Translation of "Vaktim" in English

Vaktim yoktu.

I didn't have the time.

Vaktim var.

I have time to spare.

Yazacak vaktim yok.

I have no time to write.

Çok vaktim yok.

I don't have a lot of time.

Gerçekten vaktim yok.

I really don't have the time.

Dinlenmeye vaktim yok.

I don't have time to relax.

Kaybedecek vaktim yok.

I don't have time to lose.

Tartışacak vaktim yok.

I don't have time to argue.

Sadece vaktim yok.

I simply don't have the time.

Buna vaktim yok.

- I don't have time for this.
- I don't have the time for this.
- I've got no time for that.

Okuyacak vaktim yoktu.

I didn't have time to read.

Yeterli vaktim var.

I have enough time.

Düşünmeye vaktim yoktu.

I didn't have time to think.

Sıkılmaya vaktim yoktu.

I didn't have time to get bored.

Vaktim olursa yapabilirim.

If I have time, I may do that.

- Sizinle uğraşacak vaktim yok.
- Seninle uğraşacak vaktim yok.

I have no time to deal with you.

- Oğlanlar için vaktim yok.
- Çocuklar için vaktim yok.

I don't have time for boys.

Yemek yapacak vaktim yok.

I don't have time to cook.

Dinlenmek için vaktim yok.

I have no time to have a rest.

Yazmak için vaktim yok.

I don't have time to write.

Oyun için vaktim yok.

I have no time for games.

Yarın hiç vaktim yok.

I have no time tomorrow.

Açıklamak için vaktim yok.

I don't have time to explain.

Dünya kadar vaktim var.

I have all the time in the world.

Uyumak için vaktim yok.

I don't have time to sleep.

Oyun oynayacak vaktim yok.

I don't have time to play games.

Vaktim olup olmadığını bilmiyorum.

I don't know if I have the time.

Şu anda vaktim yok.

I don't have time right now.

Hasta olmaya vaktim yok.

I don't have time to be sick.

Yürüyüş için vaktim yok.

I don't have time for a walk.

Eğer yaparsan vaktim var.

I have time if you do.

İlgilensem bile vaktim yok.

Even if I was interested, I don't have the time.

Vaktim olursa sizi ararım.

I will call you up, provided that I have time.

Okumaya bile vaktim yok.

I don't even have time for reading.

Rüşvetle uğraşacak vaktim yok.

I don't have time to mess around with bribes.

Sadece yeterince vaktim yok.

I just don't have enough time.

Öğrenmek için vaktim yok.

I've no time to study.

Daha fazla vaktim yok.

I don't have much more time.

Bunu yapacak vaktim yok.

I have no time to do that.

Egzersiz yapacak vaktim yok.

I don't have time to exercise.

Vaktim olduğunda bunu yapacağım.

I'm going to do that when I have time.

- Seninle oyun oynamak için vaktim yok.
- Seninle oyun oynayacak vaktim yok.

I don't have time to play games with you.

- Bu kitabı okuyacak vaktim yok.
- Bu kitabı okumak için vaktim yok.

I don't have time for reading this book.

- Öğle yemeği yiyecek vaktim yok.
- Öğle yemeği yemek için vaktim yok.

I don't have time to eat lunch.

Yeterli vaktim yok, acele et!

I don't have enough time, hurry up!

Benim yemek için vaktim yoktu.

I had no time to eat.

Benim şimdi çok vaktim yok.

I don't have much time now.

Yatağımı düzeltemem. Buna vaktim yok.

I cannot make my bed. I don't have time for that!

Sinemaya gitmek için vaktim yok.

I don't have time to go to the movies.

Çalışmak için boş vaktim yok.

I have no leisure to study.

Bugün bunun için vaktim yok.

Today, I do not have time for this.

Boşa harcayacak hiç vaktim yok.

I don't have any time to waste.

O kadar çok vaktim kalmadı.

I don't have that much time left.

Seninle tartışmak için vaktim yok.

I don't have time to argue with you.

Şu anda fazla vaktim yok.

I just don't have much time.

Benim gerçekten çok vaktim yok.

I really don't have much time.

Bunun için gerçekten vaktim yok.

I really don't have time for this.

Benim bu akşam vaktim olmayacak.

I won't have time this evening.

Sanırım eve gitme vaktim geldi.

I reckon it's about time I went home.

Önümüzdeki pazar günü vaktim olacak.

On the following Sunday, I'll have time.

Seni görmek için vaktim yok.

I don't have time to see you.

Bugün hiç boş vaktim yok.

- I don't have any free time today.
- Today, I have no free time.

Bugün misafirler için vaktim yok.

I don't have time for guests today.

Şu anda hiç vaktim yok.

Right now I don't have any time.

Şimdi yardım edecek vaktim yok.

I don't have time to help now.

Çiçek satın alacak vaktim yoktu.

I haven't had time to purchase flowers.

Sadece vaktim yok. Gerçekten gidiyorum.

I just don't have time. Really, I'm going.

Bunu şimdi yapacak vaktim var.

I have time to do that now.

Umarım bunu yapacak vaktim olur.

- I hope I have time to do that.
- I hope that I have time to do that.

Bugün vaktim yok. Yarın gel!

I have no time today. Come tomorrow!

- Ara vermek için vaktim yok.
- Mola verecek zamanım yok.
- Ara verecek zamanım yok.
- Mola verecek vaktim yok.
- Ara verecek vaktim yok.

I don't have time to take a break.

Ne yazık ki bugün vaktim yok.

Unfortunately, I don't have time today.

- Okuyacak zamanım yok.
- Okuyacak vaktim yok.

I have no time to read.

Bu metini çevirmek için vaktim yok.

I don't have time to translate this text.

Seninle gelmek isterdim ama vaktim yoktu.

- I would have liked to come with you, but I didn't have time.
- I would have liked to come along, but I had no time.
- I would've liked to come with you, but I didn't have time.

Şu anda bununla ilgilenecek vaktim yok.

I don't have time to deal with this right now.

Şu anda yemek yemeye vaktim yok.

I don't have time to eat right now.

Şimdi biraz daha fazla vaktim var.

I have a little more time now.

Bütün bu soruları yanıtlamaya vaktim yok.

I don't have time to answer all those questions.

İngilizce öğrenmeye harcayacak hiç vaktim yok.

I don't have time to spend studying English.

Bu tür saçmalık için vaktim yok.

I don't have time for this kind of nonsense.

Şu anda konuşmak için vaktim yok.

I don't have time to talk right now.

Benim seyahat etmek için vaktim yok.

I don't have time to travel.

Bugün onu yapmak için vaktim yok.

- I don't have time to do that today.
- I have no time to do that today.

- Boş vaktim yok.
- Boş zamanım yok.

I have no free time.

Yapmak istediklerimi yapmak için vaktim yok.

I don't have time to do what I want to do.

Fazla vaktim yok. Acele eder misiniz?

I don't have much time. Would you please hurry up?

Hiç vaktim kalmadı; biraz acele et!

I don't have any time left; hurry yourself up a bit!

Her şeyi Tom'a açıklayacak vaktim yoktu.

I didn't have time to explain everything to Tom.