum.

これが詩人固有の 問題じゃないのはわかるけど

Olmadığını anlayana kadar saldırgandan uzaklaşmaya çalışır.

戦いが避けられなくなる瞬間まで ずっとです

Bu anlatmanın kolay olmadığını bir şey.

言葉ではうまく表現できませんが

Ve kurtulmak için 500 dolarınız olmadığını.

500ドルの保釈金が払えません

Ancak, çoğumuz bunun doğru olmadığını biliyoruz.

しかしながら これは 事実ではないと分かっています

Onun niçin henüz burada olmadığını anlayamıyorum.

なぜまだ彼がきていないのか私にはわからない。

Kendisinde müzik kulağı olmadığını fark etmiyor.

あいつ、自分が音痴だってこと知らないんだよ。

Annem ayaklarımın temiz olmadığını fark etti.

母は私の足が汚れていることに目をとめた。

Onun evli olup olmadığını merak ediyorum.

- 彼女は結婚しているのだろうか。
- 彼女は結婚したのかしら。
- 彼女って結婚してるのかなぁ。

Ben paranın her şey olmadığını biliyorum.

私はお金が全てではない事を知っている。

Onun iyi olmadığını gerçekten düşünüyor musun?

本当に悪いと思ってるの?

Onun evde olup olmadığını merak ediyorum.

- 彼は在宅だろうか。
- 彼は在宅かしら。
- 彼は家にいるのだろうか。
- あいつ、家にいるかな。

Bunun aşk olup olmadığını merak ediyorum.

- 恋かな?
- これって、恋なのかしら。

Onun bir doktor olup olmadığını bilmiyorum.

私は彼が医者であるかどうかわからない。

O, ona Jane olup olmadığını sordu.

彼は彼女にあなたはジェーンかと尋ねた。

Onun iş için uygun olmadığını düşünüyorlar.

彼らは彼をその仕事に不適当と考えている。

Onun neden okulda olmadığını biliyor musun?

彼が学校にいなかった理由を知っていますか。

Yarın işin olup olmadığını merak ediyordum.

明日、時間があるかなって思ってたんだけど・・・。

Onun adının Tom olmadığını nasıl biliyordun?

彼の名前がトムではないことをなぜ知っていたのですか。

Herkesin önünde konuşmaya alışkın olmadığını söyledi.

彼は人前で話すことになれていないと言った。

Bana kitap okuyacak zamanı olmadığını söyledi.

彼は私に読書する時間がないと言いました。

Babam paranın her şey olmadığını söylerdi.

私の父は昔よく金がすべてではないと言っていた。

Onun burada güvende olmadığını mı söylüyorsun?

ここは安全じゃないと言ってるわけ?

Onun Tom olup olmadığını merak ediyorum.

あれはトムかな?

Onun doğru olup olmadığını merak ediyorum.

そうなのかな?

Grace'in evde olup olmadığını biliyor musunuz?

グレースが家にいるかどうか知っていますか。

Fransızlar hiçbir şeyin imkansız olmadığını düşünürler.

フランス人はなにかが不可能だとは考えない。

Anneme kahvaltının hazır olup olmadığını sordum.

- 私は母に朝食の準備ができているかたずねた。
- 母に朝食の用意ができているか聞いた。

Ben Tom'a hiçbir şey olmadığını umuyorum.

トムに何も起こらないことを望みます。

Şemsiyenizin olmadığını ne zaman fark ettiniz?

どこで傘がないのに気づきましたか。

"Test nasıldı?" "Çok zor olmadığını düşündüm."

「テストどうだった?」「思ってたほど難しくなかった」

Tom aniden yalnız olmadığını fark etti.

トムはふと、一人じゃないことに気付いた。