Translation of "Gösteriyor" in Japanese

0.010 sec.

Examples of using "Gösteriyor" in a sentence and their japanese translations:

- Saatin kaçı gösteriyor?
- Saatiniz kaçı gösteriyor?

- 君の時計では何時ですか。
- あなたの時計は何時ですか。
- あなたの時計では何時ですか。
- あなたの時計では今何時ですか?

O ilerleme gösteriyor.

彼女は進歩している。

Hiçbir fark olmadığını gösteriyor.

同等としています

Termometre 10 C'yi gösteriyor.

温度計は10度を指している。

Nara annesine saygı gösteriyor.

ノラは彼女の母を尊敬しています。

Bina yaşlanma belirtileri gösteriyor.

その建物は老朽のきざしをみせている。

Tutumu kibar olmadığını gösteriyor.

彼の態度は決して丁重ではない。

Bize İslamda Fatima'nın elini gösteriyor.

イスラム教では 「ファティマの手」として

Adil bir fırsat sağladığını gösteriyor.

そのお返しに 周りの人も公平な態度を 取るようになるのです

Bu bize ne gösteriyor peki?

どういうことでしょう?

Aile üyelerine yemeğin yerini gösteriyor.

‎家族に餌の場所を ‎教えているのだ

Yaklaşık iki katı artış gösteriyor,

その半分ほどしか増えていません

Hesaplamalarımız roketin rotasından saptığını gösteriyor.

我々の計算によるとロケットは起動を外れている。

Termal görüntüleme avının taze olduğunu gösteriyor.

‎狩りに成功したようだ

...ısıyı yayarak fili serin tuttuğunu gösteriyor.

‎熱を放出して暑さをしのぐ

Portre, güzel bir kadın profilini gösteriyor.

その肖像画は美人の横顔を描いている。

Tom Mary'ye evinin bazı resimlerini gösteriyor.

トムはメアリーに自分の家の写真をいくつか見せた。

O ailesi için sevgisinin derinliğini gösteriyor.

それは家族に対する彼の愛の深さを示している。

Tom'un bütün yüzü ne düşündüğünü gösteriyor.

トムは、思ってることが全部顔に出てしまう。

Tüm kanıtlar onun suçlu olduğunu gösteriyor.

すべての証拠は彼の有罪を示している。

Bu tablo ozon tabakasının işlevini gösteriyor.

この図はオゾン層の機能を説明している。

Bu gerçek onun dürüst olduğunu gösteriyor.

この事実から彼が正直な人だとわかる。

Bu, onun, arkadaşlarına olan bağlılığını gösteriyor.

このことは友人に対する彼の誠実さを示すものだ。

Kol saatin zamanı doğru gösteriyor mu?

あなたの時計、時間は狂いませんか。

Senin fikrin onunkinden nasıl farklılık gösteriyor?

あなたの意見は彼とはどうちがうのですか。

- Tony performans gösteriyor.
- Tony sahneye çıkıyor.

トニーは演じている。

Araştırmam bunun felçten iyileşmeye de uygulanabileceğini gösteriyor.

私の研究で これが脳卒中の回復にも 当てはまることが わかってきています

Ve bir şeyleri gerçekten doğru yaptıklarını gösteriyor.

ナマケモノが何かすごく上手く やっていることを示しています

Araştırma açıkça gösteriyor ki birini hapiste tutmak

調査から明らかなのは 刑務所に収監された人は

Anne, o saç sitili seni yaşlı gösteriyor.

お母さん、その髪型老けて見えるよ。

Bu sadece senin bir robot olmadığını gösteriyor.

君がロボットではないってことは分かる。

Hızölçer şu anda saatte 100 mili gösteriyor.

スピードメーターは現在毎時百マイルを示している。

John benden nefret ediyor ve o gösteriyor.

ジョンが私のことを嫌いなのははっきり見える。

Bu Costa Rica'daki Poás Yanardağı kraterinin içini gösteriyor.

これはコスタリカにある ポアス火山の内側を撮したものです

Ve açık yeşiller özel kliniklerde uygulanan işlemleri gösteriyor.

私設の医療機関を 明るい緑で示しています

Bize ilk anlarından sonra evrene ne olduğunu gösteriyor.

宇宙が誕生して間もない頃に 何が起こったかを示しています

Tom o kadar zeki ki sınıfta kendini gösteriyor.

トムはとても頭がいいので授業で目立つ。

Bu mektuplar onun dürüst bir kadın olduğunu gösteriyor.

それらの手紙を見るだけで、彼女が誠実な女性だとわかる。

Onun saç sitili onu yaşından daha genç gösteriyor.

彼女は髪型で実際の年齢よりも若く見える。

Onun gri saçı onun görünüşünü daha büyük gösteriyor.

白髪のおかげで彼女は年よりふけて見える。

Çinli otomotiv ithalat pazarı hafif büyüme sinyalleri gösteriyor.

中国輸入自動車市場に、緩やかな成長の兆しが現れている。

Onların yaptığı araştırmalar, Amerikalıların Japonya ile ilgilenmediğini gösteriyor.

彼らが行った調査によると、アメリカ人は日本に興味を持っていないことがわかる。

Çünkü onlar gerçek anlamda toplumumuzu nasıl geliştireceğimizi bize gösteriyor

子ども達は 社会をどう改善するべきか 示してくれるのです

O hâlde, onun genç olduğunu ama anlamaya başladığını gösteriyor.

つまり彼女は幼いながら 理解し始めていたと分かりました

O her iki ayda bir ailesine yazmaya özen gösteriyor.

彼は二ヶ月に一度、必ず両親に手紙を書くことにしている。

Herkes verimlilik için çaba gösteriyor fakat birkaçı ulaşıyor görünüyor.

誰もが能率を上げるよう努力するが、ほとんどの人がそうできないようだ。

Geçen gün bir saat aldım. O, zamanı doğru gösteriyor.

- 先日時計を買ったがそれは時間が正確だ。
- 先日腕時計を買った。時間が正確だ。

Evet, bakın. Takip cihazı, Dana'nın... ...hâlâ o tarafta olduğunu gösteriyor.

発信器によるとデーナは まだこの下にいる

Termal kameralar algıladıkları şeyi bize gösteriyor. Yavrunun yüzgecindeki sıcak kan.

‎赤外線カメラを通すと ‎明らかだ ‎狙いはヒレの温かい血液

Ve normal madde ile çarpıştığında fazla bir şey olmadığını gösteriyor.

通常の物質に遭遇しても 特に何も 起こらないことが分かるからです

Televizyon şiddet gösteriyor, her şeyden önce daha genç insanları etkiler.

テレビは暴力行為を見せて、それがとりわけ年少の者たちに影響を及ぼす。

Düşük ışıkta çekim yapabilen bir kamera bu donuk dünyayı bize gösteriyor.

‎高感度カメラが ‎氷の世界を映し出した

Doğrudan havadan oksijen çekebilmek için kendini dışarı atıyor. Nihayet. Güneş yüzünü gösteriyor.

‎ついには水から出て ‎空気から酸素を取り込む ‎やっと太陽が顔を出した

- Babam 48 yaşında ama yaşına göre genç gösteriyor.
- Babam 48 yaşında ama yaşına göre genç görünüyor.

父は48歳だが、年の割には若く見える。