Translation of "Sevmeyeceğini" in English

0.025 sec.

Examples of using "Sevmeyeceğini" in a sentence and their english translations:

Onu sevmeyeceğini bilmeliydim.

- I should've known you wouldn't like it.
- I should have known you wouldn't like it.

Tom'un Mary'yi sevmeyeceğini düşünüyordum.

- I thought Tom wouldn't like Mary.
- I thought that Tom wouldn't like Mary.

Tom'un beni sevmeyeceğini düşündüm.

- I thought Tom wouldn't like me.
- I thought that Tom wouldn't like me.

Tom'un partiyi sevmeyeceğini biliyordum.

- I knew Tom wouldn't like the party.
- I knew that Tom wouldn't like the party.

Tom'un Mary'yi sevmeyeceğini biliyordum.

- I knew Tom wouldn't like Mary.
- I knew that Tom wouldn't like Mary.

Tom Mary'nin John'u sevmeyeceğini düşündü.

- Tom thought that Mary wouldn't like John.
- Tom thought Mary wouldn't like John.

Tom Mary'nin John'u sevmeyeceğini düşünüyor.

- Tom thinks Mary won't like John.
- Tom thinks that Mary won't like John.

Tom'un bunu yapmayı sevmeyeceğini biliyordum.

- I knew Tom wouldn't like doing that.
- I knew that Tom wouldn't like doing that.

Bu kitabı muhtemelen sevmeyeceğini biliyorum.

- I know that you probably won't like this book.
- I know you probably won't like this book.

Tom'un bunu sevmeyeceğini sana ne düşündürüyor?

What makes you think Tom won't like it?

Tom'un Mary'yi sevmeyeceğini sana ne düşündürüyor?

What makes you think Tom won't like Mary?

Tom'un onu yapma tarzını sevmeyeceğini biliyordum.

I knew you wouldn't like the way Tom did that.

Tom'un bunu sevmeyeceğini sana söylemedim mi?

Didn't I tell you Tom wouldn't like it?

Tom'un Boston'u sevip sevmeyeceğini merak ediyorum.

- I wonder whether Tom will like Boston.
- I wonder if Tom will like Boston.

Tom'un Mary'nin dans etme şeklini sevmeyeceğini biliyordum.

- I knew Tom wouldn't like the way Mary danced.
- I knew that Tom wouldn't like the way Mary danced.

Tom Mary'yi hiç sevmediğini ne de onu hiç sevmeyeceğini söyledi.

Tom said that he had never loved Mary, nor would he ever love her.

- George'un bu fikri sevip sevmeyeceğini bilmiyorum.
- George'un bu fikri sevip sevmeyeceğinden emin değilim.

I'm not sure if George will like this idea.