Translation of "Suçlu" in Japanese

0.022 sec.

Examples of using "Suçlu" in a sentence and their japanese translations:

- Suçlu halen kaçak.
- Suçlu hâlâ serbest.
- Suçlu hâlâ dışarıda.

その犯人はまだつかまっていない。

Suçlu gergin.

- 犯罪者は緊張している。
- 犯罪者は緊張しています。

O suçlu.

彼女は間違っている。

Suçlu değilim.

私は無実だ。

O suçlu bulundu.

彼女に有罪の判決が下った。

Tom suçlu mu?

トムが犯人なんだろうか?

Tom suçlu bulundu.

トムは有罪判決を受けた。

Kendimi suçlu hissediyorum.

うしろめたい気がする。

Hip-hop, suçlu olmanın

だから 状況としては

Utanıyoruz veya suçlu hissediyoruz.

恥や罪悪感を感じてしまうのです

Bildiğimiz kadar, o suçlu.

我々の知る限りでは彼は有罪だ。

Taro Ito suçlu bulundu.

伊藤太郎は有罪と判決された。

Suçlu olduğu henüz kanıtlanmadı.

まだ有罪になった訳ではない。

Mahkeme onu suçlu buldu.

法廷では彼を有罪と判決した。

Suçlu olmadığını beyan etti

彼女は自分は無実だと断言した。

O suçlu ilan edildi.

彼は有罪と宣告された。

Onun suçlu olduğu düşünülüyor.

彼は有罪だと思われている。

O, cinayetten suçlu değildir.

彼は人殺しをやっていない。

O cinayetten suçlu bulundu.

彼は殺人罪を宣告された。

Suçlu polis tarafından tutuklandı.

- 犯人は警察に逮捕された。
- 犯人が警察に逮捕された。

Onun suçlu olduğu açıktır.

彼がやましいのは明らかだ。

Suçlu ayak izleri bıraktı.

犯人は足跡を残していた。

Bildiğim kadarıyla, o suçlu.

わたしの知る限り彼はクロだ。

Suçlu idam sehpasına gönderildi.

罪人は絞首台に送られた。

Tom gerçekten suçlu görünüyor.

トムは本当に罪な奴だと思う。

Onlar onu suçlu buldu.

彼らは彼に有罪の判決を下した。

Suçlu tutuklanarak cezaevine konulmuştur.

犯人は逮捕され、刑務所に入れられた。

Hiçbir şeyden suçlu değilim.

私は何も悪くない。

- Suçlu önünde sonunda yakalanır.
- Suçlu er geç yakayı ele verir.

犯罪は引き合わない。

- Amerika'daki çoğu suçlu, uyuşturucuya bağımlıdır.
- Amerika'da çoğu suçlu uyuşturucuya bağımlıdır.

- 米国の犯罪者のほとんどは麻薬中毒である。
- アメリカの犯罪者の多くは麻薬中毒である。

Rich’in kendini suçlu hissettiği belliydi

自分の代で工場が 閉鎖されることに

Sen bana çok suçlu hissettiriyorsun.

君には悪い事をしたと思ってるよ。

Suçlu kimliğini gizlemek zorunda kaldı.

その犯人は、自分の身元を隠さなければならなかった。

Sürücü aşırı hızdan suçlu bulundu.

そのドライバーはスピード違反で告発された。

Onun suçlu olduğuna inanmayı reddetti.

彼女の有罪を彼は信じようとはしなかった。

Suçlu merhamet için yargıca yalvardı.

犯人は裁判官に慈悲を請うた。

Hepimiz onun suçlu olduğuna inanıyoruz.

私たちはみんな彼の罪を確信している。

Onun suçlu olduğu gerçeği sürüyor.

彼が有罪であるという事実は依然として残っている。

Onun suçlu olduğu sonucuna vardım.

彼は有罪だという結論に達した。

Cinayetle ilgili suçlu olduğuna inanmıyorum.

- 私は、彼がその事件について無罪だと信じています。
- 私は彼がその事件において無罪だと信じています。

Ben onun hakkında suçlu hissediyorum.

私はそのことで気がとがめている。

O, suçlu olduğunu itiraf etti.

彼は自分が罪を犯したと白状した。

Onun suçlu olduğuna ikna edildim.

- 私は彼が有罪だと確信した。
- 私は彼の有罪を確信していた。

Onun cinayetten suçlu olduğuna eminim.

きっと彼は殺人の罪を犯している。

Yalan söyleme hakkında suçlu hissediyorum.

うそをついたことで気がとがめている。

Onun suçlu olmadığına ikna oldum.

私は彼が無実であると確信しています。

Bay White kendini suçlu hissetmekte gecikmedi.

まもなくホワイト氏は悪いことをしたなぁと思い始めました。

Mahkeme onu para çalmaktan suçlu buldu.

彼がお金を盗む罪を犯したことが法廷で明らかになった。

Kendisinin suçlu olmadığına inanmakta yalnız değiliz.

彼が無罪だと信じているのは私たちだけではない。

Tüm kanıtlar onun suçlu olduğunu gösteriyor.

すべての証拠は彼の有罪を示している。

Bununla ilgili olarak, ben suçlu değilim.

これに関しては私にも責任がある。

Polis hemen onu suçlu olarak belirledi.

警官は彼が犯人だと直感した。

Sanığın gerçekten suçtan suçlu olduğunu düşünüyor musunuz?

被告が本当にその罪を犯しているとあなたは思いますか。

Onun söylediğinden onun suçlu olduğu sonucu çıkıyor.

- 彼女の言うことから判断すると彼は有罪ということになる。
- 彼女の言うことから判断すると彼は有罪である。

Bay Beyaz kısa sürede suçlu hissetmeye başladı.

まもなくホワイト氏は悪いことをしたなぁと思い始めました。

Tom suçlu bulundu ve ölüm cezasına çarptırıldı.

トムさんは断罪されて、死刑判決を受けました。

Her şeyi göz önüne alırsak, o suçlu olamaz.

すべてを考慮に入れれば、彼は犯人ではありえない。

- Suçlu önünde sonunda yakalanır.
- Suç işlersen bedelini ödersin.

犯罪は割に合わない。

Polis suçlu için ülke çapında bir ava başladı.

警察は犯人の全国的な捜索を開始した。

Bazı özel kanıtlarımız var onun suçlu oluşunu kanıtlayan.

我々は彼の有罪を証明する特別な証拠の品を手に入れた。

Odada bırakılan parmak izleri katilin suçlu olduğunu kanıtladı.

部屋に残された指紋でその殺人者の有罪が決定した。

Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.

容疑者は自白するまできびしい尋問を受けた。

Kendimizi, bizi suçlu olarak gören bir toplumda bulduk, bunu benimsedik.

気づけば国に犯罪者と見なされていたので その汚名を受け入れたのです

Sally şalı ödünç aldığını kabul etti, ama suçlu olmadığını söyledi.

サリーはスカーフを借りた事は認めましたが、自分のせいではないと言いました。

- Sen suçlanacaksın.
- Senin suçun.
- Suçlu sensin.
- Suçlusu sensin.
- Kabahat senin.

君が悪いんだ。

Eğer o masumsa bundan şu sonuç çıkar ki onun karısı suçlu.

- 彼が無実なら、当然彼の妻が有罪ということになる。
- もし彼が潔白なら、罪を犯したのは彼の妻ということになる。

O delil ile karşı karşıya geldiğinde, suçlu olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı.

証拠をつきつけられると、彼は自分が罪を犯していることを認めざるをえなかった。

- İnkar edilmez bir şey varsa mahkum suçludur.
- Mahkumun suçlu olduğu konusunda inkar yok.

その囚人が有罪であることは、否定することができない。