Translation of "Fark" in Japanese

0.013 sec.

Examples of using "Fark" in a sentence and their japanese translations:

Fark etmeyecek.

そんなことやったって無駄だ。

Fark ettim.

私は気づいた。

Fark nedir?

- どう違うのだ。
- 何が違うの?
- 違いは何なの?

Üzgünüm, fark etmedim.

ごめん、ぼーっとしてた。

Tom fark etti.

- トムは気が付いた。
- トムは気づいた。

Fark etmiş olabileceğiniz gibi,

既にお気づきのように

Kokuyu hemen fark ettim.

まず 臭いに気付きました

Hiçbir fark olmadığını gösteriyor.

同等としています

Kapibaralar onu fark etti.

‎カピバラに気づかれた

Gerçek olmayabileceğini fark ettim.

現実というのは 現実でないのかも と

Köpek balığını... ...fark ettim.

‎近くには‎・・・ ‎サメが

Gidip gitmemen fark yaratmaz.

- 君が行こうと行くまいがそんなことは、たいしたことではない。
- 君が行くかどうかは重要ではない。

Bir büyük fark var.

それは1つの大きな違いがあるからだ。

Benim için fark etmez.

それは、私にとって、どっちでも同じ事だ。

Ben bunu fark etmedim.

それには気付かなかった。

Kendi hatasını fark etmedi.

彼は自分の誤りに気づいていない。

Hatalarını henüz fark etmedi.

彼はまだ自分の過ちをわかっていない。

Kimse onu fark etmedi.

誰も彼に気づかなかった。

Herhangi bir fark görmüyorum.

違いがわからない。

Tom'un gittiğini fark etmedim.

トムが行ってしまったのに気付かなかった。

Bunu fark ettin mi?

気づいてた?

Sorunların büyüklüğünü fark etmemiştim.

私はその問題の重要さがわかっていなかった。

Sonunda, hatalarını fark etti.

ついに彼は自分の誤りに気付いた。

Dakika farklarını fark etmediler.

彼等は細かい差異に気がつかなかった。

Anahtarlarımı unuttuğumu fark ettim.

私はかぎを忘れたことに気づいた。

Bir fark var mıdır?

差額はありますか。

En büyük fark nedir?

一番の違いは何ですか?

Onu hiç fark etmedim.

全然、気がつかなったよ。

Tam olarak fark nedir?

違いはいったい何ですか?

Dünyada nasıl fark yaratabiliriz?

世界を変えるためには、どうしたらいいですか。

Benim varlığımı fark etti.

- 彼は私がいることに気づいた。
- 彼は私のいるのに気がついた。

Tom'un gülümsediğini fark ettim.

トムが笑顔になっていたことに気がついた。

Ya da düşünmeyin, fark etmez.

だから考えなくても結構です

Tek fark şu ki, nöronlarda

ただし 神経細胞では

Gördüğünüz gibi büyük fark var.

かなり違いますよね

Evindeki bir bölümü fark ettim,

彼女の家の ある一角に気づきました

Ve böyle şeyleri fark ederim.

この類の事はわかるのです

Kendi yolunuzdaki sorunları fark etmiyorsunuz

まず 自分では 障害となっている課題に気付かない

Ama sonra fark ediyorsun ki

‎でも それは——

Kabul etsende etmesende fark etmez.

君が賛成しようとしまいと変わりはない。

Onun nereden geldiğini fark etmedi.

それがどこから来たのか知らなかったので。

Onlar orada olmadığımı fark etmediler.

彼らは私がそこにいないことに気付かなかった。

Onu fark etmeden hızla geçti.

- 彼は彼女に気づくことなく走り過ぎた。
- 彼は彼女に気付かずに通り過ぎた。

O, onun mahcubiyetini fark etti.

彼は彼女が当惑しているのに気づいた。

İkizler arasında hiçbir fark göremedi.

彼はその双子の違いを何ら気づく事が出来なかった。

Kedilerin karanlıkta görebildiğini fark ettim.

猫は暗闇で目が見えると気がついた。

Hırsız fark edilmeden içeri girdi.

泥棒は気づかれずに中に入った。

Onun ellerinin titrediğini fark ettim.

私は彼女の手が震えているのを見て取った。

Onun odadan çıktığını fark etmedim.

私は彼女が部屋から出て行くのに気がつかなかった。

Sonunda hatalı olduğunu fark etti.

ついに彼は自分が間違っていたことを悟った。

Onu düne kadar fark etmedim.

昨日になって初めてそのことに気づいた。

Öğretmen öğrencinin hatasını fark etti.

- 先生はその生徒の誤りに気がついた。
- 先生は生徒の間違いに気付いた。

Odadan çıkışımızı fark etmedin mi?

私たちが部屋を出て行くのに気がつかなかったのですか。

Biz onun üzüntüsünü fark etmedik.

彼女の悲しみに気づかなかった。

Onun hatanı fark etmesi kesin.

彼はあなたのミスにきっと気付くでしょう。

Bizim yaşlarda fark önemli değildir.

私たちの年齢の差は重要ではない。

Onun dileği sonunda fark edildi.

彼の願いがついに実現した。

Tom ne olduğunu fark etmedi.

トムは何が起きてるのか、分かってなかったんだ。

Onun dışarı çıktığını fark etmedim.

私は彼が出て行く事に気がつきませんでした。

Bana bakan birini fark ettim.

私はだれかの視線を感じた。

Hastayken sağlığın değerini fark ediyoruz.

私たちは病気のときに健康の価値がわかる。

Fark etmeden dükkânın yanından geçtik.

私たちは店に気づかないまま通り過ぎた。

Bayrak yarışında Yankiler fark atıyorlar.

ヤンキースは優勝へ独走態勢を整えている。

Bu sihirbazlıktaki hileyi fark ettim.

私はこの手品のトリックに気がついた。

Kimle tanıştığım hiç fark etmez.

誰に会っても、同じことさ。

Onun terliklerimi giydiğini fark ettim.

私は彼が私のスリッパを履いているのに気付いた。

Tom fark etmiş gibi görünmüyor.

トムは気付いてないみたいだよ。

Çok kötü hissettiğini fark etmedim.

あなたがそんなに気分が悪いなんて気づかなかった。

Onların arasındaki farkı fark etmedim.

- 私はそれらの違いに気づかなかった。
- 私は、その二つの違いが分かっていなかった。

İkisi arasında çok fark yok.

- この二つは大同小異だ。
- この二つに大差はない。
- この二つに大きな違いはない。

Keşke daha önce fark etseydim.

もっと早く気付けばよかったなあ。

Çantamı trende bıraktığımı fark ettim.

私は列車の中に鞄を忘れたことをふと思い出した。

Tuzunun bitmiş olduğunu fark etti.

彼女は塩を切らしているのに気付いた。

Onun odadan ayrıldığını fark etmedim.

彼がいつ部屋を出ていったのか気が付かなかった。

Fark edilmeden onun arkasından geçtim.

私は気づかれることなく彼の後ろを通りすぎた。

İllede fark aranacaksa, o uzundur.

彼はどちらかと言えば背が高い。

Tom yerde kan fark etti.

トムは床の上に血が付いているのに気付いた。

Bana gerçeği söylemeyebileceğini fark ettim.

彼は真実を何も言わないかもしれないということがふと頭に浮かんだ。

- Şemsiyenin yanında olmadığını fark ettiğinde neredeydin?
- Şemsiyenizin yanınızda olmadığını fark ettiğinizde neredeydiniz?

どこで傘がないのに気づきましたか。

- Onun evden ayrılışını fark ettin mi?
- Onun evden ayrılışını fark ettiniz mi?

あなたは彼が家を出て行くのに気がつきましたか。

- Saatimi düşürdüğümü eve gidene kadar fark etmedim.
- Saatimin olmadığını eve dönünce fark ettim.
- Kol saatimi kaybettiğimi eve geldiğimde fark ettim.

家に帰るまで、時計をなくしてしまったことにきづかなかった。

Ve beyindeki esnekliğin arttığını fark ettik.

そして 柔軟性が増すのを 確認できました

Bir öğrencimin notu olduğunu fark ettim.

生徒が私に書いたメモでした

Gelişiminde başlıca engel olduğunu fark ettim.

神経可塑性のパターンに 個人差が大きいということです

Bu ateş büyük bir fark yaratıyor.

この火でかなり違うよ

Kalbinde ikinci fark edeceğiniz şey ruhunuzdur.

2つ目に見つけるのは自分の魂です

Hikayelerimi güldürmek için anlattığımı fark ettim.

笑わせるために 自分の話をしてきたということでした

Yine de fark etmeden edemediğim şey

それにしても かなり多くの人々がシビリティについて

Fark ettiğiniz üzere boyum 1.82 m.

見てのとおり 私は 身長180cm超えで

Beceremediklerinde de fark edilecek kadar büyükler.

‎また大きいので ‎ドライバーの目につく

İnsanlar genellikle kendi hataları fark etmezler.

人はとかく自分の欠点に気が付かないものだ。

Ben seni odaya girerken fark ettim.

- 君が部屋に入ってくるのに気づいた。
- 君が部屋に入って来るのがわかった。

Herhangi bir değişiklik fark ettiniz mi?

何か、変化に気づきましたか。

Adamın onun odasına girdiğini fark ettik.

わたしたちはその男が彼女の部屋に入るのを見た。

Aslanlar ve leoparlar arasındaki fark nedir?

ライオンとヒョウの違いは何ですか。

Seni yanlış anlamış olabileceğimi fark ettim.

- 私は君を誤解していたようですね。
- もしかしたら君を誤解していたのかもしれないとふと思う。
- ふと思うのだが、私は君を誤解していたかもしれない。

O çok geçmeden hatayı fark eder.

まもなく彼は誤りに、気付くだろう。