Translation of "Olduklarını" in French

0.013 sec.

Examples of using "Olduklarını" in a sentence and their french translations:

Olduklarını görebiliyoruz.

les entraînant à leur suite.

Nerede olduklarını biliyorum.

Je sais où ils sont.

Aynı şey olduklarını söylemiyorum,

Je ne dis pas que c'est la même chose,

Masum olduklarını ifade ettiler.

Ils déclarèrent qu'ils étaient innocents.

Ebeveynlerimizin kim olduklarını seçemeyiz.

On ne choisit pas ses parents.

Kim olduklarını bilmiyorsun bile.

- Tu ne sais même pas qui ils sont.
- Vous ne savez même pas qui ils sont.
- Tu ne sais même pas qui elles sont.
- Vous ne savez même pas qui elles sont.

Onların nerede olduklarını bilmiyorum.

- J'ignore où ils sont.
- Je ne sais pas où ils sont.
- Je ne sais pas où elles sont.
- J'ignore où elles sont.

Düşmanlarımın kim olduklarını biliyordum.

- Je savais qui étaient mes ennemis.
- J'ai su qui étaient mes ennemis.

Onların ne olduklarını biliyorum.

- Je sais ce qu'ils sont.
- Je sais ce qu'elles sont.

Neye yetenekli olduklarını biliyorum.

- Je sais de quoi ils sont capables.
- Je sais de quoi elles sont capables.

Düşmanlarımın kim olduklarını biliyorum.

Je sais qui sont mes ennemis.

Onlar kim olduklarını düşünüyorlar?

- Pour qui se prennent-ils ?
- Pour qui se prennent-elles ?

Onların işsiz olduklarını düşündüm.

- Je pensais qu'ils étaient au chômage.
- Je pensais qu'elles étaient au chômage.

Onlar yenilmez olduklarını düşündü.

- Ils se croyaient invincibles.
- Elles se croyaient invincibles.

Onların kim olduklarını bilmiyordum.

- Je ne savais pas qui ils étaient.
- J'ignorais qui elles étaient.

Onların atalı olduklarını düşündüm.

- Je pensais qu'ils avaient tort.
- Je pensais qu'elles avaient tort.

İnsanların abartıyor olduklarını sanmıştım.

Je pensais que les gens exagéraient.

Ne olduklarını bile tam bilmiyoruz.

Nous les connaissons à peine.

Ama tam nerede olduklarını göremiyorlar.

mais ne savent pas exactement où.

Onun iyi arkadaşları olduklarını söyledi.

Il a dit qu'ils étaient de bons amis à lui.

Ben şeyleri olduklarını şekilde istiyorum.

Je veux que les choses retournent à leur état antérieur.

Onların neyin peşinde olduklarını düşünüyorsun?

- Après quoi en ont-ils, selon vous ?
- Après quoi en ont-elles, selon toi ?

Onların senin arkadaşların olduklarını biliyordum.

- Je savais qu'ils étaient tes amis.
- Je savais qu'ils étaient vos amis.
- Je savais qu'elles étaient tes amies.
- Je savais qu'elles étaient vos amies.

- Nasıl olduklarını biliyorum.
- Nasıllar, bilirim.

- Je sais de quoi ils ont l'air.
- Je sais de quoi elles ont l'air.

Tüm insanlar kardeş olduklarını hatırlayabilir.

Puissent tous les hommes se souvenir qu’ils sont frères !

Birçok kızlar sevimli olduklarını düşünürler.

La plupart des filles pensent qu'elles sont jolies.

Ben kim olduklarını merak ediyorum.

Je me demande qui ils sont.

Onların kim olduklarını biliyor musunuz?

- Savez-vous qui ils sont ?
- Savez-vous qui elles sont ?
- Sais-tu qui ils sont ?
- Sais-tu qui elles sont ?

Diğerlerinin nerede olduklarını biliyor musun?

- Sais-tu où sont les autres ?
- Savez-vous où sont les autres ?

- Onların benim kadar mutlu olduklarını biliyorum.
- Onların benim kadar mutlu olduklarını biliyorum

Je sais qu'ils sont autant contents que moi.

Polis, suçluların nerede saklanıyor olduklarını bilmiyor.

La police ignore où se cachent les criminels.

Tom ve Mary'nin arkadaş olduklarını biliyorum.

Je sais que Tom et Mary étaient amis.

30 yıldır arkadaş olduklarını ilan etti.

Il a déclaré qu'ils étaient amis depuis trente ans.

İtalyanlar, tercümanların ihanet içinde olduklarını söyler.

Les Italiens disent que les traducteurs sont des traîtres.

Şu insanların kim olduklarını biliyor musun?

- Sais-tu qui sont ces gens ?
- Savez-vous qui sont ces gens ?

Tom ve Mary'nin fakir olduklarını biliyoruz.

Nous savons que Tom et Mary sont pauvres.

- Nerede olduklarını biliyorlardı.
- Bulundukları yeri biliyorlardı.

- Ils savaient où ils étaient.
- Ils savaient où elles étaient.
- Elles savaient où elles étaient.
- Elles savaient où ils étaient.

Şimdi ise alacakaranlık bölgesine bağlı olduklarını düşünüyoruz.

Maintenant, nous sommes sûrs qu'ils dépendent de la zone crépusculaire.

İnsanların denediği, ama başarısız olduklarını başarmak için.

et de réussir là où l'on a essayé mais échoué.

Genç olduklarını ve hepsinin İskandinav olduğunu gösterdi.

jeunes et tous scandinaves.

O, uçakların arabalardan daha güvenli olduklarını düşünüyor.

Il pense que les avions sont plus sûrs que les voitures.

Bu, birazcık bağımsız olduklarını ispatlamaya çalıştıkları içindir.

Tout ça parce qu'ils essaient de démontrer qu'ils sont quelque peu indépendants.

İnsanlara ne öğrenmeye isteksiz olduklarını öğretmek zordur.

Il est ardu d'enseigner aux gens ce qu'ils ne veulent pas apprendre.

Oğlum kadınların erkeklerden daha güçlü olduklarını düşünüyor.

Mon fils pense que les femmes sont plus fortes que les hommes.

Tom ve Mary'nin yeniden beraber olduklarını duydum.

J'ai entendu dire que Tom et Marie s'étaient remis ensemble.

Gerçek anne ve babamın kim olduklarını bilmiyorum.

Je ne sais pas qui sont mes vrais parents.

Gerçekte kim olduklarını, gerçekte kimlerle çalıştığımızı bilmek için,

Pour savoir qui ils sont vraiment, avec qui nous travaillons,

ırkçılık üzerine konuşmaları için çok küçük olduklarını düşünebilir

sont trop jeunes pour avoir des conversations sur le racisme

Bir dizi önemli krizle yüz yüze olduklarını hissediyorlar.

Ils ont l'impression de faire face à une série de crises urgentes.

Bu krizlere bakacak olursanız ne kadar önemli olduklarını

Si vous observez ces crises, vous réalisez qu'elles sont urgentes

Kyoto ve Tokyo'nun anagram olduklarını fark ettiniz mi?

As-tu remarqué que Kyoto et Tokyo sont des anagrammes ?

Çocuklar aralarında fısıldaşıyorlardı. Bir şeyin peşinde olduklarını biliyordum.

Les garçons chuchotaient, je savais qu'ils préparaient quelque chose.

Kaykayların genellikle tekerlekli patenlerden daha ucuz olduklarını düşünüyorum.

Je pense que les planches à roulettes sont habituellement moins chères que les patins en ligne.

Ormanda en küçük şeylerin genelde en ölümcül olduklarını gördüm.

Dans la jungle, j'ai appris que les petites bêtes sont parfois les plus dangereuses.

Ayrıca verdikleri cevaplardan ne kadar emin olduklarını da sorduk.

Nous leurs avons aussi demandé s'ils étaient sûrs de leur réponse.

Erdemler ve kızlar güzel olduklarını bilmeden önce en güzeldirler.

Les vertus et les filles sont les plus belles avant qu'elles ne sachent qu'elles sont belles.

Louis Pasteur mikropların en bulaşıcı hastalıklara neden olduklarını keşfetti.

Louis Pasteur découvrit que les bactéries causent la plupart des maladies infectieuses.

Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.

Ils savaient qu'ils devaient combattre ensemble pour défaire l'ennemi commun.

- Onların nerede olduğunu bilmek istiyorum.
- Onların nerede olduklarını bilmek istiyorum.

- Je veux savoir où ils sont.
- Je veux savoir où elles sont.
- Je veux savoir où ils se trouvent.
- Je veux savoir où elles se trouvent.

- Amerikan askerleri durumunu korudu.
- Amerikan askerleri haklı olduklarını iddia ettiler.

- Les troupes américaines ont maintenu leurs positions.
- Les troupes américaines ont tenu bon.

Çocuklar tehlikeli olduklarını bilmeden sık sık tehlikeli olan şeyleri yapmak isterler.

Les enfants veulent souvent faire des choses qui sont dangereuses, sans savoir qu'elles sont dangereuses.

Amerikanlar utangaç insanları utangaç olmayanlara göre daha az kapasiteye sahip olduklarını ilişkilendirebilir.

Les Américains peuvent considérer les personnes timides comme moins compétentes que celles qui ne le sont pas.

Onların neden böyle iyi arkadaşlar olduklarını anlayamıyorum. Onların ortak çok az şeyi var.

Je n'arrive pas à comprendre pourquoi ils sont si bons amis : ils ont peu de points communs.

Çatal ve yemek çubuklarını kullananlar sık sık çatal ve yemek çubuğu kullanmayanların medeniyetsiz olduklarını düşünürler.

Ceux qui utilisent des fourchettes ou des baguettes pensent souvent que les gens qui ne le font pas ne sont pas civilisés.

Tanıştığınız insanların ellerine dikkat edin ve onların ne kadar farklı ve ilginç olduklarını gördüğünüze şaşıracaksınız.

Remarquez les mains des gens que vous rencontrez et vous serez surpris de constater combien elles diffèrent et comme elles sont intéressantes.

Fil ve zürafanın ortak ataları olmasaydı biri onların boyunlarında tam eşit sayıdaki omurgaya sahip olduklarını muhtemelen nasıl fark edebilirdi?

L'éléphant et la girafe n'eussent-ils pas d'ancêtre commun, comment quelqu'un aurait-il pu remarquer qu'ils avaient exactement le même nombre de vertèbres dans le cou ?

İnsanlar hafta sonunda ne yaptıkları hakkında sık sık yalan söylerler. Böylece arkadaşları onların gerçekten ne kadar sıkıcı olduklarını fark etmez.

Les gens mentent souvent à propos de ce qu'ils font de leur week-end pour que leurs amis ne réalisent pas combien leur vie est ennuyeuse.