Translation of "Söylememesi" in English

Onu söylememesi gerektiğini bilmeliydi.

She ought to have known better than to say that.

Tom'un doğruyu söylememesi mümkündür.

It's possible that Tom isn't telling the truth.

Tom'un onu söylememesi gerekiyordu.

Tom ought to have known better than to say that.

Mary'ye söylememesi için Tom'a söz verdirdim.

I made Tom promise not to tell Mary.

Tom bana yalan söylememesi gerektiğini bilir.

Tom knows better than to lie to me.

Olanları Mary'ye söylememesi gerektiğini Tom'a söyledim.

I told Tom that he shouldn't tell Mary about what happened.

Tom söylememesi gereken bir şey söyledi.

Tom said something that he shouldn't have.

Belki Tom söylememesi gereken bir şeyi söyledi.

Maybe Tom said something he shouldn't have.

Tom söylememesi gereken bir şey söyledi mi?

Did Tom say anything he shouldn't have?

Tom bir şey söylememesi için Mary'ye yalvardı.

Tom begged Mary not to say anything.

Tom'a bir şey söylememesi için ona yalvardım.

I begged her not to say anything to Tom.

Tom Mary'ye söylememesi gerektiğini biliyordu ama söyledi.

Tom knew he shouldn't tell Mary, but he did.

Tom Mary'ye söyleyip söylememesi gerektiğinden emin değildi.

Tom was uncertain whether or not he should tell Mary.

Tom şarkı söyleyip söylememesi gerektiğinden emin değildi.

Tom wasn't sure whether he should sing or not.

Çok yalan söylememesi gerektiğini kendine söylemeye devam etti.

He kept saying to himself that he must not tell so many lies.

Tom gecenin geç saatlerinde şarkı söylememesi gerektiğini biliyor.

- Tom knows he shouldn't be singing this late at night.
- Tom knows that he shouldn't be singing this late at night.

Tom, Mary'nin John'a bunu yaptığını söylememesi gerektiğini söyledi.

- Tom said Mary shouldn't tell John that she did that.
- Tom said that Mary shouldn't tell John that she did that.

O onun ebeveynlerine bir şey söylememesi için ona yalvardı.

He begged her not to say anything to his parents.

Tom onun ebeveynlerine bir şey söylememesi için Mary'ye yalvardı.

Tom begged Mary not to say anything to his parents.

Tom'a birkaç defa geceleri çok geç saatte şarkı söylememesi söylendi.

Tom has been told several times not to sing so late at night.