Translation of "Sekreteri" in English

Jane başkanın sekreteri.

Jane is the president's secretary.

Tom Jill'i sekreteri yaptı.

Tom made Jill his secretary.

Onun sekreteri beni selamladı.

His secretary greeted me.

Tom'un üç sekreteri var.

Tom has three secretaries.

Dr. Georges'un sekreteri Japon.

Dr. Georges's secretary is Japanese.

Dr. George'un sekreteri Japon'dur.

Dr. George's secretary is Japanese.

Oğlum sekreteri ile nişanlandı.

My son is engaged to his secretary.

Tom, Mary'yi sekreteri yaptı.

Tom made Mary his secretary.

Sami'nin hiç sekreteri yoktu.

Sami never had a secretary.

Bay Smith onu sekreteri yaptı.

Mr Smith made her his secretary.

O, bayan Green'i sekreteri yaptı.

He made Miss Green his secretary.

Sami'nin, sekreteri ile ilişkisi vardı.

Sami was having an affair with his secretary.

- Sonunda doktorun sekreteri Tom'un ismini çağırdı.
- Nihayet doktorun sekreteri Tom'un adını seslendi.

Eventually the doctor's receptionist called Tom's name.

Onun Bay Smith'in sekreteri olduğunu duyuyorum.

- I hear she is a secretary to Mr Smith.
- I hear that she's Mr. Smith's secretary.

Onun sekreteri gerçeği biliyor gibi görünüyor.

His secretary seems to know the truth.

Tom Mary'nin, onun sekreteri olmasını istedi.

Tom asked Mary to be his secretary.

Tom, Mary'yi sekreteri olarak işe aldı.

Tom hired Mary to be his secretary.

Tom'un yeni sekreteri çok hızlı yazabilir.

Tom's new secretary can type very fast.

O devlet sekreteri olarak istifa etti.

He resigned as secretary of state.

Şirket iki yeni sekreteri çalıştırmaya karar verdi.

The company has decided to employ two new secretaries.

Onun sekreteri üç dili iyi biçimde konuşabiliyor.

His secretary can speak three languages well.

Onun sekreteri, gizli bilgiyi sızdırmayı kesinlikle reddetti.

His secretary flatly denied leaking any confidential information.

Onun sekreteri bir gerçeği biliyor gibi görünüyor.

It seems that his secretary knows a truth.

Ben onun Bay Smith'in sekreteri olduğunu duydum.

I hear she is a secretary to Mr Smith.

O başkanın sekreteri her zaman aşırı resmîdir.

That president's secretary is always prim.

Leyla, Sami'nin işletmelerinden birinin şirket sekreteri idi.

Layla was the company secretary to one of Sami's businesses.

Sami'nin sekreteri aradı ve konunun acil olduğunu söyledi.

Sami's secretary called and said the matter was urgent.

Sami'nin son sekreteri onun harika bir patron olduğunu söyledi.

Sami's last secretary said that he was a wonderful boss.

Jane Cobb, onun şimdiki sekreteri, ofiste ona katlanabilen tek kişi.

Jane Cobb, his present secretary, is the only person in the office who can stand him.

O, emekli olmadan önce, bir üniversitede bir araştırma okulu müdürünün sekreteri olarak çalıştı.

Before she retired, she worked as a secretary to a director of a research school at a university.

- Şirket iki yeni sekreteri işe almaya karar verdi.
- Şirket işe iki yeni sekreter alma kararı aldı.
- Şirket işe iki sekreter almayı kararlaştırdı.

The company decided to hire two new secretaries.