Translation of "önüne" in French

0.006 sec.

Examples of using "önüne" in a sentence and their french translations:

Önüne bak.

Regarde devant toi.

Kapının önüne koyuldun.

Tu as été mis à la porte.

Balıkçılığın etkilerinin önüne geçip

Nous devons devancer les effets de la pêche

Onu göz önüne alacağım.

J'y réfléchirai.

Sandalyeyi masanın önüne koy.

Place la chaise devant le bureau.

Domuzların önüne inci atmayın.

Ne jette pas de confiture aux cochons !

önüne gelen her şeyi yutuyor

avale tout ce qui se présente devant toi

Araba, binanın önüne park edildi.

La voiture est garée devant le bâtiment.

Tom odanın önüne doğru yürüdü.

Tom se dirigea vers l'avant de la salle.

Ebeveynim beni kapının önüne koydu.

Mes parents m'ont mis à la porte.

Bunu göz önüne almak zorundasın.

Il faut en prendre compte.

Tom kahveyi Maria'nın önüne koydu.

Tom posa une tasse de café devant Maria.

Gece, hayvanların önüne olağanüstü zorluklar çıkarıyor.

la nuit présente aux animaux des obstacles...

...gece, hayvanların önüne olağanüstü zorluklar çıkarıyor.

la nuit propose aux animaux des épreuves extraordinaires...

Veya binalarınızdaki enerji israfının önüne geçtiniz.

ou supprimez les gaspillages d'énergie dans vos bâtiments.

Şimdi yeni kral Hjorvard'ın önüne çıkarıldı….

Maintenant il a été traîné devant le nouveau roi, Hjorvard….

. Amerikan Enstitüsü'nün beklentileri göz önüne alındığında

comme Alexandrie, Djeddah et Dubaï. Au vu des attentes de l'Institut

Onlar o konuyu göz önüne aldı.

Ils ont tenu compte de ce sujet.

Bu sorunu göz önüne almak zorundayız.

Nous devons prendre ce problème en considération.

Bir bilgi, sosyal medyada gözümüzün önüne düştüğünde

Quand l'information est sous nos yeux sur les réseaux sociaux,

1462 başlarında, Eflak ordusu, donmuş Tuna önüne

Et au début de 1462, en route pour traverser le Danube gelé, la cavalerie valaque s'arrêta

önüne gelen her şeyi yok ederek ilerliyor

progresse en détruisant tout ce qui se présente devant vous

Birdenbire, bir adam onların önüne doğru yürüdü.

Soudain, un homme s'avança au devant d'eux.

Tom Maria'nın önüne bir fincan kahve koydu.

Tom posa une tasse de café devant Maria.

Onun deneyimsizliği göz önüne alındığında, o iyi yaptı.

Étant donné son inexpérience, elle a bien fait.

Rapor birçok gencin alkolik olduğunu gözler önüne serdi.

Du rapport, il apparaît que de nombreux adolescents sont dépendants de l'alcool.

Julia bir ayna alır ve gözlerinin önüne tutar.

Julia prend le miroir et le tient devant ses yeux.

Evinin önüne park edilmiş siyah bir BMW var.

Il y a une BMW noire garée devant votre maison.

Onun çok genç olduğu gerçeğini göz önüne almalısın.

Tu dois tenir compte du fait qu´il est trop jeune.

Kocası onun onun önüne koyduğu her şeyi yer.

Son mari mange tout ce qu'elle lui met devant le nez.

Tom insanların onun evinin önüne park etmelerini sevmiyor.

Tom n'aime pas quand on gare sa voiture devant sa maison.

çabalar ve onların önüne berrak bir ayna koyuyor olmak.

on essaie de mettre un miroir lucide devant les gens.

Işte rezidans deyince gözünüzün önüne rezidans geldi gerçekten ama

résidence ici en parlant de votre œil, mais vraiment entré en résidence

Her şey göz önüne alınırsa, o iyi bir öğretmen.

Tout bien considéré, c'est un bon professeur.

Böyle bir durum göz önüne alındığında başka ne yapabilirim?

Face à une telle situation, que pouvais-je faire d'autre?

Şimdi, Büyük Britanya'nın bir haritasını gözünüzün önüne getirmenizi istiyorum.

Maintenant, je voudrais que vous vous imaginiez une carte de la Grande-Bretagne.

Şimdi, Büyük Britanya'nın bir haritasını gözünün önüne getirmeni istiyorum.

Maintenant, je voudrais que tu t'imagines une carte de la Grande-Bretagne.

Saatin kaç olduğu göz önüne alındığında, süpermarket nispeten boştu.

Vu l'heure qu'il était, le supermarché était relativement vide.

İnsan beyninin karmaşıklığı göz önüne alındığında bu hiç şaşırtıcı değil.

Ce n'est pas surprenant quand on sait combien le cerveau humain est complexe.

Her şey göz önüne alındığında, babamın hayatı mutlu bir hayattı.

Tout bien considéré, mon père a eu une vie heureuse.

Doğru koşullar göz önüne alındığında, kompost solucanları olağanüstü bir hızla üretebilir.

Si on leur offre les bonnes conditions, les vers de terre peuvent se reproduire à une vitesse phénoménale.

Termal görüntüleme, şahane bir stratejiyi gözler önüne seriyor. Dişi aslan, intizamsız sürüden ayrılıyor.

L'imagerie thermique révèle une stratégie remarquable. La lionne se sépare de sa troupe désordonnée.

Bu savunma ancak karanlık çökünce belli olur. Resife mavi ışık vurunca neler olduğu gözler önüne serilir.

Elle n'est apparente que la nuit tombée. Baigner le récif dans la lumière bleue révèle ce qu'il s'y passe.

Sabah 10.00'dan öğleden sonra 2.00'ye kadar perşembe günleri hariç, arabayı evin önüne park edebilirsin.

On peut garer la voiture devant la maison, sauf le jeudi de dix heures à quatorze heures.