Translation of "Oturmaktan" in English

0.005 sec.

Examples of using "Oturmaktan" in a sentence and their english translations:

Bacaklarım oturmaktan ağlıyor.

My legs ache from sitting.

Boş oturmaktan hoşlanmam.

I do not like to sit idle.

Minderde oturmaktan bacaklarım ağrıyor.

My legs ache from sitting on tatami.

Ben dışarıda oturmaktan hoşlanmıyorum.

I don't like to sit outside.

Dört duvar arasında oturmaktan usandım.

I was bored of sitting between four walls.

Saatlerce bilgisayarın önünde oturmaktan sırtım ağrıyor.

I have a sore back from sitting in front of the computer too many hours.

Sadece burada oturmaktan gerçekten çok sıkılıyorum.

I'm getting really bored just sitting here.

Sadece burada oturmaktan ve bir şey yapmamaktan usandım.

I'm tired of just sitting here and doing nothing.

Tom ve Mary genellikle ön sırada oturmaktan hoşlanırlar.

Tom and Mary usually like to sit in the front row.

- Trafikte oturmaktan nefret ediyorum.
- Trafikte beklemekten nefret ediyorum.

I hate sitting in traffic.

Tom sadece rıhtımda oturmaktan ve martıları izlemekten hoşlanıyor gibi görünüyor.

Tom seems to enjoy just sitting on the dock and watching the seagulls.

- Tom trafikte oturmaktan nefret eder.
- Tom trafikte beklemekten nefret eder.

Tom hates sitting in traffic.

Tom'un zamanıyla muhtemelen bütün gün toplantılarda oturmaktan yapacak daha iyi şeyleri vardır

Tom probably has better things to do with his time than sit in meetings all day.

Tom meşgul olmayı seviyor ve bir şey yapmadan boş boş oturmaktan nefret ediyor.

Tom likes to be busy and hates sitting around doing nothing.

Zamanımla buraya oturmaktan ve senin şikayet etmeni dinlemekten yapacak daha iyi işlerim var.

I've got better things to do with my time than to sit here and listen to you complain.

- Bazen iyi bir kitapla oturmaktan zevk alırım.
- Bazen oturup güzel bir kitap okumaktan keyif alırım.

Sometimes I enjoy sitting down with a good book.

Alice nehir kıyısında kız kardeşinin yanında oturmaktan sıkılmaya başlamıştı ve yapacak da bir şeyi olmadığından bir iki kez kız kardeşinin okuduğu kitaba çaktırmadan bakıverdi fakat kitapta resim ya da diyalog yoktu, Alice de "resimsiz ve diyalogsuz bir kitap ne işe yarar" diye kendi kendine düşündü.

Alice was beginning to get very tired of sitting by her sister on the bank, and of having nothing to do: once or twice she had peeped into the book her sister was reading, but it had no pictures or conversations in it, 'and what is the use of a book,' thought Alice 'without pictures or conversation?'