Translation of "Ettim" in Arabic

0.010 sec.

Examples of using "Ettim" in a sentence and their arabic translations:

İstifa ettim.

استقلت.

öyküsüne tanıklık ettim.

لكنهم يعانون، ويعانون وحدهم.

Liderlikten istifa ettim.

فتنحيت عن منصبي من القيادة

Ona işkence ettim...

وعذبتها...

Tom'a telefon ettim.

اتصلت بتوم.

Hanımımı terk ettim.

تركت زوجتي.

Amerika'yı ziyaret ettim.

زرت أمريكا.

Arkadaşlarımla planımı iptal ettim.

ألغيت خططًا مع أصدقائي

Kokuyu hemen fark ettim.

ارتطمت بي الرائحة أولًا.

Ben Sloviansk'ı ziyaret ettim.

لقد زرت سلوفيانسك شخصياً.

Gerçek olmayabileceğini fark ettim.

بأن الواقع ليس حقيقياً بالفعل.

Köpek balığını... ...fark ettim.

‫لاحظت...‬ ‫سمكة القرش.‬

Kuş olduğumu hayal ettim.

تخيلت أني طير.

Kitabı kütüphaneye iade ettim.

أعدت الكتاب إلى المكتبة.

Dün bisikleti tamir ettim.

- أصلحت الدراجة بالأمس.
- أصلحت الدراجة البارحة.

Yolculukta ona eşlik ettim.

صاحبته في السفر.

Ben çalışmaya devam ettim.

تابعت العمل.

Onların desteğiyle devam ettim.

وبدعمهما استمررت.

Dün ona yardım ettim.

ساعدته بالأمس.

Bütün delilleri yok ettim.

دمرت كل الأدلة.

Dün Tony'yi ziyaret ettim.

زرت طوني البارحة.

Ve buna göre hareket ettim.

وهذا ما تصرفته على أساسه

Optogenetik cihazların kullanımına öncülük ettim.

ملكت قياد أدوات التعديل الجيني الضوئي

Söylediği şeyleri anladığımı fark ettim.

وأدركت أنني فهمت ما كانت تقوله،

İklim için okulu boykot ettim.

لقد أضربت عن المدرسة من أجل المناخ.

Bu yüzden, eğitimime devam ettim,

لذا لحقت بتعليمي

Yoksa ben mi hayal ettim?

‫أم أنني كنت أتخيل؟‬

Düşünmeye ve planlamaya davet ettim.

ودعم نمو القطاع الخاص.

Ilginç bir şey fark ettim.

لاحظت شيئاً مثيراً يحدث

Evindeki bir bölümü fark ettim,

لاحظت زاوية في منزلها

Ben de sensörlerimi test ettim,

توجهت إلى اختبار أجهزة الاستشعار الخاصة بي

Geçen Yaz İtalya'ya seyahat ettim.

سافرت إلى إيطاليا الصيف الفائت.

Londra'dan bir kitap sipariş ettim.

طلبت كتاباً من لندن.

7: 30'da Kahvaltı ettim.

تناولت طعام الفطور الساعة السابعة و النصف صباحاً.

O mektubu yazmayı kabul ettim.

وافقت على كتابة تلك الرسالة.

Onu hatalı olduğuna ikna ettim.

أقنعته أنه كان مخطئا.

Ben kendi paramla seyahat ettim.

سافرت على نفقتي.

Paris'i bir kez ziyaret ettim.

لقد زرتُ باريس مرة.

Tom'un kitabını ona iade ettim.

أعدت كتاب توم إليه.

- Kelimeyi onun için defalarca tekrar ettim.
- Kelimeyi onun için birkaç kez tekrar ettim.

كررت لها الكلمة عدة مرات.

Bir öğrencimin notu olduğunu fark ettim.

وجدت أنها ملاحظة تركها لي أحد طلابي،

Gelişiminde başlıca engel olduğunu fark ettim.

هو أنماط المرونة العصبية تتنوع من شخص لاخر.

Daha fazla engelli olmaya devam ettim.

استمررت في الإعاقة.

Yani ben kesinlikle Richard'ı tarif ettim

أعني أنني فقط وصفت حال عمي ريتشارد،

Nasıl değiştirebileceğini anlaması için yardım ettim.

كيف يمكن للدراسة أن تغير مستقبلها ومستقبل والدتها.

Bunu İstanbul'da da görmeye devam ettim.

استمررت في رؤية هذا في اسطنبول.

Önemli bir şeyler bulduğumu fark ettim.

لقد أدركت أنني وجدت شيئاً مهماً.

Ama aynı zamanda sevgiyi tecrübe ettim.

ولكن في نفس الوقت، لقد حظيت بحب،

Hikayelerimi güldürmek için anlattığımı fark ettim.

أنني كنت أروي قصصي من أجل الضحك.

Ve değerli geri bildirimler elde ettim.

وجمعت ملاحظات قيمة.

Ben de sıfır randevu icat ettim.

لذا فقد ابتكرت الموعد الصفر.

Aslında bir şey yapabildiğimi fark ettim.

ولكن في حقيقةً أنني أستطيع أن أفعل شيئاً.

Ancak ben buna hep devam ettim

لكني استمريت في تحسين نفسي فحسب

Babama ipek bir kravat hediye ettim.

أعطيتُ أبي ربطة عنق حريرية.

- Sadece merak ediyorum.
- Sadece merak ettim.

أشعر بالفضول فحسب.

Onun beni eve götürmesini rica ettim.

طلبت منه أن يوصلني إلى المنزل.

Fikirden vazgeçmesi için onu ikna ettim.

- أقنعته أن يتخلى عن الموضوع.
- أقنعته بالتخلي عن الفكرة.

Ona çok hızlı sürmemesini rica ettim.

طلبت منه ألا يقود بسرعة.

çoğu insanı pembe olanı seçeceğini tahmin ettim.

حيث وُجد أن اللون الوردي لون مُهدئ.

Ama yine de şarkı söylemeye devam ettim.

لكنني أكملت الغناء بكل الأحوال.

Benimsemem ve sahiplenmem gerektiğini böyle fark ettim.

أني يجب أن استردّ هذا الجسم والصورة التي تعكسني.

Onunla saatlerce oturdum ve kıza yardım ettim,

جلست معها لساعات، وساعدتها،

Özellikle maddi olarak neler yaşadığını merak ettim.

وخصوصاً على الصعيد المالي أردت معرفة كيف كانت تجربتها.

Para bağışlamanın tek çözüm olmadığını fark ettim.

اكتشفت أن إعطاء المال ليس الحل الوحيد.

Ve aslında hiç Almanca konuşmadığımı fark ettim

ثم أدركت أنني لا أعرف أي شيء بالألمانية

Ve o soruyu ona sormasını teşvik ettim.

كان قد حضر للتحدث إلى طلاب فصلنا عن نفس الموضوع.

Bu ilk yılda birkaç şey fark ettim.

وفي خلال السنة الأولى بدأت أدرك عدة أشياء

Elimi bırakacağını düşünerek yavaşça yüzeye hareket ettim.

‫لذا دفعتها برفق نحو السطح،‬ ‫معتقدًا أنها ستبتعد عن يدي.‬

Her gün gidip kontrol etmeye devam ettim.

‫واصلت الذهاب إليها كل يوم لأطمئن عليها.‬

Ben başka bir yol aramayı tercih ettim.

- فضلت أن أنظر إلى الجهة الأخرى.
- إخترت أن أنظر للجهة الأخرى.

Onun altıya kadar burada olmasını rica ettim.

طلبت منه أن يكون هنا عند السادسة.

İki çay ve üç kahve sipariş ettim.

لقد طلبت اثنين شاي وثلاثة قهوة.

- Bu nedenle ayrılıyorum.
- Bu yüzden istifa ettim.

- لذلك أنا خرجت
- من أجل ذلك أنا خرجت
- لهذا أنا خرجت

Hep yanındaydım ve oradaki profesyonellerden şunu rica ettim:

كنت دائمًا هناك محتجة لهؤلاء المختصين،

Adamı yoga dersinden sonra kahve içmeye davet ettim.

قلت له أن يلتقيني لشرب القهوة بعد درسي اليوغا .

♪ Hayal ettim bölüştüğümüzü Bir ekmeği oturarak ♪

♪ حلمت أن نقسم الخبز من خلال الجلوس ♪

Onları ziyaret etmeyi teklif ettim ve kabul ettiler.

طلبت أن أزورهم وقد وافقوا.

Nasıl tekrar ulus olarak doğruyu başarabileceğimizi merak ettim.

كنتُ أتساءل كيف لنا كأمة أن نصحح المسار مجددًا.

Nasıl yaşayacağım hakkında hiçbir fikrim olmadığını fark ettim.

أدركت أنني ليس لدي أي فكرة عن خوض الحياة.

Bana ne kadar çok şey öğrettiğini fark ettim.

‫وعندها أدركت كيف كانت تعلّمني الكثير.‬

- Ona pencereyi açmasını rica ettim.
- Camı açmasını istedim.

طلبت منه فتح النافذة.

Şimdi bunları yaptıktan sonra, gerçekten şunu fark ettim:

الآن بعد فعل هذه الأشياء، في الحقيقة أدركت الآتي:

Sonrasında, evlendikten sonra eşimin desteği ile devam ettim.

بعد ذلك، بعد أن تزوجت، استمررت بدعم زوجتي.

Devam ettim. Dedim ki ''Bunu daha çok yayacağım.

أكملت طريقي، قائلًا: "سأخطو المزيد بعد في هذا الطريق.

Tavan aranda ne olduğunu her zaman merak ettim.

تساءلت دائما عن ما يوجد في عليتك

- Çin'e son gittiğimde Şangay'ı ziyaret etmiştim.
- Çin'e son kez gittiğimde, Şangay'ı ziyaret ettim.
- Çin'e son gittiğimde, Şangay'ı ziyaret ettim.

زرتُ شانغهاي لَمَّا زرتُ الصين المرة الأخيرة.

Onları yerel olarak tedarik ettim ve bir ağaca aşıladım

ثم أحصل على عينات محلية من هذه الأصناف وأقوم بتطعيمها للشجرة

Fark ettim ki hikâye olduğu için bunun anlatılması gerek

ولكن أدركت أنها قصة تستحق أن تُروى.

Ama sonunda El Cap'e karşı kendimi denemeyi kabul ettim.

لكن في النهاية تقبلت الأمر، حيث أردت أن أختبر نفسي ضد "إل كابيتان"

İleriye, daha ileriye gittim ve gittikçe fark ettim ki

سوف استمر في الذهاب أبعد من ذلك، وبينما استمررت،

Değiştiğimi fark ettim. Bana, başkalarına karşı hassas olmayı öğretiyordu.

‫أدركت أنني أتغيّر.‬ ‫كانت تعلّمني أن أصبح حسّاسًا تجاه الآخر.‬

Ve evin önünde daha önce olmayan bir figürü fark ettim.

ولاحظت شخصًا في المدخل لم يكن موجودًا من قبل

Fark ettim ki bu sorunun büyük bir kısmı sistemle ilgili

تعلمون، علمتُ بأن هذه المشكلة هي منهجية

Ve kitabın içinde tam da bu noktada olduğumu fark ettim,

وأدركت حينها أنني كنت في هذا الحلم داخل ذلك الكتاب،

O anda bu soruyu soran şeyin mantığım olmadığını fark ettim,

وكان ذلك عندما لاحظت أنه لم يكن عقلي الذي يسأل

Biraz zaman geçirdim, yolları olan küçük bir köy inşa ettim

ثم قضيت بعض الوقت، بنيت فيها قرية صغيرة مع بعض الطرق

Ondan sonra, ayrıldım ama onların evinde çantamı unuttuğumu fark ettim.

بعد ذلك، فارقتهم، ثم لاحظت أني نسيت حقيبة الظهر في بيتهم.

Birden tekrar fotoğraf ve film çekmek için enerjim olduğunu fark ettim.

‫وأدركت فجأةً أن لديّ طاقة للالتقاط الصور‬ ‫وتصوير الأفلام مجددًا.‬

Ancak bir süre sonra fark ettim ki bu durumdan herkes hoşnut değildi

ولكن سرعان ما اكتشفت أن الجميع ليسوا سعداء بهذا الشأن