Translation of "Ortalığı" in English

0.005 sec.

Examples of using "Ortalığı" in a sentence and their english translations:

Ortalığı yakıyorsun.

You're a sight for sore eyes.

Söylemleri ortalığı karıştırdı

rumors confused

- Ortalığı batırıyorsun.
- Etrafı dağıtıyorsun.

You're making a mess.

Tom az önce ortalığı karıştırdı.

Tom just messed up.

Bizim ortalığı ayağa kaldırmaya ihtiyacımız var.

We need to kind of, rock it, boost it.

Başka bir keşiş yengeci ortalığı karıştırıyor.

Another hermit crab creates a distraction.

Ortalığı karıştırmaya çalışmıyorum, duyduğumu söylüyorum sadece.

I'm not trying to stir up trouble. I'm just telling you what I heard.

Tom ortalığı karıştırmaya çalışıyor gibi görünüyor.

Tom seems to be trying to stir up trouble.

Partiden sonra ortalığı toparlamak kolay değildi.

Cleaning up after the party was no picnic.

Sanırım Tom ortalığı karıştırmak için geldi.

I think Tom has come to make trouble.

Gün ışığı ortalığı aydınlatır, acılar da ruhu.

Sun lights the landscape, pain illuminates the soul.

Tom ve Mary partiden sonra ortalığı toparladılar.

Tom and Mary cleaned up after the party.

Sendikanın liderleri, daha yüksek ücret için ortalığı karıştırıyorlardı.

The leaders of the Union agitated for higher wages.

- İşi iyice içinden çıkılmaz hâle getirdi.
- Ortalığı daha da karıştırdı.

He opened a can of worms.

- O, kurda kuzuyu teslim etmeyi severdi.
- O ortalığı karıştırmayı severdi.

He loved to throw the cat amongst the pigeons.

- Tom'un ortalığı toplamasına yardımcı oldum.
- Tom'un etrafı temizlemesine yardım ettim.

I helped Tom clean up the mess.

- Gelen hesap ortalığı ayağa kaldırdı.
- Fatura şiddetli bir tartışmanın fitilini ateşledi.

The bill triggered a storm of outrage.

- Sanırım Tom sorun çıkarmak için geldi.
- Sanırım Tom ortalığı karıştırmak için geldi.

- I think Tom has come to make trouble.
- I think that Tom has come to make trouble.

- Seni görmek ne güzel.
- Bu ne yakışıklılık!
- Bu ne güzellik böyle.
- Ortalığı yakıyorsun.

You're a sight for sore eyes.