Translation of "Mücadele" in Japanese

0.013 sec.

Examples of using "Mücadele" in a sentence and their japanese translations:

Mücadele imkânı istiyorlar.

より良い世界を築くために

- Biz sonuna kadar mücadele edeceğiz.
- Sonuna kadar mücadele edeceğiz.

我々はあくまでも闘う。

Birçok zorluklarla mücadele edecek.

君は多くの困難に直面するだろう。

O çaresizce mücadele ediyor.

足掻きがとれない。

Onlar ateşle mücadele etti.

彼らは消火にあたった。

Diktatöre karşı mücadele ettiler.

彼らは独裁者と戦った。

Uykuya karşı mücadele ettim.

私は眠気と戦った。

Demokrasimiz için mücadele etmeliyiz.

私たちは民主主義擁護のために戦わねばならない。

Sonuna kadar mücadele edelim.

最後まで戦い抜こう。

Ben hastalıkla mücadele edeceğim.

病気と闘う。

Adalet için mücadele ediyorum.

正義のために戦う。

Geri mücadele etmek zorundayız.

私たち反撃すべきだわ。

Mücadele mi edelim, yüzelim mi?

戦うか浮かぶか

Mülteciler açlığa karşı mücadele ettiler.

- 避難民達は飢えと戦った。
- 避難民たちは飢えと闘った。

Onlar özgürlük için mücadele veriyorlar.

彼らは自由を得ようと戦っている。

Tüm gücün ile mücadele et.

全力をあげてたたかえ。

İnsanlar yoksulluğa karşı mücadele etti.

人々は貧困に向かって奮闘した。

Babam soyguncu ile mücadele etti.

父は強盗と取っ組み合いをした。

Irk ayrımcılığına karşı mücadele etti.

彼は人種差別と戦った。

Otuz yıl boyunca depresyonla mücadele etti.

彼は 30年間うつ症状に苦しみました

Zorlu bir boşanma süreciyle mücadele ettiyseniz

離婚で苦しんだことがある方

Bu girişmeyeceğim bir mücadele. Aşağı ineceğiz.

ケンカを売る気はない 下りるよ

Fikir adamları eski doktrinlerle mücadele ediyorlar.

知識人の男性達は 古い教義に異を唱えていました

Bu mücadele ve uzman desteği kombinasyonunu

苦闘と熟練者の支援という組み合わせを

Oğlan ciddi bir hastalıkla mücadele etti.

その少年は重病と戦った。

İki takım çok sıkı mücadele etti.

その2チームは激しく戦った。

İki aday ustalık için mücadele ediyorlar.

2人の候補者が首位を争っている。

Artık birçok insan alerjilerle mücadele ediyor.

近頃は多くの人がアレルギーを持っている。

Hakları için mücadele eden siyahi insanlar vardı;

権利を求めて戦う黒人たち

Benim için hayatın anlamı devamlı mücadele etmekti,

私にとっての「理由」は 再度挑戦してみることにありました

Aslan kafesinden dışarı çıkmak için mücadele etti.

ライオンはオリから出ようともがいた。

İki adamın bıçak için mücadele ettiğini gördüm.

2人の男がナイフを奪い合っているのを見た。

Hayatları pahasına yangınla mücadele etmeye devam ettiler.

彼らは命を懸けて火事と戦い続けた。

Japonya durgunluktan kurtulmak için hala mücadele veriyor.

日本は今も景気後退から立ち直ろうと努力を続けている。

O ülkedeki kadınlar özgürlükleri için mücadele ediyorlar.

あの国の女は自由のために戦っている。

Bu macerayı tamamlamak için bir sürü mücadele yaşamalıyız.

この冒険は困難が山積みだ

20 millik elektrik kablolarındaki kısa devrelerle mücadele ettiler .

苦しんでい ました 。

İnsanlar kendi aralarında mücadele ederken melekler yukarıdan izlerler.

人間同士が戦うところを天使が空から眺めている。

Hükümet enflasyonla mücadele etmek için güçlü önlemleri benimsedi.

政府はインフレに対するために強硬な措置をとった。

Uzun bir süredir aşırı zorluklar altında mücadele ediyorum.

私は長い間臥薪嘗胆の苦しみをなめた。

Greenpeace çevreyi korumak için büyük bir mücadele veriyor.

グリーンピースは環境保護のために困難な戦いをしています。

Zaman, gelgit ve cehennemden gelen kökler ile mücadele ediyorum.

時間と潮と― 根っことの戦いだ

Bu durumdayken yapılacak ilk şey, panik hissiyle mücadele etmektir.

こんな状況に陥った時は パニックと戦うんだ

Büyük bir mücadele içerisinde, şehirler buraların etrafına inşa ediliyor,

議論を呼びながらも 莫大な資源を使って建設していますが

Meclisteki milletvekilleri soruna bir çözüm bulmak için mücadele ediyorlar.

国会議員は問題の解決に苦慮しています。

Birliklerinin yaşamak için mücadele edeceğini bilmek bu fakir bölgedeki topraklardan

ナポレオンは貧しい土地での 現地調達は難しいと予想していた

Hükümet ve endüstri çevre kirliliğiyle mücadele etmek için işbirliği yapıyor.

政府と産業界は公害との戦いで協力している。

Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz.

日本の戦中は、飢えとの戦いに明け暮れていたとも言えます。

- Kavga etmekten başka alternatifimiz yoktu.
- Mücadele etmekten başka seçeneğimiz yoktu.

我々には闘うしか道はなかった。

Açık düzlüklerde her gece farklı bir mücadele verilir. Afrika Savanı kararıyor.

‎平原では毎晩 ‎違う困難が待ち受ける ‎アフリカのサバンナが ‎闇に包まれる

Doktorların yapması gereken şey hayatları kurtarmak ve ölüme karşı mücadele etmek.

医者のすべきことは、生命を救い、死と戦うことです。

Kâr elde etmek için mücadele eden komisyoncular her zaman kitabına göre oynamıyorlar.

利益追求に必死のブローカーは、必ずしもルールブックにのっとっているとは限らないのです。

Bir de, herkesin uğruna mücadele ettiği şeye karşı savaş açan bir düşman vardır.

皆が必死に取り組んでいる目的に 真っ向から歯向かう敵対者がいます

Hava arama kurtarma ekibi kuvvetli rüzgâr ve dondurucu soğukla mücadele etmek zorunda kaldı.

救援機は強風と酷寒に対処しなければならなかった。

Önemli olan gündelik hayatta migrenin tetiklenmesini önlemek; başladıktan sonra onunla mücadele etmek değil.

偏頭痛がおこったときに対処するだけではなく、普段の生活のなかで、偏頭痛をなるべく防いでいくのも大事なことです。

- Çok sayıda öğrenci konuşma özgürlüğü için savaştı.
- Çok sayıda öğrenci konuşma özgürlüğü için mücadele etti.

多くの学生が言論の自由を求めて戦ってきた。

Kuşatma ve yok etme umuduyla sürpriz bir saldırı başlattı . Ney, dörde bir üstündeydi, harika bir mücadele geri çekildi ve

。 ネイは4対1で数を上回り、見事な戦闘撤退を行い