Translation of "Karıştırdı" in English

0.005 sec.

Examples of using "Karıştırdı" in a sentence and their english translations:

Söylemleri ortalığı karıştırdı

rumors confused

Kahvesine süt karıştırdı.

She stirred the milk into her coffee.

Tom çorbayı karıştırdı.

Tom stirred the soup.

Sütle şekeri karıştırdı.

He mixed sugar with milk.

Tom kartları karıştırdı.

Tom shuffled the cards.

Mary çantasını karıştırdı.

Mary rummaged through her purse.

Mary çayını karıştırdı.

Mary stirred her tea.

Barmen içecekleri karıştırdı.

The bartender mixed the drinks.

Tom çayını karıştırdı.

Tom stirred his tea.

- Yardımı reddetmen olayları karıştırdı.
- Yardım etmeyi reddetmen işleri karıştırdı.

Your refusal to help complicated matters.

Öğretmen bizim adlarımızı karıştırdı.

The teacher mixed up our names.

Bir kaşıkla kahvesini karıştırdı.

She stirred her coffee with a spoon.

O, beni annemle karıştırdı.

- He took me for my mother.
- He mistook me for my mother.

Onu başka biriyle karıştırdı.

She mixed him up with someone else.

Tom beni ağabeyimle karıştırdı.

Tom mistook me for my older brother.

Onun yalanı konuları karıştırdı.

His lie complicated matters.

Oğlum, masamdaki kağıtları karıştırdı.

My son disarranged the papers on my desk.

Beni erkek kardeşimle karıştırdı.

- She took me for my brother.
- She mistook my brother for me.

Bu her şeyi karıştırdı.

That complicated the whole thing.

Kahvesini bir kaşıkla karıştırdı.

He stirred his coffee with a spoon.

O beni kız kardeşimle karıştırdı.

She mistook me for my sister.

Tereyağı ve şekeri birbirine karıştırdı.

She mixed the butter and sugar together.

Eski püskü bazı şeylerle karıştırdı.

He is mixed up with something shabby.

Tom yanlışlıkla şekeri tuzla karıştırdı.

Tom mistook the sugar for salt.

Tom beni erkek kardeşimle karıştırdı.

Tom mistook me for my brother.

Tom bir kaşıkla kahvesini karıştırdı.

Tom stirred his coffee with a spoon.

Mary'nin açıklaması Tom'un kafasını karıştırdı.

Tom was puzzled by Mary's statement.

Tom kendine bir içki karıştırdı.

Tom mixed himself a drink.

Tom çorbayı bir kaşıkla karıştırdı.

Tom stirred the soup with a spoon.

Tom az önce ortalığı karıştırdı.

Tom just messed up.

O, beni Bay Tamori ile karıştırdı.

- She took me for Mr Tamori.
- She mistook me for Mr. Tamori.

Onun göz yaşları onun aklını karıştırdı.

Her tears perplexed him.

Beni kız kardeşimle karıştırdı gibi görünüyor.

- It seems that he took me for my sister.
- It seems that he mistook me for my sister.

Çayına süt koydu ve onu karıştırdı.

He put milk into his tea and stirred it.

Küçük altın bir kaşıkla çayını karıştırdı.

She stirred her tea with a little gold spoon.

Tom bir şey arayarak dolabını karıştırdı.

Tom dug through his closet looking for something.

Tom bir sopa ile ateşi karıştırdı.

Tom poked the fire with a stick.

O beni ikiz erkek kardeşimle karıştırdı.

He confused me for my twin brother.

Tom beni ikiz erkek kardeşimle karıştırdı.

Tom mistook me for my twin brother.

Diana yumurtaları çırptı ve keki karıştırdı.

Diana beat the eggs and I mixed the cake.

Tom ne bulabileceğini görmek için külleri karıştırdı.

Tom dug through the ashes to see what he could find.

Annesi masayı hazırlarken Tom spagetti sosunu karıştırdı.

Tom stirred the spaghetti sauce while his mother set the table.

Mary bir pasta yapmak için malzemeleri karıştırdı.

Mary mixed the ingredients to make a cake.

Tom çekmeceyi karıştırdı, bir kurşun kalem arıyordu.

Tom rummaged through the drawer, looking for a pencil.

Tom bir sopa ile karınca yuvasını karıştırdı.

Tom poked the ant hill with a stick.

O beni bir İngiliz erkeği ile karıştırdı.

- He took me for an Englishman.
- He mistook me for an Englishman.

O hazır kahveyi karıştırdı ve sütün içine döktü.

She stirred the instant coffee and poured in milk.

- Tom çelmeceyi didik didik aradı.
- Tom çekmeceyi karıştırdı.

Tom rummaged through the drawer.

- Beni erkek kardeşimle karıştırdı.
- O, erkek kardeşimi ben sandı.

- She took my brother for me.
- She mistook my brother for me.

Tom Mary'nin şarkı söylemesini yanlışlıkla acı bir çığlıkla karıştırdı.

Tom mistook Mary's singing for a cry of agony.

- İşi iyice içinden çıkılmaz hâle getirdi.
- Ortalığı daha da karıştırdı.

He opened a can of worms.

- Tom, Mary'nin ödünü bokuna karıştırdı.
- Tom, Mary'nin yüreğini ağzına getirdi.

Tom scared the shit out of Mary.

Ve karşılaştıkları sayısız şövalye kafalarını karıştırdı. ancak Hıristiyanları tehlikeye atmaya başladılar.

of knights facing them, although they started inflicting losses on the Christians.