Translation of "Sıkılmaya" in English

0.002 sec.

Examples of using "Sıkılmaya" in a sentence and their english translations:

Sıkılmaya başladım

I started getting bored,

Sıkılmaya başlıyorum.

I'm starting to get bored.

Sıkılmaya vaktim yoktu.

I didn't have time to get bored.

Tom biraz sıkılmaya başladı.

Tom started to get a little bored.

Tom'un sıkılmaya vakti yoktu.

Tom didn't have time to get bored.

Alice nehir kıyısında kız kardeşinin yanında oturmaktan sıkılmaya başlamıştı ve yapacak da bir şeyi olmadığından bir iki kez kız kardeşinin okuduğu kitaba çaktırmadan bakıverdi fakat kitapta resim ya da diyalog yoktu, Alice de "resimsiz ve diyalogsuz bir kitap ne işe yarar" diye kendi kendine düşündü.

Alice was beginning to get very tired of sitting by her sister on the bank, and of having nothing to do: once or twice she had peeped into the book her sister was reading, but it had no pictures or conversations in it, 'and what is the use of a book,' thought Alice 'without pictures or conversation?'